1.kurtarılış

54 4 1
                                    

                                                         multimedya; Hazal Vural

                                                                     BÖLÜM ŞARKISI

                                           cihan mürtezeoğlu ceylan ertem uçurtma

Penceren esen rüzgar sırtıma vuruyordu. Yavaşça dolabımdaki tişörtü üzerime geçirdim çıkabilirdim. Çantamı koluma takıp kapıyı açtım. Cafenin aktif bölümüne geldiğimde çalışma arkadaşım Melek bana gülümsedi ona hafifçe kafamı sallayıp baş selamı verdim. Yavaşça kafenin kapısını açıp dışarı çıktım.

Gülümsemek;

Onu benden çalmışlardı. Seneler önce bedenim bile küçücükken almışlardı. En son gerçekten gülümsediğimde annemin kucağındaydım bana sevgiyle bakıyordu , ama son olacağını bilemezdim ki. O günden sonra çok fazla gülümsemezdim. zaten çevremde tek tük insanlar vardı. Onlarla da zorunda kalmadan konuşmazdım.

Gülümsemek , mutluluk , sevinç onları kalbimin küçük mezarlarına gömmüştüm. Geçmişimden kalan hazin anılar onlar bana hep acı vermek zorundaydı. Her biri ruhumda büyük yaralar bırakıyordu. Belki unutmak bana yardım edebilirdi ama bırakılan hiçbir yara unutulmazdı. Belki kapanırdı deşilmedikçe kanamazdı.

Yavaş adımlarla anayola çıktım. Evim kafeye yakındı. 15 dikika yürümem yetiyordu. Kulaklıklarımı kulağıma takıp slow bir müzik açıp , biraz yürüdükten sonra evimin olduğu sokağa gelmiştim. Sokak ıssızdı çok fazla sokak lambası olmadığı için fazlasıyla da karanlık olabiliyordu. İnsanların korkarak yürüyeceği bu sokaktan ben korkmadan geçiyordum.

Cesaretli olduğumdan değildi , karanlık bana huzur veriyordu.

Belki gerçekten karanlık olduğu içindi , belki geçmişimden kalan unuttuğum bi detaydı ama sebepsizce bu sokağı seviyordum.

Kulaklıklarımı kulağımdan çıkarıp çantama koymuştum , çünkü şarjım bitmişti. Zaten eve de yaklaştığım için sıkıntı değildi. Adımlarımdan farklı adım sesleri duyduğumda ürperdim. Normalde bu saatlerde benden başka kimse olmazdı. Sanırım sorun olmazdı sonuçta sokak beni değildi ki. Adım seslerini dinlemeyi bıraktığımda direk karşıya bakıyordum. Kolumdaki dijital saatten ses yükseldiği anda kolumdan çekilip karşı binaya sırtımı çarpmam bir olmuştu. Başımı kaldırıp karşıya baktığımda kafenin sabihi Aybars Erkuran duruyordu , kemikli yüzü ve insanın dikkatini çeken okyanus mavisi gözleri vardı. Yakışıklı bir adamdı. Adamı incelemeyi bırakıp bana alev saçan gözlerine baktım. Neden böyle bir şey yaptığı hakkında bir fikrim yoktu.sırtımı duvardan kaldırıp dikleştiğimde bende onun gibi öfkelenmiştim "Aybars bey bu saatte evimin sokağında beni alıp fırlatacak ne yaşamış olabilirsiniz. Gerçekten buna hakkınız yoktu." Diye tısladım. Hala öfkeliydi derdini anlayamıyordum. Aramızdaki mesafeyi 1 adım daha kapttığında öfke saçan gözleri sanki olabilirmiş gibi zift karasına dönmüştü. "yeni işe alınan garsonla aranda bir şey mi var?" diye bağırmıştı. Anlık şokla kendimi duvara iyice sabitlemiştim , resmen benden hesap soruyordu.

Benden bir cevap bekliyordu. Kafede işe yeni başlayan Keremden bahsediyordu. Tatlı çocuktu arada espriler yapıp beni güldürsede onunla aramda bişey olması imkansızdı. Bi kere benden 3 yaş küçüktü. Bana abla dediğine bile şahit olmuştum Aybars beyin bunu neden merak ettiğini anlamıyordum. Gerçi bana hesap sormaya sinirlenmeye hakkı yoktu, sadece patronumdu özel hayatım hakkında beni yargılayamazdı. Ona istediğini vermeyecektim beni işten atacak olması bile umurumda değildi sonuçta haddi olan bir şey yapmıyordu.

ŞAFAK VAKTİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin