Bölüm 19: Affetmemek

4.6K 387 361
                                    


Korkuyla olduğum yerde adımladığımda yaklaşık on dakikadır onu beklediğimi fark ettim. Hala gözlerinde damlalarla korkuyla ağlıyordu.

Sikeyim ki, ona telaşla sarılacakken beni ittirmiş ve sanki yabancı birine diyormuşçasına dokunmamamı istemişti. O kadar fazla soğuktu ki, daha önce biri miniğimi bu halde bulacağımı söylese ona orta parmak çekerdim.

Fakat durum buydu. En sonunda biraz da olsun sakinleşmiş küçük bedene çok fazla yaklaşmadan önünde diz çöktüm. Ona dokunmamak, morarmış yorgun göz altlarını öpememek cehennem gibi geliyordu.

Benden korkuyordu. Tüm dünyadam korkup bana karşı çıkan kediciğim benden korkuyordu. Onu daha fazla telaşlandırmamak için sinirden titreyen ellerimi arkama attım.

Cümlelerim ölüm sessizliği gibi sakindi.

"Ne olduğunu anlatır mısın? Lütfen."

Artık sabrımın taştığını anlaması gerekiyordu. Üstümdeki şoku atamadan onun mahvolmuş haliyle karşılaşmak korkutucu derecede kötüydü.

Titreyen dudaklarını büzerek güzel gözlerini kıstığında, geldiğinden beri asla yüzümü bulmamış irislerine bakındım. Bana bakmıyor, orada olduğumu umursamıyordu. Minik elleri ıslanmış suratındaki damlaları sertçe dağıttığında kaşlarımı çattım.

"S-seni buraya çağırdığım için özür dilerim. Doğum gününde rahatsız ettiğim için kusura bakma."

Devam etmek için ağzını açtığında buz gibi ses tonu artık sinirlerimi bozuyordu. On senelik birlikteliğimizde, daha büyük kavgalarımızda bile hiç bir şey olmamış gibi yapan kız değildi bu.

Resmen onun için aşçılık kursuna gitmiş, ehliyet almış ve daha bir çok şey yapmış beni evimize çağırdığı için özür diliyordu. Sinirle konuştum.

"Ne saçmalıyorsun sen? Burası benim evim. Sen benim evimsin. Tabii ki geleceğim."

Cümlelerimin onu kucağıma getirip kedi gibi mırlatacağını tabii ki düşünmemiştim. Fakat ona karşı az çıkan iltifatlarım her zaman yumuşatan taraf olmuştu. Dudakları nazla büzülür, gülümsemesini saklamak için yüzü masumlukla eğilirdi.

Şimdi ise bir taşla konuşuyor gibi hissediyordum. Tepki vermiyordu, ona 'evim' demiş olmam umrunda bile değil gibiydi.

Ne olmuştu böyle?

"Namjoon."

İsmini duyduğum anda çöktüğüm dizlerimi kaldırarak dişlerimi birbirine bastırdım. Bana sevdiği için dert mi yakınacaktı cidden? Tısladım.

"Beni buraya sevgilinle olan kavganı anlatmak için çağırdığını söyleme. Sakın Jennie!"

Göz bebekleri onda daha önce hiç görmediğim koyuluğa yer verdi. Sinirle kaşlarını çatıp bir canavara dönüştüğünde, oturduğu koltukta büzülmüş bedeni hızla benim gibi ayağa kalktı.

Parmakları ben şoka uğramış şekilde onu izlerken bana doğru yöneldiğinde onları bana yönelterek, sesindeki nefretle konuştuğunu işittim.

"Ne diyorsun sen? Kendi aklında neye inandın? Sana bir şeyleri anlatmamı beklemeden beni o şerefsizle sevgili yaptın. O piç herifin sözlerine inandın!"

Jennie hiç bir zaman küfürden hoşlanmamıştı. Öylesine ki, ettiğim küfürleri sürekli ağzıma hafifçe vurarak önler, rahatsız olduğunu dile getirirdi.

into it || jenlisaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin