Bölüm~5~

147 14 5
                                    

Not; karakterlerin bazılarını değiştirdim. Multimediadaki Araf. İyi okumalar :D

Eve geldiğimde yağmur çoktan yağmaya başlamıştı. Annem ise mutfakta fasulye ayıklamak ile meşguldü.Anneme arkadaşlarım ile dışarı çıkacağımı -aslında işin içine biraz duygu sömürüsü katıp ''hasta'' ve ''küçük'' arkadaşım ile dışarı çıkacağımı- söylemiştim. Babam ise henüz gelmemişti. Üstüme taytımı ve koyu yeşil rengindeki kazağımı geçirdim.Ayağıma da kalın bir çorap giydikten sonra salona geçtim. Geriye kalan zamanda ise anneme fasulye ayıklamasında yardım etmiştim. Daha sonrasında da babam gelmişti ve hep beraber yemek yemiştik. En sonunda da babamın isteği üzerine ona kahve pişirip getirmiştim. Kahveyi eline verdikten sonra gözüm babamın okuduğu gazeteye ilişti. Bir manşette 23 yaşındaki genç bir Amerikalı kızın Filistinli çocukları savunmak adına yaptığı eylemde bir polis tarafından başından vurularak öldürüldüğü yazıyordu.

''Ne güzel bir ölüm.'' dedim kendi kendime. Babam bana yine mi dercesine baktı. Buruk bir gülümsemeyle karşılık verdim. Ölüm korkunuzun olmasından daha kötüsü ölüm korkusu olan küçük bir kıza sahip olmanızdır. Ölüm korkum en güzel yıllarımı; çocukluk yıllarımı benden almıştı. Yaşıtlarım tasasız bir şekilde eğlenirken bense ölüm korkumun bedenimi ele geçirmesine seyirci kalıyordum.Çocukların sahip olduğu umursamazlık bende olamamıştı hiç. Sırf olurda ölürsem geride bıraktığım insanlar benimle ilgili şeyler öğrenebilsin diye günlük tutma alışkanlığı kazanmıştım. Bunlar bir çocuğun düşünemeyeceği türden şeylerdi. Hatırlanmamak da beni korkutuyordu. Öleceğim ve öldüğümle kalacağım. Kimse hatırlamayacaktı beni. Belki annemle babam bile.

''Ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu Asi? Neresi güzel bunun?'' dediğinde babam düşüncelerim bir toz bulutu gibi dağılmıştı. Tebessüm ettim ve aklımdan geçenleri toparlamak için biraz düşündüm.Ağzım aralanmıştı ve istediğim kelimeleri bulmakta güçlük çekiyordum.

'' Yani bu... Bir baksana baba. Ölümü bir kalp krizi ya da yaşlılığına bağlı olarak zamanı geldiğinden değil.Birden ve aniden. Kahramanca ve muzafferane. Arkasında onun için teşekkür eden Filistinli çocuklar olacak. Arkasında kendisine minnettar olacak insanlar bırakarak öldü. Haberi yokken. Birden bire. Bu müthiş değil de nedir söyler misin?'' Babam anlamaz bakışlarını üstüme dikti.

''Ama işin kötü tarafıysa eğer onun için minnettar olmayan insanlar varsa sadece öldüğüyle kalacak.Bazen kahramanlık aptalca olabiliyor. Dünya artık nankör insanlarla dolu.Eminim ki ailesi dışında kimse bu kız için göz yaşı dökmüyordur.'' diyerek omuz silktim.Tebessüm etti ve sonra elimi avcunun içine koydu.

''Sana küçükken anlattığım şeyi hatırlıyorsun değil mi?'' dedi. Kaşlarımı çattım. Evet hatırlıyordum. Ölüm korkumun fazlasıyla şiddetlendiği zamanlardı.Ölüm lafı geçtiğinde bile korkudan sararıyordum.Annem ve babam psikolojik destek almam için doktora götürmelerinin de pek bir faydası olmamıştı. İlaçlarımı kullanmayı reddediyordum.Doktor bunun konuşularak biraz da olsa aşılabileceğini söylüyordu. Babam bunun üzerine bir gün şöyle demişti.''Ölüm aniden veya haberin varken belirir karşında.Hatta Azrail bazen bir müfettiş edasıyla gelir. Kimi zaman okulunuza müfettişin geleceğinden haberdar olursun ve ona göre hazırlık yaparsın. İyi bir öğrenci olmak gibi.''Kimi zaman ise... habersiz gelir. Aniden sınıfın kapısı açılır ve içeri girer. Ve girerken de öğretmenden izin alınmaz,gelebilir miyim diye de sorulmaz. Çünkü gelmesi gerekir. Ve eğer öğretmenin sana iyi bir eğitim verebilmişse korkmazsın. Müfettişin öğrenciye soru sormasına korkmazsın. Eğer öğrenci de iyi bir öğrenciyse müfettişi sorun etmez. Müfettiş aslında korkulacak birisi değildir. Ve unutma ki her öğrenci bir gün okulundan mezun olur güzel kızım.'' Başımı yavaşça salladım.

TARUMARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin