Aradan neredeyse iki saat geçmişti. Ahsen ve Umut'un oyun oynamaktan ve sargımı boyamaktan canları sıkılmıştı, ayrıca acıkmışlardı da. Hamdi ve hemşireden bu zaman içerisinde birkaç küçük bağırış dışında ses gelmemişti. Çok korkuyordum. Ama çocukları da aç bırakamazdım. Şimdi düşünüyordum da annem gerçekten de süper bir bakıcı seçmiş. Birlikte sessizce mutfağa indik. Ben Ahsen ve Umut'a sandviç hazırladım, fakat kendim yemek yiyecek durumda değildim. Canım hala acıyordu, ayrıca hiçbirşey de yemek istemiyordum. Masaya (evet o masaya) oturup Umut'a yemeğini yemesinde yardımcı oluyordum ki annelerin odasından bağırışmalar yükseldi. Üçümüz de korkuyla mutfak kapısına sığındık. Sonra annemlerin kapısı gürültüyle açıldı. İçeriden önce üstü, başı, saçı, makyajı karman çorman olmuş hemşire;hemen arkasından da kolları ve yüzü çiziklerle dolu Hamdi dışarı fırladı. Kadın Hamdi'ye bağırıyor ve vuruyordu:
- Bunu bana ne cürretle yaparsın? Ben seni adam sanmıştım. Senin ise tek amacın benden faydalanmakmış! Seni adi pislik! Bunu yanına bırakmayacağım!
- Zorla mı soktum lan ben seni odaya! Kaç saattir birşey demedin, şimdi mi aklına geldi esip gürlemek. Git ne yaparsan yap, hadi git birine anlat bakalım? Bende hayatının nasıl mahvolduğunu izlerim!
Hamdi kadını kolundan tuttuğu gibi dışarı fırlattı. Arkasından eşyalarını da üstüne atıp kapıyı hızlıca kapattı. Korkudan dilimiz tutulmuştu. Çok sinirliydi, önce bize baktı sonra hemen annemlerin odasına girdi. Bizde hemen yukarı fırladık. Saatler geçmişti, bu süre zarfı içinde ne Hamdi'den ne de bizden hiçbir ses çıkmadı. Ahsen özüne dönmüş telefona dalmıştı, benle Umut ise hem Umut'un rahatlaması için hem de sabahtan beri yaşadıklarımın acısını ve şokunu biraz olsun hafifletmek için resim yapıyorduk. Sonra ansızın kapı Hamdi tarafından açıldı. Hepimizin ödü koptu. " Sizinkileri aradım, şu an çok geç olmuş. Sizinle sabah konuşacaklarmış. Şimdi hemen yatın" dedi ve gitti. Sözünü dinledik, Umut'u odasına götürdüm. Üstünü giydirip yatırdım. Sonra da odama geçip uyudum.
Sabah olunca Ahsen beni uyandırdı. Annemler arıyordu, Umut konuşmaya başlamıştı bile. Hemen aşağı fırladım. Önce Umut ve Ahsen konuştu. İkisi de heyecanla birşeyler istiyorlardı. Hamdi yanı başımdaydı, bana sahte bir gülümseme takınıyordu. Bu gülümsemenin anlamını biliyordum. Aklınca bana "sakın ses çıkarma" diyordu. Konuşma sırası bana gelince annemin sesini duyar duymaz ağlamaya başladım:
- Ağça, bebeğim... İyi misin?
- Annee, gel artık ne olur!
- Ağça ağlama kızım, kardeşine dikkat et tamam mı? Şimdi kapatmam lazım. Sizi seviyorum...
- Anneee!
Telefon suratıma kapandı. Hemen yukarı fırlayıp ağlamaya başladım. Çok korkuyordum, hemşirenin hali gözümün önünden gitmiyordu. Saatlerce odamda ağladım. Sonra Umut beni çağırdı, Hamdi pizza söylemiş. Önce inmeyecektim, sonra çok acıktığımı farkettim. Aşağıya indim. Yemeğimi hemen yedim ve geri yukarı çıktım. Yatağıma uzanmamla uyumam bir oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AĞÇA
General Fiction... Ben kim miyim? Ben daha 15 yaşında olan bir kız "çocuğuyum". İnsaniyetimi ve çocukluğumu bir günde aldılar benden... Suçum neydi benim?