Merhabalarrr!
Elimden geldiğince bölümleri hızlıca yazmaya çalışıyorum ama çok az boş zamanım oluyor. Bu yüzden ilerideki bölümler biraz geç gelebilir.
Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın!!!
İyi okumalar...
Açela;
"İlk soruyu sen sor. Bende soru düşünmüş olurum." dedim.
Hemen soru sordu.
"Sevdiğin var mı?"
"Yok."
"Kalbimi kırıyorsun prenses." dediğinde kıkırdadım.
"Ee.. Sende cevap ver?"
"Var ama yok. Yok ama var."
"Beynimin ırzına geçmiş bulunmaktasın. Tebrikler!" dediğimde bu sefer o kıkırdadı.
Berke gülünce nedense bende gülüyordum. Ben gülüncede o gülüyordu. Resmen sonsuz döngü yaratmıştık.
"Sıra sende prenses, sor bakalım."
"Pekala..."
Tam soru soracağım sırada namı değer hiç sevmediğim erkek kardeşim -daha doğrusu ikizim- Arça geldi.
Bizim ailedeki çoğu kişinin ismi garipti.
"Bu kim lan? Ne yapıyorsunuz burada? Senin derste olman gerekmiyormu? Biz niye ikiziz? Kafam karıştı. Son soruya çok takılma, çünkü ben yıllardır düşünüyorum ama cevabı yok." derken gülmeye başladı. Daha doğrusu anırmaya.
"Lan anırma dibimde. Bu berke, bizim okula yeni geldi. Haliyle arkadaşı yok. Yalnızlık çekmesin diye onunla takılıyorum."
"He yani başka insan yok okulda."
"Evet." dememle berke gülmemek için kendini zor tutuyordu.
"İyi bende sizinle takılayım. Zaten canım sıkılmıştı." diyip, Berke yi yere itti ve onun yerine yanıma kendisi oturdu.
"Ya Arça dersin falan yok mu senin? Anneme söylerim dersten kaçtığını."
"Ne gerek var en sevdiğim kardeşim. Hadi siz konuşmaya devam edin. Bay bay." dedikten sonra koşarak gitti.
Berke'yle gülmeye başladık.
"İkiz kardeşin olduğunu bilmiyordum." dedi.
Bilmemesi normaldi. Arça benim aksine beyaz tenliydi. Her zaman birbirimizden ayrı takılırdık.
"Bilmene gerek yoktu zaten."
"Sen diyorsan, öyledir." dedi.
Tekrar soru sormaya yeltendiğimde teneffüs zili çalmıştı. Galiba şanssız günümdeyim.
"Bu güne kısmet değilmiş. Hadi görüşürüz." dediğimde lanet olası bir koca günü onunla geçireceğim aklıma geldi ve geri dönüp yanına gittim.
"Ne yapmak istersin esmer cadı?"
"Her esmer cadı dediğinde seni boğayı isterim."
"Sen yapacakken neden olmasın?" dedi. Bu çocuk cidden delirmiş olmalıydı.
Yavaş yavaş kanım ona ısınıyordu. Yavaşta değil depar atarak.
Onun gördüğümde yüzümde bir tebessüm oluşuyor ve mutlu oluyorum.
"Kitap okumayı severmisin?" dedim.
"Elbette. Kitap okumayı sevmeyen kişiye insan demem." dediğinde gülmeye başladık.
"Peki, okuldan sonra parkta kitap okumaya ne dersin?"
"Olur, derim." diyip gülümsedi.
(...)
Sonunda koskoca 7 ders bittikten sonra beraber okuldan çıktık.
Arça ile aynı okulda olmama rağmen beraber gidip beraber dönmüyorduk.
Berke'yle evlerimize gitmek için ayrıldık.
Üzerime rahat olmak için, siyah bol yarım sweat imi ve taytımı giydim.
Telefonum titredi. Berke'den mesaj gelmişti.
Berke: Ben hazırım. Hangi kitabı alayım yanıma?
Açela: Ben aldım. Almana gerek yok.
Berke: Pekala.
Berke: Ben birazdan çıkıyorum sende gecikme.
Açela: Tamam
Mesaj attıktan sonra direk hırkamı ve kitabımı alıp çıktım.
Parka vardığımda Berke ağaca yaslanmış bir şekilde uyuyordu.
Biraz uzun sürmüş olabilir gelmem. Sonuçta bende bir kızım. Erkek Fatma huylu olsam da giyinişime özen gösterirdim her zaman.
Onu uyandırmadan yanına oturup bağdaş kurdum.
Sesli bir şekilde kitabı okumaya başladım.
Biraz zaman geçtikten sonra fark ettim ki Berke çoktan uyanmış, kitap okurken beni izliyor.
Buraya da Arça yı bırakıyorumm.
Oy vermeyi unutmayın canlar.
Seviliyorsunuz...❤️