chapter two

1K 32 189
                                    

Bu bölüm smut var,okumak istemeyenler uyarıya dikkat etsin.

------------

Işık'dan

Ağlamaktan ne kadar kızardığını bile tahmin edemediğim gözlerim kapalı kahverengi kapının hemen yanında,kırmızı yazısıyla duvarda duran 'morg' tabelasına bakıyordu.

Morg.

Sayısız ölüyü topladıkları oda,kim bilir ne kadar soğuktu.O soğukta durabilir miydi annem?Her kış çatladığı gibi yine çatlar,morarır mıydı dudağı,elleri?

Tüylerim diken diken olurken annemin öldüğüne inanmak istemiyordum.Karşımdaki soğuk odada annem yatıyor olamazdı.'Seni seven,eli ayağı düzgün biriyle evlendirmeden şurdan şuraya gitmem ben.Sonra huzurla ölebilirim.'

Neredeydi tuttuğu söz?

Ben düşüncelerimle boğuşup,acımı daha da katlayıp,gözyaşlarımı akıtırken babam elini omzuma koyunca ona döndüm.
İçeri girmemi istiyordu,anlayabiliyordum kan çanağına dönmüş gözlerinden.
Girmeli miydim?Bu kadar soru sormaya devam edecek miydim?

Tekrar önüme döndüğümde,annemi son kez görebilme şansım varken,sonradan pişman olacağımı bildiğim için ayağa kalktım.
Ayaklarım geri geri gidiyordu fakat içeri girmek istiyordum,bacaklarım titriyordu.

Kapıdan içeri girdiğimde,öylece ortada,sedyede yatanın annem olduğunu anlamam uzun sürmemişti.Ayağına taktıkları etiket sayesinde onun annem olduğunu anlamıştım.

Üzerindeki beyaz örtüyü açtığımda ise ellerim direkt ağzıma gitti.Kireç gibiydi yüzü.
Elimi yüzüne koyduğumda,buranın ne kadar soğuk olduğunu bir kez daha anladım."Anne,dudağın morarmış yine."

Onun yanında güçlü kalmaya çalışıyordum çünkü her nerede ise beni duyabiliyordu,biliyordum.Tuttuğum gözyaşlarımı serbest bırakıp hıçkırarak ona sarıldığımda,gözyaşlarım bir bir bedenine düştü."Söz vermiştin.Beni bırakmayacaktın hani?"
Hıçkırıklarım arasında kurduğum bu cümle,daha sesli ağlamama neden olmuştu.

Anneme sarılarak ne kadar ağladım bilmiyorum,kendi kendime onunla konuşuyor,kızıyordum.

Babam omuzlarımdan tutup beni kaldırmaya çalıştığında "Biraz daha kalayım nolur!" diye bağırsam da,beni annemden ayırmış,odadan çıkarmıştı.

Bacaklarım adeta 'biz kendimizi çok tuttuk,kusura bakma.' dermiş gibi beni taşıyamayınca artık,dizlerimin üstüne çökmüş,kafamı duvara yaslamıştım.
Ağlamam gram hafiflemiyor,aksine daha da şiddetlenirken babamın bir hemşireyle uzaktan yanıma geldiğini gördüm buğulu gözlerimle.
O duvarın dibinde,'morg' tabelasının.

Sinan'dan

"Ne diyorsunuz gitmeli miyiz yanına?" Kerem,duvara yaslanmış incelen ses tonuyla bu cümleyi kurduğunda ona baktım.

Gitmeli miydik?Peki benim yüzüm var mıydı buna?

Onu böyle bir günde yalnız bırakmak istemiyordum.Yanında olup,omzumda sabaha kadar ağlamasına izin vermeliydim.

İster miydi beni ki beni?

"Abi üzüldüm kıza ya.Sınıfa bir girişi var,gözümün önünden gitmiyor bir türlü!" Eda sanırım ilk defa birine üzülmüştü,benim gibi.

Onlar böyle konuşurken,ağzımdan istemsiz çıkan bir kelime onları ayaklandırmaya yetmişti."Gidelim."

"Sivri zekalılar,hastaneyi nereden bulacağız?" dedi Osman.
Birbirimize baktık bir süre."Gezeriz hepsini.Elimize mi yapışacak?" Eda şaşırtıyorsun beni.

𝑹𝒆𝒏𝒌𝒍𝒊 𝑹𝒖̈𝒚𝒂𝒍𝒂𝒓 𝑶𝒕𝒆𝒍𝒊|Sinan&IşıkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin