O olaydan sonra Merkez Binasında tam olarak 5 gün geçmişti. Çalışanlar Chanyeol ve Sehun'a kendilerine yönelik bir yanlışta bulunmadıkları için sadece 10 günlük bir takip süresine vermişti. Bizse bu süre içinde serbest bırakılmış ve düzlenli programımıza kaldığımız yerden devam etmiştik. Bu süre içinde ben bir sürü yeni kişi ile tanışıp onlarlarla çokta yakın olmamak şartıyla ara sıra konuşmuştum. Öğrendiğim kadarı ile birinin adı Lay'di. Ve onla kafeterya sırasındayken tanışmıştım.
Aslında pekte tanışma sayılmazdı çünkü ikimizde orada bulunan browniyi ilk kim alacak diye aramızda kavga etmeye başlamıştık. Taki bulunduğumuz sıraya çalışanlar gelip ikimizide oradan götürerek kafeteryadan attana dek. Birde Xiumin adında bir çocuk ile tanışmıştım. Kendisi temizlik hastası gibi bir şeydi. Herkesin odasının kapısını temizler ve cebinden çıkardığı spreyleri sıkardı. En son benim kapıma aynı işlemi yapmaya çalıştığında onu fark edip durdurmaya çalışmıştım. Tanışma hikayemiz o kadar etkileyici olmasa bile en azından burada temiz kişilerin olduğu bilmek güzeldi. Bu yüzden onla bazen gizlice konuşmak hoşuma gidiyordu. Tabi kendimi çokta kimseye belli etmemeye çalışıyordum. Sonuçta bir amacım vardı. O yasak alana 12 kişi arasında gidecek ilk kişi olucaktım.Bunu başarmak zorundaydım.
。
。
。Kafeteryaya gittiğimizde çalışanlar bizi kontrol etmek için etrafta geziniyordu. En azından burada beraber oturmamız için bizlere izin veriyorlardı. Bu yüzden birazda olsa aramızda kaynaşmaya başlamıştık. Tabi bazı sınırlar içerisinde. Onları aşanlar ise Chanyeol ve Sehun'a olduğu gibi takibe alınıyordu. Bu arada Chanyeol ve Sehun demişken onlarda şu an bu kafeteryadaydı. Hatta ön sıramızda 3 kişi ile beraber oturuyorlardı. İkisinin adını bilmiyordum fakat birinin adının Chen olduğunu öğrenmiştim. Bana bunu Xiumin söylemişti. Oda, odaların kapısını temizlerken onla karşılaşıp adını yaka kartından öğrendiğini söylemişti. Fakat ben genede onları aldırmamaya çalıştım ve gözlerimi o masadan çekerek etrafa bakmaya başladım. Bazı kişiler hala burada olduklarını umursamadan sesli bir şekilde konuşmaya devam ediyordu. Fakat bilmedikleri bir şey vardı. Hepsi kayıt altına alınıyordu. Bu yüzden aslında bu durum benim birazda olsa mutlu olmama sebep oluyordu. Sonuçta yasak alana gidene kadar aramızdan 88 kişinin elenmesi gerekiyordu. Ve böyle giderse zaten 60'şı direkt elenecekti. Geriyede görevlerde ve egzersizlerde en iyi skorları yapan kişiler kalıcaktı. İşte en zor tarafıda buydu. Onları yenmek için bayağı bir puan kazanmam gerekecektik ki üst sıraya geçebileyim diye. Zaten bütün gün aklımda bu düşünce vardı. Kafeteryaya geldiğimden beride bunu bir türlü durduramamıştım. Hatta kendimi o kadar çok belli etmiştim ki yanımda oturan Suho ve diğerlerinin beni fark etmesine sebep olmuştum. Buda bütün dikkatin üzerime çekilmesini sağlamıştı. Ve ben dikkatlerin üzerime çeklimesini hiç sevmezdim. Hemde hiç...
"İyi misin?"
Suho'nun sorusu ile beraber kafamı o tarafa doğru çevirip baktığımda onla beraber bana endişeli bir şekilde bakan Luhan ve Kai'de fark ettim. Onlara kafamı sallayıp iyi olduğumu belirttiğimde önüme döndüm ve yemeğimi yemeye kaldığım yerden devam ettim. Fakat bu sefer tavırlarım Kyungsoo ve Lay'in dikkatini çekmiş olmalıki önümde duran ikili sadece kendilerini bana odaklayarak sessiz bir şekilde yemeklerini yiyordu. Onlarda biliyordu benim bunları geldiğimiz günden beri düşünüp durduğumu. Çünkü kendileride bundan farksız değildi. Hatta onlarında her gün bunu düşünüp durduğuna yemin edebilirdim. Bu yüzden de hep benim gibi susmayı seçip otururlardı. Buda buranın ne kadar zorlu bir yer olduğunu gösteriyordu.
"İyi değilsin. Bize yalan söyleme. Sende girememekten korkuyorsun değil mi?"
Luhan'ın aniden konuşması ile beraber gözlerimi ona kilitleyip yüzüne doğru bakmıştım. Aksini iddia eden yoktu zaten. Beni gören herkes bu yüzden korktuğumu saniyesinde anlayabilirdi. Fakat genede bu kadar kişi arasından bana bu soruyu onun sorması, karşıdan diğerlerine ne kadarda da tuhaf bir şekilde göründüğümü bana göstermişti.
"Yok. Korkmuyorum. Aksine içimde anlayamayacağım bir heyecan duygusu var. Sanki yarından sonra bir şeyler olacakmış gibi."
"Nasıl bir şeyler?"
Lay'in söze atılması ile masanın en kenarında oturan Xiumin istifini en sonunda bozarak bir anda konuşmaya başladı.
"Demeye çalıştığı yarın büyük seçimlerin başlangıcının gerçekleşeceği gün. Yani puanlarına göre burada kalıcaklar belirlenecek. Ve bizim puanlarımız yüksek olduğu içinde büyük ihtimalle burada kalıcağız."
"Ama her an her şey değişebilir. Sonuçta bu günki büyük görev için herkes çoktan hazırlandı. Düşük puanda olsalar bile kazanacak kişiler bir anda bizden yükseye çıkabilirler."
Kyungsoo gene haklı bir şekilde Xiumin'e söylediği cümleden sonra masadan kalkıp tepsisini alarak karşıdaki yere bıraktı ve yanımıza doğru geldi. Bize seçmeler için özel olarak çalışma yapacağını ve 3 saat kaldığı için parkura gideceğini söyledi. Bizde ona kafa sakladıktan sonra kafeteryadan çalışanların yardımı ile çıkışını izledik. O sırada Sehun bir anda bizim olduğumuz masaya gelip Kyungsoo'nun az önce oturduğu yere oturdu. Daha ne yaptığını anlayamadan bizi durdurup anlatacak şeylerinin olduğunu söyleyerek konuşmaya başladı.
"Bakın... Size bir teklifim var."
"Neymiş acaba o teklif. Yoksa gene başımızı belaya mı sokacaksın!"
Kai'nin ani çıkışı ile beraber bunu hiç beklemediğim için şaşırmış, aynı zamanda onun sakinleşmesini sağlamaya çalışmıştım. Tabi Sehun Kai'ye bakıp hiç istifini bozmadan konuşmaya devam etmişti.
"Hayır salak. Sizle bir anlaşma yapalım. Her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğunu söyleyin ve üzerimizdeki takip cezasını kaldırın."
"Sence neden böyle bir şey yapalım? Hem bunu yapmazsak bile elinizde bizle ilgili hiç bir şey yok. Yani şimdi geldiğin gibi yerine geri dön ve gerizekalı arkadaşlarınla konuşmaya devam et."
Söylediğim şeyle beraber masadaki herkesten bir anda küçük bir kahkaha kopmuştu. Fakat Sehun'un yüzündeki sinir bozucu ifade hala eskisi gibiydi. Hatta sanki ciddende ellerinde bir koz vardı ve onları kurtarmazsak bu kozu üzerimizde kullanacaklardı. Ben daha kafamda bunları düşünürken eli bir anda cebine gidip içinden çıkardığ bir şeyi masanın üzerine koyarak bize tekrardan bakmıştı. Bu bir kolyeydi. Fakat bizim olayımızla ne alakası vardı?
"Bunu nereden buldun!"
Kai bir anda ayağa kalkıp sesli bir şekilde bağırdığında bütün kafeterya bize bakmıştı. Herkes gibi çalışanlarda bu tarafa doğru odaklanmıştı. Bense Kai'yi çekip kolundan sandalyesine geri oturttuğumda yüzüne bakıp ne olduğu sorgulamıştım. Bana anlamsız bir şekilde bakmaya başlamıştı. Sanki bir şeylere inanamıyor gibiydi.
"Bu benim kolyem Baekhyun. Abimin verdiği kolye. 5 gün önce olaylardan sonra kaybetmiştim."
İşte şimdi tekrardan taşlar yerine oturmaya başlamıştı. Sehun'un neden bizle konuşmak içi masaya gelip olayların yalan olduğunu söylememizi istemesini daha iyi anlayabilmiştim. Eğer bunu yapmazsak Kai'yi kullanarak ikimizide sanki olaylardan haberi varmış gibi göstericekti ve kolyeyi çalışanlara vererek bunu ispatlayacaktı.
"Size 3 saat veriyorum. Eğer 3 saat içinde bizim hakkımızda söylediğiniz lafları geri çekmezseniz bu kolyeyi bu günki büyük görev sırasında herkesin içerisinde gösterip sizi ele veririm. Seçim sizin."
"He bu arada, belki bu günde o küçük ispiyoncu arkadaşınıza ihtiyacınız olabilir.
Hem sizin aksiniz her şeyi daha çabuk alaşağı edebiliyor."。
。
。(Bu arada ilk bölümde prototipler ile oynayıp Merkez Binasından kovulan bazı kişiler vardı. Siz onları 100 kişinin arasında ele almadan düşünün.)
↳Vote sınırı 30
↳Yorum sınırı 30,40
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vínculo de amor
Science FictionAramızdaki bu bağın bizi ne kadar ileriye götürebileceğini bilmiyorum, fakat gün geçtikçe birbirimizden kopmaya daha çok başlayacağız. Sonunda ise başladığımız yere içimizden sadece bir kaç kişi ile beraber gidebileceğiz. Bu yüzden lütfen bana bağla...