4|yara bantlarındaki adım

2.7K 319 403
                                    

song|sody - the bully

Kanatılan yaraların, en büyük sancıların bir bıçak izi ile değil de, bir söz, bir vazgeçmişlikle oluştuğunu, derinleşip kanadığını, çok erken öğrenmiş sayılırım.

Kanayan yaralar bedende değil Jeongguk, derdi büyük ninem, asıl kanayacak olan yara tam da göğsünün içinde yaşıyor. Umudun, saf sevgin, koşulsuz güvenin. Merhametin senin kanayacak olan yaran.

Seni kanatmalarına izin verme. Kanasın bedenin, kanasın ve açsın bir çiçek gibi yara izleri, yeter ki ruhuna, çocukluğuna, inancına sıçramasın.

Hep çocuk kalsın bir yanın derdi, hep çocuk kalsın büyümesin. Ama öyle şımarık, laf anlamaz bir çocuk olarak değil, senin çocukluğun hayal gücün olsun, umutların, saflığın ve masumluğun.

Çocuktum belki, belki de bundan dolayı çok büyütmüştüm onu, ve bıraktığı şu ufacık yara izini. Aklımı darmadağın etmiş, bedenimin taşıdığı ilk yara olmasa bile, sanki ruhuma sıçrayan ilk kanayan yaram olmuştu. Çok beklemiştim, belki beklediğim için gözümde büyüttüm.

O asla özür dilemeyecekti, biliyordum. O da özür dilemeyi bilmiyordu. Sivri dikenlerini batırıp gitmişti, ikinci dersin son dakikalarında geri geldiğinde ise bu vakte kadar nerede olduğunu tanrı bilirdi.

Ben bilemezdim, orası ayrı. Onun gittiği yerler, benim sınırımın ilerisiydi. Onun ileriye attığı adım, benim için uçurumun kenarı olurdu.

Uzak durmalıydım, uzak duracaktım. Büyüttüğüm şu yara izi geçinceye değin, onun zihnimden silinecek olan küstah tavırlarına gülmekle yetinecektim.

Bir gün aynaya bakarsam eğer, görürsem yüzümdeki şu küçücük, değersiz yara izini, adı aklıma bile gelmeyecekti. Onun benim adımı unuttuğuna emindim yine, ben de unutabilirdim.

Zor bela yetişebildiğim iki saatlik matematik dersi bittiğinde, öğle arasına ayırdığım ödevleri çantamdan çıkarıp, masamın üstüne düzenli bir şekilde koydum. En ön sırada oturuyordum, çalışkan öğrencilerin vazgeçilmez tahtı, yeri. Olduğum yer hep burası olmalıydı, arka sıralar, hele ki yan komşumun oturduğu cama yakın en arka sıra, olmamam gereken yerdi.

Hayatta hep ön sıralarda olabilmek için çalışıyordum. Arka sıralar değersiz, yetersizdi. Bunu bana söyleyen, bugünün koşulları, hayatın sönük adaletinin gerçekleriydi.

"Hey! Şu arka sıradaki demirli!" Matematik hocamız, bitirdiği ders boyu başını sıradan kaldırmayan, bedeni burada fakat aklı hâlâ uyanmamış olan yan komşuma doğru seslendiğinde, ben dahil herkesin bakışı, onun oturduğu sıraya kaydı.

"Sana diyorum! Uykucu herif!" Bay Wonzi sesini biraz daha yükseltti, bu sefer başını sırasından nihayet kaldırıp, kırpıştırdığı gözleriyle kısa bir an etrafına bakabilmiş, ona sesleneni fark etmesinin ardından,"Evet..." diye mırıldanmıştı.

Rahat ve umursamaz tavırlarına alışan koca sınıf tepkisiz kalırken, buna Bay Wonzi'de dahildi. Karşısında, hiçbir şekilde dersine katılmayan uykucu, dövmeli  gencin günlük hareketlerine öncesine nazaran fazla büyük tepkiler vermiyordu.

"Uykunuzu böldük ama umarım seninde dahil olduğun sınıfa verdiğim ödevi duymuşsundur, aksi halde sözlü notundan kalacaksın." Uyarıcı bir sesle konuştuğunda, masadaki eşyalarını topluyordu, Bay Wonzi, Jimin'in bahsettiği ödevi siklemediğini ve büyük ihtimalle yapmayacağını çok iyi biliyordu.

Yine de tipik bir öğretmen gibi not tehdidi içiren uyarı cümlesini kurmuş, üzerindeki sorumluluktan sıyrılmıştı.

Bakışlarım kısa bir an Jimin'e kaydı. Sırasına yaslanmıştı şimdi, gözlerindeki boş ifade ile bir süre Bay Wonzi'ye baktı. Sonra ise yavaşça yerinden ayaklandı. Zilin çalma sesi duyulurken, ağır adımlarla öğretmenler masasına doğru ilerledi.

Sillage | jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin