Bu sabahki ilacımı içip ,iğnemi de olduktan sonra ve şu çok sevdiğim (!) doktorlarıma iyi olduğumu, bir sorun olmadığını anlattıktan sonra rahat nefes alabildim. Kahvaltım önüme geldiğinde yüzümü buruşturarak tabağa baktım.
Hepsini yemem konusunda yapılan uyarıyı dikkate almadan masadaki tabağı önümden ittim. Büyük ihtimalle tabağımı almaya geldiklerinde yenmediğini görünce ufak çaplı bir tartışma yaşanacaktı. Ama şu an bu gerçekten umrumda değildi. Fakat bu yemekleri vermeye devam ederlerse açlıktan ölebilirim.
Tekrar yatağıma yerlestigimde, uzun zamandır müzik dinlemedigimi farkedince zorlukla da olsa yanımdaki komidine uzanıp orada duran naylon bir torbaya sarılmış gri kumandayı aldım. Tuşlarının üzerindeki sayıların silinme başlamasından uzun süredir kullanıldığı anlaşılıyordu. Fakat şu naylon torbaya sarma saçmalığı gerçekten anlamsız gelmişti.
Ufak bir ekranı olan ve yenilenmedigi için ömrünü tüplü olarak geçiren televizyonu açtıktan sonra, kumandadan 12 numaralı kanalı tuşladım.
Sayıların kumandada ki yerlerini ezberledigim gibi, kanalları da ezberlemistim. Sanırım burada sizin sandığınızdan daha uzun süredir kalıyorum. Müzik kanalı açıldıktan sonra çalan şarkıya bakıp yüzümü burusturdum. Gerçekten kalitesiz müzik yapanlar sanatçı olmamalıydı. Televizyonu kapatıp kapatmamak konusunda kararsız kalmışken şarkının bitip yerine başka birinin çalmaya başladığını farkedince kararsızlığım son bulmuştu.
Kumandayı yatağın kenarına koyup, yastığımı düzelttim. Yatağıma iyice yerlestigimde televizyon ekranının kenarındaki gün dikkatimi çekti. Bugün Cumartesi'ydi. Yani bu odadan çıkıp, bahçeye inmem ve doktorlar haricindeki insanlarla görüşebilmem icin izinli oldugum tek gün.
Bir anda yüzüme yayılan tebessümün farkına vardım. Kim başka insanlarla konusabilecek izni olduğu için bu kadar sevindirdi ki?? Belki de gerçekten iddia ettikleri gibi sorunlarım vardı. Buraya ilk getirildiğimde buna inanmıyordum. Hatta buraya getirdikleri icin aileme haftalarca küs kaldım. Beni görmeye geldiklerinde görüşmek istemediğimi soyleyip tekrar eve yolladım.
Fakat böyle yaptığımda elime gecen tek sey annemin gözyaşlarıyla babamın koluna tutunup burayı terketmesiydi. Bir de doktorlarımın kabullenmek istemediğim ve sinir krizi geçirdiğim her seferinde sakinleştirici iğne ve haplara başvurmasıyla beraber tedavimin dozunu arttırmasıydı.
Bir süre sonra kabullenmistim. Kabullenmemi sağlamışlar ve onlar kazanmışlardı.
Ben kim miyim? Ben Elis Doğan...
-----------------------------------------------------------------------
Merhaba. Hikayeyi okursanız sevinirim ve yeni bölüm icin 20 yorum +20 vote istiyorum.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SADECE SEV
ChickLitBu hikaye belki de hepimizin içinde olan şeyler anlatacak. Gerçekten bizi anlayacak birine ihtiyacımız var.