Cadılık Tarihi

349 11 0
                                    

Cadılar Nedir

Cadılar eski zamanlardan beri var olmuş şifacılardı ve toplumda önemli bir yere sahipti. Uluslararası kabul görmüş bir Amerikan İncil bilgini olan Carole Fontaine'e göre, cadı fikri, insanlık hastalıkla başa çıkmaya ve felaketi önlemeye çalıştığı sürede var olmuştur. Bu zamanlarda bir hekime başvurmak çoğu zaman pahalı ve zor olduğundan, insanlar kendi kendilerine hastalıkları iyileştirmeye başladı. Orta Doğu'da, eski uygarlıklar sadece güçlü kadın tanrılarına ibadet etmekle kalmadı, aynı zamanda en kutsal ritüelleri uygulayan da kadınlardı. Kutsal sanatlarda eğitilmiş olan bu kişiler bilge kadınlar olarak tanındı ve şimdi cadı olarak tanıdığımız şeyin en eski tanımı olabilir. Bu bilge kadınlar ev arındırmaları yaptı, bebek doğurtu, şifalı ilaçlar yaptı. Fontaine'e göre, "onlar hakkında ilginç olan şey, toplumlarında olumlu figürler oldukları çok açık bir şekilde anlaşılmıştır. Bir cadı danışmanı olmayan hiçbir kral yoktu, ritüel faaliyetleri olmadan hiçbir ordu yenilgiden kurtulamazdı, onların varlığı olmadan hiçbir bebek doğamazdı." Avrupa Hıristiyanlık dinini tanıdıktan sonra bu imaj karalandı. Cadılar, Avrupa'daki ilk Hıristiyanlar tarafından kötü varlıklar olarak algılandı ve ikonik Cadılar Bayramı figürüne ilham verdi: Kazanında iksir yapan, siğilli, koca burunlu, sivri şapkalı, süpürge üzerinde uçan hatta yeşil tenli kadınlar. Popüler kültürde ise bu görünüm yardımsever bir banliyö ev hanımı olarak tasvir edilmiştir veya güçlerini kontrol etmeyi öğrenen garip bir genç ve kötülüğün güçleriyle savaşan üç kız kardeş. Bununla birlikte, cadıların gerçek tarihi karanlıktır ve çoğu zaman cadılar için ölümcüldür. Güçlü rahibelerden okültün şeytani ustalarına kadar, cadıların tarihi, erkek egemen bir dünyada kadın olmanın tehlikelerinin hikayesidir.

Cadıların Kökeni

İlk cadılar, cadılıkta uğraşan, büyü yapan ve ruhları yardım ya da değişim için çağıran insanlardı. Cadıların çoğunun Pagan olduğu düşünülüyordu. Bununla birlikte, birçoğu sadece doğal şifacılar ya da "bilge kadın" olarak adlandırılıyordu. Cadıların tarih sahnesine ne zaman çıktığı tam olarak belli değil, ancak bir cadıya ait en eski kayıtlardan biri, M.Ö. 931 ile M.Ö. 721 yılları arasında yazıldığı düşünülen 1 Samuel'in kitabındaki İncil'dedir. Kral Saul'un, ölen Peygamber Samuel'in ruhunu Filistin ordusunu yenmesine yardım etmesi için çağırmak için Endor Cadısını aradığı zamanı anlatıyor. Cadı Samuel'i uyandırdı, sonra Saul ve oğullarının ölümü kehanetinde bulundu. Ertesi gün, İncil'e göre, Saul'un oğulları savaşta öldü ve Saul intihar etti. Ek olarak, kehanete karşı çıkan İncil pasajları, cadıları ölülerle temas kurmak için veya kullanmaya karşı uyarıyor. Peki bilge bir kadının yardımsever imajı bugün bildiğimiz kötü niyetli cadı figürüne nasıl dönüştü? Bazı bilim adamları, cevabın, Hint-Avrupalıların batıya doğru genişlediği Mesih'in doğumundan çok önceki olaylarla bağlantılı olabileceğini, onlarla birlikte saldırganlığa ve bir zamanlar saygı duyulan kadın tanrılarına egemen olan erkek savaş tanrılarına değer veren bir savaşçı kültürü getirdiğini iddia etmişlerdir. Diğerleri, İbranilerin ortak dönemden 1300 yıl önce Kenan'a yerleştiklerinde, erkek merkezli ve tek tanrılı yaratılış görüşlerinin yolculuk için ortaya çıktığına inanıyor. İncil yasalarına itaat eden İbraniler, cadılığın tehlikeli olduğuna inandılar ve bunu putperest bir uygulama olarak görüp, yasakladılar.

Kötü Cadı İmaji ve Cadı Avları

Hıristiyanlık, cadıyı yüzyıllar sonra bir kötülük figürüne dönüştürür, bu cadı korkusu Avrupa'ya yayılır. 1300'lü yıllarda veba Avrupa'yı sardığında, büyük bir korku da getirdi. Paniğin ortasında, birçoğu talihsizliklerini şeytanın kendisine ve sözde ibadetçilerine bağladı. Bu noktada, Katolik Kilisesi'nin Engizisyonu, şeytan düşkünü cadılar da dahil olmak üzere kitlesel ölümlerin Katolik olmayan nedenlerini arama ve cezalandırma çabalarını genişletti. Katolik Kilisesi sorgulayıcıları Jacob Springer ve Henrik Kramer'in, cadı avcılarına, kadınlar olarak cinsel açıdan savunmasız ve dolayısıyla şeytan için kolay av olan sözde cadıları teşhis etme ve cezalandırma korkunç görevinde yardımcı olan bir kitap olan Malleus Maleficarum'u yazdılar. "Dostluğa düşman olmaktan başka kadın nedir?" rahipler yazdı. "Onlar kötü, çapkın, damarlı ve şehvetlidirler. Tüm büyücülük, kadınlarda doyumsuz olan cinsel şehvetten gelir." Cadı histerisi, 1400'lerin ortalarında birçok sanığın genellikle işkence altında, çeşitli kötü davranışlarla itiraf ettiği büyük işkenceli sorgular Avrupa'yı ele geçirdi. Bir yüzyıl içinde cadı avları yaygınlaştı ve sanıkların çoğu kazıkta yakılarak ya da asılarak idam edildi. Özellikle bekar kadınlar, dullar, çok güzel kadınlar, geceleri ormanda gezen kadınlar ve diğer kadınlar hedef alındı. Tabiki tek hedef kadınlar da değildi, büyücü olduğu iddia edilen bazı erkekler de idam edildi. Bu zamanlarda gerçekten cadı olanlar ise sahte isimler kullanarak kendilerini gizledi, bunun yanında bilimle uğraşan veya şifalı bitkiler ile ilaç hazırlayan bazı doktorlar da cadılıkla suçlandı. 1500 ve 1660 yılları arasında Avrupa'da 80.000'e kadar şüpheli cadı öldürüldü. Bunların yaklaşık yüzde 80'i şeytanla işbirliği içinde olduğu düşünülen kadınlardı. 1600'lerin sonunda, Avrupa'daki cadı avı zirveye ulaştı. Cadı avları Avrupa'ya orman yangını gibi yayıldı, en kötüsü Fransa ve Almanya'da meydana geldi. Würzburg, Almanya cadı avcılığının en kötü örneğine ev sahipliği yapıyordu: Zamanın hakimleri kasabanın çoğunun şeytan tarafından ele geçirildiğini belirledi ve yüzlerce masum kadını ölüme mahkum etti. Din profesörü Barbara McGraw 1996 yılında verdiği bir röportajda Almanya'da kadınların kalmadığı bazı kasabaların olduğunu belirtti. Almanya en yüksek idam oranına sahipken, İrlanda en düşüğüne sahipti. Sonraki yüzyıllara kadar cadı avı sakinleşti ve cadılar artık sadece masallarda ve hikayelerdeki kötü kadınlardı.

Salem Cadı Mahkemeleri

Avrupa'da cadı histerisi azaldıkça, Fransızlar ve İngilizler arasındaki savaşlardan, çiçek hastalığı salgınından ve komşu Kızılderili kabilelerinin devam eden saldırı korkusundan kaynaklanan sorunlar ile cadı suçlamaları Yeni Dünya'da büyüdü. Muhtemelen en iyi bilinen cadı mahkemeleri 1692'de Masaçüses'de gerçekleşti. Salem Cadı Mahkemeleri, 9 yaşındaki Elizabeth Parris ve 11 yaşındaki Abigail Williams'ın nöbet, vücut spazmı ve kontrolsüz çığlık atmaya başlamasıyla başladı (bugün, spazmlara ve sanrılara zehirli bir mantarın neden olduğu düşünülüyor). Daha fazla genç kadın semptom göstermeye başladığında, kitlesel histeri ortaya çıktı ve üç kadın cadılıkla suçlandı: Sarah Good, Sarah Osborn ve Parris'in babasına ait köleleştirilmiş bir kadın olan Tituba. Tituba cadı olduğunu itiraf etti ve başkalarını kara büyü kullanmakla suçlamaya başladı. 10 Haziran'da Bridget Bishop, Salem Darağacında asılarak Salem Cadı Mahkemeleri sırasında öldürülen ilk sanık cadı oldu. Sonuç olarak yaklaşık 150 kişi suçlandı ve 18 kişi idam edildi. Salem Cadı Mahkemeleri'nin tek kurbanı kadınlar değildi; altı erkek de suçlandı ve idam edildi. Yine de Masaçüses, cadılara takıntılı olan 13 koloniden ilki değildi. 1647'de Connecticut, Windsor'da Alse Young, Amerika'da cadılık suçundan idam edilen ilk kişiydi. Connecticut'ın son cadı davası 1697'de gerçekleşmeden önce, o eyalette kırk altı kişi cadılıkla suçlandı ve onbiri suçtan idam edildi. 1730'da Pennsylvania Gazetesinde New Jersey'deki bir cadı davası hakkında bir makale (sözde Benjamin Franklin tarafından yazılmıştır) yayınlandı. Makale bazı cadılık suçlamalarının gülünçlüğünü ortaya çıkardı. Cadı çılgınlığı Yeni Dünya'da çok uzun sürmedi ve insanları yanlış suçlanmaktan ve mahkum edilmekten korumaya yardımcı olacak yasalar çıkarıldı.

İdamlardan Sonra

Yüzlerce yıl sonra, cadının korkunç görüntüsü soldu ve bu şiddetli tarih, Cadılar Bayramı süsü kostüm olarak popüler kültür tarafından emildi, masaların, hikayelerin korkutucu ögesi oldu. Ancak diğerleri, cadıların tarihini yeni bir manevi hareket bulmak için kullandılar. 1921'de İngiliz arkeolog Margaret Murray, cadılığın belirsiz bir okült değil, baskın bir dini güç olduğunu iddia ettiği Batı Avrupa'daki Cadı Kültü adlı bir kitap kaleme aldı. Murray'in teorileri kitabın yayınlanmasından bu yana yaygın bir şekilde gözden düşmüş olsa da, çalışmaları 300 yıldır uykuda olan cadılara hayranlık uyandırdı ve sonunda Vika dinini doğurdu. Vika yine bir cadı olan Gerald Gardner tarafından kuruldu ve kurulduğundan bu yana cadılar kendini daha güvende hissetti ve korkusuzca 'ben cadıyım' diyen insanların sayısı arttı. "Bilge zanaat "anlamına gelen Anglo-Sakson teriminin adını taşıyan Vika, şifayı, uyumu, sevgiyi ve bilgeliği teşvik etmek için otlar ve diğer doğal unsurları kullanan eski uygulamaları hatırlatıyor ve hepsi "zarar verme" ilkesini takip ediyor.

Modern Cadılar

Batı dünyasının günümüz cadıları hala tarihsel imajlarını yıkmak için çabalıyor. Çoğu, Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada'da resmi bir din olan Vika'yı uygular. Cadıların bu kötü görünümü önlemek isteyen Vikan'ların sloganı "zarar verme" ve doğa ve insanlık ile uyumlu, huzurlu, hoşgörülü ve dengeli bir yaşam sürdürmeye çalışıyorlar. Her ne kadar Vikan cadılar bu ilkelere uysa da günümüz cadılarının çoğu hala kara büyü ve lanet yapıyor. Bu tamamen kişinin etik anlayışı ile alakalıdır, isteyen kişi lanetleyen bir cadı olur, isteyen kişi şifalı bitkilerden ilaç yapan bir cadı olur. İyilik ve kötülük göreceli kavramlardır ve her cadının inancı farklıdır. Günümüz cadıları aramızdadır, bir siyahi, bir Amerika'lı, inançlarına bağlı bir Hristiyan, yan komşumuz, okuldaki arkadaşımız. Onların diğer insanlardan hiçbir farkı yoktur, 'çirkin veya aşırı güzel' veya 'tamamen siyah giyinirler' gibi kalıplara sokulamaz. Modern cadılar sadece ikiye ayrılır; bir meclis üyesi ve yalnız cadı. Yalnız cadılar adından da anlaşılacağı gibi çalışmalarını yalnız başına, başkalarından yardım almadan yapan kişilerdir. Meclis üyeleri ise çalışmalarını içinde oldukları grup ile yaparlar. Günümüzde cadılar hala olduğu gibi maalesef cadı avlayan insanlar da hala vardır. Afrika'da ve diğer bazı ülkelerde cadı avları ve idamlar hala devam eden bir olaydır. Tarih boyunca pek çok uygarlığın çökmesine neden olan nedenler olmuştur, insanlığın karşısına çıkan nedenler olmuştur; savaşlar, hastalıklar gibi. Ancak yine tarih gösteriyor ki korkulan ve suçlanan genelde kadındır.

*.·:·.☽✧ ✦ ✧☾.·:·.*

Kadim Sırlar/Cadılık ÖğretisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin