2

320 42 83
                                    

mm- iris aşkım
...
"Lilia asla böyle bir şey yapmam." tam gidecekken koluma girmesiyle göz devirip tekrar ona döndüm, yapışkan gibiydi.

"Çok aşığım."

"Çocukla arkadaş bile değilim."

"Olursun bugün sizi kantinde gördüm." Göz devirip dudaklarımı ıslattım.

"Seninle de arkadaş değilim." Diyip kolumu kurtardım ve ders beden eğitimi olduğu için bahçeye indim. Üzerimdeki taytın beli bol olduğu için arkadan tokayla bağlayıp üzerime uzun sweat giymiştim.

Sabah acele ile çıktığımız için kıyafetlerim evde kalmıştı ve bulabildiklerim buydu. Hızlıca kantinden çıkıp bahçeye doğru koştum ve ve dersin olduğu yere geldim.

"Millie nerede kaldın?"

"Lavabodaydım hocam." kafa salladı ve sıraya geçmemi söyledi hemen sıranın sonuna geçtiğimde Finn'i gördüm. Daha önce bu dersde onu hiç görmemiştim. Cebimden telefonumu çıkarıp Finn'e mesaj attım.

Millie: Daha önce seni görmemiştim

Finn: Evet, biliyorum
[gönderilmedi]

Finn: Ben de seni ilk defa gördüm

Telefonu kapatıp tekrar cebime koydum ama bir sorun vardı. Ben başkandım ve beni görmemesi imkansız gibi bir şeydi.

"Millie voleybol toplarını getir." kafa sallayıp beden odasına koştum ve yerde duran fileyi sırtlayıp çıktım.
Tanrım çok ağırdı taşıyamadığım belli olacak ki Finn yanıma gelip sırtımdaki torbayı aldı ve tek eliyle rahat bir şekilde hocanın yanına götürdü.

"İkili grup olun manşet çalışıcaz."
...

"Öldüm." Noah bana dönmeden kafasını salladı.

"Bittim." Yine tepki vermediğinde onu incelemeye başladım elindeki telefonla ne yapıyordu o.

"Ben de manita yaptım ya çok yakışıklı." kafa salladı.

"Haklısın." gözlerimi kıstım ve oturduğum yerde dikleştim beni dinlemiyordu.

"Noah diyorum ki şuradan atlayayım. Ne dersin?"

"Neden olmasın?" Elindeki telefonu çektim ve kafasına sert bir şekilde vurdum. Ekrana bakmaya başladığımda gülümsememe engel olamamıştım. Sadie ile konuşuyordu ve Sadie onu bu gece bara çağırmıştı.

"2 tane bira alırsan gelirim." göz devirip elimdeki telefonu aldı.

"Bu kadar beleşci olmak zorunda mısın?" Zafer gülümsememi yüzüme taktım ve kendi telefonumu elime alıp fotorafımı çektim.

finnwolfhard ve 736 kişi beğendi @milliebobbybrown: Yine çok güzelim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

finnwolfhard ve 736 kişi beğendi
@milliebobbybrown: Yine çok güzelim .d

@irisapatow: Öylesin bebeğim
@milliebobbybrown: seviyorum seni

@sadiesink: Gözlerim kamaştı aşlsşsşsş
@milliebobbybrown: ne sandın kızıl

@noahscnapp: Tipini...
@milliebobbybrown: ŞAŞAĞŞSŞAŞSŞSŞSŞSŞZŞ

@gatenmatarazzo: Çilekli pudingim
@milliebobbybrown: çilekli wafflemmm

@finnwolfhard: Kör oldum ama güzelliğinden.
@milliebobbybrown: yak bi cigara

"Tanrı'nın belası sil şu fotoyu beynime kan gitmiyor." Elimi yanağına götürüp sevmeye başladım şaşırmış bir şekilde bakarken elimi önüne götürdüm ve gezdirmeye başladım. Dikkatle elimi takip ettiğinde orta parmak kaldırdım ve geri çekildim. Noah gülmeye başladığında boş boş suratına baktım ve bardağımda bir yudumluk kalmış meyvesuyunu fondip yaptım.

"Hadi ben kaçar."

"Nereye?"

"Sadie çağırdı." Şimdiden beni satmaya başlamıştı.

"Tamam bebeğim." Gelip yanağımı öptüğünde gülümsedim ve telefonumu elime aldım. Yalnız oturuyorsam bir şeyle meşgul gibi görünmem gerekiyordu. Sandalyenin çekilmesiyle kafamı bile kaldırmadım.

"Selam." Erkek sesiyle başımı kaldırdım ve Jacob'un suratına baktım.

"Selam?" dedim sorarcasına çünkü Jacob'la hiç muhabbetimiz yoktu.

"Yalnız görünce geliyim dedim." kafamı sallayıp telefonuma geri döndüm. Şuan yaptığım tek şey anasayfayı yenilemekti Noah'da beni iki günde satmıştı, şerefsiz.

"Oo gençler." göz ucuyla gelene bakıp tekrar telefona döndüm.

Millie: Kantindeyim seri kurtar.

Telefonumun ekranını kapatıp masaya koydum ve Caleb'e baktım.

"Bir dakika neyden bahsediyorsunuz?" İkisi de bana döndüğünde göz devirdiler.

"İki saattir ne anlatıyoruz dinlemedin mi?" Kafamı olumsuz anlamda salladım ve onlara bakmaya devam ettim.

"Paintball'a gidicez." Sanırım davet edilmemiştim.

"Size sormaya bile gerek yok bizdensiniz." Gülümsediğimde kafa salladım o sırada İris geldi.

"Millie acil durum, selam Jacob ve Caleb." kolumdan tuttu ve çıkışa sürükledi.

"Gerçekten acil durum."

"Ne olduğunu sormaya korkuyorum." Yüzüme boş boş baktı ve koluna vurdu.

"Sanırım fizik den kalıyorum." Ona 'ee' der gibi baktığımda göz devirip devam etti.

"Jack bana ders çalıştırmayı teklif etti ama onun fiziği benimkinden kötü." dediğinde kahkaha attım.

"Kabul ettim deme." önüne gelen saçı havalı bir şekilde kulağının arkasına koydu ve göz kırptı. Kabul etmişti.

İris ile dersimiz aynıydı bu nedenle edebiyat sınıfına ilerledik ve en arka sıraya oturduk.

"Millie şu taşı görüyor musun?" Gözlerimi sınıfta gezdirdim ama taş görememiştim.

"Hangisi?" Eliyle Finn'i gösterdiğinde gözlüğümü çıkarıp onun gözlerine taktım.

"Bir daha baksana." İris kahkaha attığında ben de güldüm ve gözlüğümü alıp gözlerime taktım.

Finn gelip önümize oturduğunda gözlerim saçlarına takıldı kıvır kıvır saçları vardı ama bir tutam düz kalmıştı. Kalemliğimden kalemimi alıp düz tutamı elime aldım.

"Dur bi ya." Finn hareketsiz durduğunda saçını kalemime doladım ve İris'in saçından kelebek tokayı çekip tutturdum.

"Bitti." Finn birden bana döndü ve eli saçına gitti ve birden gülmeye başladı.

"Ne yaptın saçıma?"

"Düz kalmış iyi maşalayamamışsın." dedim göz kırparak. Bana yaklaşmaya başladığında yutkundum.

"Bir dahakine sen yaparsın artık."

Exceptional | fillieHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin