Saat sabah sekizde cep telefonunun alarmı çalan Baekhyun, battaniyenin altında kaybolmayı diledi. Dün gece ne düşünüyordu öyle?
Aslında düşünmüyordu sadece içiyor ve yanındaki ilk adamın üstüne atlıyordu. Eh, ilk adamın değil, tek adamın. Hayatında gördüğü en yakışıklı adamın.
Önce Wonho onu öpmüştü, değil mi? Hayır, önce Baekhyun ona sokulmuştu ama Wonho onun ne yapmasını bekliyordu ki? İçinde o kadar şarap varken? Ve Wonho'nun o bakışları? Gözleri onu delip geçiyor gibiydi, kokusu cildinden buhar gibi yükseliyordu. O adamı itmek için muazzam bir irade gücü gerekirdi ve gecenin sonunda Baekhyun'un benzini bitmişti.
İki gün daha.
Sadece iki tam günü vardı, sonra sıkıcı hayatına geri dönüp Wonho'yu unutabilirdi. Bunu düşünmek bile kalbinin biraz olsun sıkışmasına neden oldu ama aptallıktı bu.
Aceleyle kalktı, spor ayakkabılarını ve güneş gözlüğünü aldı, koşarak sokak kapısına doğru gitti.
Wonho arkasından, “Nereye gittiğini sanıyorsun?” diye sordu. Kahretsin.
“İlla bilmen lazımsa koşuya çıkıyorum.”
Arkasına dönmeyi reddediyordu Baekhyun. Wonho'nun mükemmel suratıyla başa çıkabilmek için fazla erkendi.
“Sana katılayım”
Baekhyun kendine engel olamadan “Hayır!” diye bağırdı. “Demek istediğim, zorunda değilsin. Ben gayet güvende olurum.”
Wonho küfretti. “İnan bana, evsizin teki seni sokaktan alsa umurumda bile olmaz. Seninle konuşmam lazım sadece.
Bekle, ayakkabılarımı alayım.”
Baekhyun başını salladı, hâlâ göz teması kurmuyordu. Kendini esnetmek için kapıdan koşarak çıktı.
Wonho beş dakika sonra “Hazır mısın?” diye seslendi. Baekhyun olduğu yerde döndü ve az kalsın tökezleyecekti.
“Tabii, evet, gidelim. Tamam.” Baekhyun hızla ağzını kapattı, gözlerini yumdu ve mükemmel erkeklerin ona Wonho'nun şu anda baktığı gibi bakmadığı bir dünya düşledi. Gerçi Wonho'nun gözlerinde, her şeyden önce bir öfke vardı.
Baekhyun hızını ayarlarken “Umarım bana ayak uydurabilirsin,” diye seslendi.
Wonho güldü. “Lütfen, geçen hafta bir maraton koştum. Ayak uydurabileceğimden eminim.”
Baekhyun ağzını kapatıp ona ters ters baktı.
“Şimdi.." Wonho koşarak Baekhyun'un yanına geldi. Epey hızlı koşuyor olsa da nefes nefese kalmamıştı. “... sen ve Lucas.” Kahretsin, kahretsin, kahretsin, kahretsin.
“Evet?” Kayıtsız bir ifadeyle Wonho'ya baktı.
“Yapma.”
“Ne yapmayayım?” diye sordu Baekhyun.
“Onunla beraberken ona izin verme, Baekhyun.”
“Kendini benim koruyucum mu yaptın?”
“Birinin seni koruması lazım!” Baekhyun'un kolunu tuttu ve aynı anda durdular.
“Ah, gerçekten mi? Dün gece yaptığın bu muydu? Beni koruyor muydun? Çünkü tamamen başka bir şey gibi hissettim. Açığa kavuşturduğun için teşekkürler.” Baekhyun onu itti ama Wonho onu bileklerinden tuttu.
“Bunun doğru olmadığını biliyorsun, aynı saat içinde kardeşimi de öptüğünü düşününce bunun önemi de yok.”
“Neye inanmak istersen ona inan ve bilgin olsun, Wonho...” Wonho başını hızla kaldırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
delight • wonho,lucas,baekhyun✓
FanficSorman gerekiyorsa bilmeyi hak etmiyorsun demektir. Baekhyun,Lucas,Wonho↝ yn/ uyarlama bir hikayedir.