Başladığınız tarihi yazar mısınız?
~~~"... inanabiliyor musun. Sonra Sadie gidip ona bir tokat yapıştırdı."
Noah'ın kahkalarla anlattığını gördüğümde gülümsemeden edemedim. 9. sınıftan beri Sadie'ye manyak bir şekilde takıntılıydı ama Sadie'nin onu pek umursadığı söylenemezdi bu da Noah'ı fazlasıyla üzüyordu. Önümde duran kahvemden bir yudum daha aldım.
"Noah bu şekilde olmayacak, benim olaya el atmam lazım." Şu ana kadar bu konuyu fazlasıyla konuşmuştuk ama Noah olaya karışmamı istemiyordu, kendiliğinden olsun istiyordu.
"Millie, bilmiyorum onu çok seviyorum ve beni görmemesi kalbimi çok acıtıyor." Gözlerini ayakkabılarına sabitledi ve bir şey düşündüğünü belli edercesine ellerini yanaklarına koydu ve gözlerini kapattı. Sadie ve arkadaş grubu her gün bu kafede takılırlardı. Biz de Sadie'nin dikkatini çekmek için bu kafede onları beklerdik. Noah birden bana döndü.
"Yoksa ben çirkin miyim?" dedi.
"Hayır Noah, iyice kafayı yedin sen." dediğimde gülümsedi ama bana değil. Sanırım Sadie'ler gelmişti. Arkamı döndüğümde Sadie'nin de ona gülümsediğini gördüm.
"Hasiktir, Millie buraya geliyorlar." gözlerimi büyüttüğümde hemen telefonumun kamerasını açtım ve saçlarımı düzelttim. Sonuçta o grupta çok yakışıklı çocuklar vardı. Masamıza oturduklarında Jacob yanıma oturdu ve düzelttiğim saçlarımı bozup güldü. Koluna bir tane geçirdiğimde ise acıyla inledi, gülümseme sırası bendeydi.
"Elin ne ağırmış senin, bir daha sana bulaşmayacağım." dedi ve Sophia ile yer değiştirdi. Gülmem kahkahalara dönerken Noah da gülüyordu, yine bana değil şapşal aşık.
"Ee sizi hangi rüzgar attı buraya." Hepsi bana döndüğünde Noah gözleriyle bana sövüyordu. Ne demiştim ki? Sadie elleriyle etrafı gösterdi. Kafamı kafede gezdirdim ve ona döndüm.
"Boş masa göremedik sizinle de aynı okulda olunca sizin yanınıza gelelim dedik. Rahatsız olduysanız kalkabiliriz." dedi çantasını koluna takarken.
"Hayır, hayır tabikide oturun kalmanız için söylemedim." dediğinde Sadie rahatlamış bir şekilde kolundaki çantayı geri sandalyenin kenarına astı.
"Zaten kalkamazdık Finn buranın çöreğini yemezse geceleri ağlıyor." dedi ve elini Finn'in gözlerinin altına götürdü ve hayali yaşlarını sildi. Bu duruma gülmüştüm, çok iyi arkadaşlıkları vardı. Kıskanmadım diyemezdim. Biz Noah ile 3 senedir sadece iki kişiydik ve aramıza kimseyi almazdık. Finn Sadie'nin elini itici bir şekilde gülümseyerek Noah'ın omzuna attı ama Noah refleks olarak geri çekildiğinde Sadie'nin yüzü düştü ve kollarını önünde topladı. Ona 'gerizekalı mısın?' bakışları atarken pişman olmuş gibi bakıyordu. Kaç senedir konuşmaya çalıştığı kızım elleri omzundaydı ve Noah geri çekilmişti.
Finn garsonu çağırdığında Maddie hemem yanımıza geldi ve elindeki not defterinden bir sayfa açtı. Kulağının arkasındaki kalemi eline alıp siparişleri deftere geçirdi."Ne kadar güzel kız ya." bunu söyleyen Caleb'di.
"Bizim okulda değil mi bu kız?"
"Bilmiyorum daha önce okulda hiç görmedim."
"Evet bizim okulda, hatta ismi... Neydi ya, ha Maddie." Caleb'in gözleri parladığında güldüm ve konuya girdim.
"Biyoloji dersinde aynı sınıftayız."
"Ciddi misin?" Heyecanla sorduğu soruya güldüm. Kafamı salladığımda,
"Biyoloji dersiniz olduğunda yanınızdayız?" dedi yanındakilere bakarken. Sadie onayladığında Noah'ın içinde halay çektiğine yemin edebilirdim.