Bölüm 10: Akıldan Çıkmamak

5.2K 389 142
                                    

Akşama yine bölüm atarım üzgün bir topcuk olmazsam ):

2 hafta sonra

Lisa:

Bebeğim?

Jennie:

Lisa:

Çıkışta nerede bekleyeyim seni?

Jennie:

Bekleme.

Lisa:

Ne?

Jennie:

Jisoo ile kalacağım bugün.

Lisa:

İki haftadır onunlasın zaten Jennie.

Eve geldiğin yok. Şu on dört günde eve sadece bir kez geldin onda da odandan çıkmadın.

Daha ne yapmam gerek beni affetmen için?

Jennie:

Ne diyorsun Lisa?

Ne affetmesi? Özel hayatım olduğunu unutma. Tüm hayatımı senin yanında geçirecek değilim.

Her şeyime karışamazsın. Gelmiyorum eve.

Lisa:

Canımı sıkıyorsun. Nerede olduğunu söyle.

Ben bırakacağım seni.

Jennie:

İstemiyorum.

Jisoo gelir birazdan. O bırakacak beni.

Lisa:

Sabrımı sınama, güvenliğin orada bekle geliyorum.

Sinirle arka koltuğa fırlattığım telefonla dudaklarımı dişleyerek okulun girişinde arabayı durdurmuştum.

Yaklaşık on dört gündür yüzüme bile bakmayan güzeliğim ellerini önünde birleştirmiş, yoldan geçen çoğu insanın ona bakışlarını farkında olmadan etrafı izliyordu.

Stresli olduğunda her yaptığı gibi dudaklarını dişleyerek sağına bakarken kornaya basarak yerinde sıçramasını sağlamıştım. Bu hali dudaklarımda ufak bir gülümsemeye yol açtığında o uzun süredir yaptığı gibi surat ifadesini düz tutmuştu.

Bu ifade bana trip atarken kullandığı gibi değildi. Bana trip atıyorken mutlaka o güzel dudaklarını büzer, naz yaparak bir kaç şey konuşurdu.

Fakat yüzüme bile bakmıyordu. Ona aşık olmaktan korkuyorken kendini bir fazlalık, yük gibi hissettirmiş olmak kendimden nefret etmemi sağlasa da açtığı kapıdan koltuğa binişini seyrettim.

Her zamanki gibi okul gömleğinin üzerine kravatını nazikçe bağlamış, uzun süredir gözüme kısa gelen eteğini nazik bir zincirle daha da güzel göstermişti.

Makyajı sevmeyen yüzünde kaşlarımı çatmamı sağlayacak bir ruj gördüğümde sinirle söylendim.

"Belanı siktirmeye mi çalışıyorsun?"

Dudaklarına çok yakışmasından nefret ettiğim parlatıcı onları daha da dolgun göstermişti. Sinirle ellerimi direksiyona geçirmişken gözlerini devirerek ruhsuzca konuşmasına sebep olmuştum.

"Küfür etme Lisa."

Her zaman küfürden rahatsız olmuştu. Onun yanında çok fazla küfür kullanmazdım ama bu hali, sikeyim ki bu hali herkesi delirtebilecek türden güzeldi.

"Derdin ne senin? Tam iki haftadır hayatında benim gibi birinin olduğunu farkında değilmiş gibisin."

Kafamı iki yana sallayarak kollarından nazikçe tutmuş, karşıya bakan yüzünün bana dönmesini sağlamıştım.

Kedi suratında zorla tuttuğu ciddiyeti onun o tombik yanaklarını ısırma isteği uyandırıyordu.

O da benden aşağı kalmayacak bir sinirle konuştu.

"En azından diğer kızlar için en yakın arkadaşımı soğukta bir başına bırakmıyorum."

Her sinirlendiğinde yaptığı gibi yanaklarına nefes doldurup şişmesini sağladığında 'en yakın arkadaş' kelimesinin bende bıraktığı yaraları bir kenara attım.

Beni en yakın arkadaşı olarak görürken onun için aşk acısı çekiyor olmak ondan uzak kalmaktan bin kat daha iyiydi. Bu yüzden gönlünü almalıydım.

"O gün Somi'nin evinde değildim."

Önüne gelen yorgun saç tutamlarını arkaya attığımda ipeksi saçlarının hala küçük bir çocuktaki kadar masum oluşu beni gülümsetti.

O ise söylediğim şeyle ellerini hemen beline koyarak bilmişlikle konuşmaya başlamıştı çoktan. O kadar tatlı bir pozisyona geçmişti ki tüm her şeyi boşverip o dudaklarına yapışmak istiyordum.

"Eminim Somi'nin evinde değilsindir. Eminim onunla bir şeyler yaşıyorken aklında Jennie diye bir arkadaşın olduğunu bile hatırlamışsındır."

Sinirle ayaklarını yere vurarak konuşması gülmemek için kızarmamla sonuçlandı. Karşımda kızgın, kıskanç bir bebek vardı ve onun özlemi beni deli gibi yakmakla meşguldü.

Suratına yaklaşarak dudaklarına fısıldadığımda yaptığı tüm eylemlerini durdurarak donmasını sağlamıştım.

"Hiç aklımdan çıkmadın ki adını unutayım güzelim."

into it || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin