Parmağımı,çattığı kaşlarının arasından alnına doğru uzayan ince çizgide gezdirdim ve zor toparladığım cümleleri, bilinçsizliğimin verdiği uyuşukla aniden söyleyi verdim.
"Neden bu kadar kızgınsın.?"
Ellerimi kendisinden uzaklaştırmaya çalışırken bana cevap verme gereği duymamıştı. Aslında yüzüme bile bakmıyordu, sanırım onu fazla sinirlendirmiştim.
Her an düşecek gibi tuttuğum bira şişesini sıkıca kavrayıp ağızıma yaklaştırdım. Bu hareketimle birlikte kızgın ifadesi hiddete dönüştü. Bira şişesini elimden kaptığı gibi barın çıkışındaki çöp kutusuna fırlattı. Şişenin ardından kaşlarımı çatarak baktım ve boğazımdan yükselen gürültülü kahkahayı serbest bıraktım. Delirmiş gibi davranmam, bulunduğum durum için gayet normaldi ve ben bu normallikten dilediğim kadar yararlanmak istiyordum .
İsteklerimin arasında, hâlâ kendini kollarımdan uzak tutmaya çalışan adamın tebessümünü görmek de vardı. Neden bu kadar soğuktu? Eminimki güldüğü zaman ondan biraz daha etkilenecektim ve... Ah, hayır, midem!
Pekâlâ, derin bir nefes almam gerekiyordu. Şimdi kusmamalıydım!
Hiç almadığım kadar derin bir nefes almaya ve aldığım nefese karışan sigara dumanını olabildiğince hissetmemeye çalıştım. İşe yaramış mıydı? Belki. En azından şimdilik iyi sayılırdım.İyi olduğuma kendimi kesin olarak ikna ettikten sonra kollarımı tekrar ona doğru uzatıp iyice sokuldum. Hayır hayır, normalde bu kadar yüssüz bi kız değildim. Yani hatırladığım kadarıyla değildim. Fakat şimdi, yapabileceğim her türlü saçmalık bana çekici geliyordu. Bu benim suçum değildi. Onun soğukluğu, uyuşmuş halimle anlamlandıramadığım bir biçimde çekiyordu beni. Kollarım, gidip gelen düşüncelerime teslim olmuş, ona ulaşmaya çalışıyordu.
Burnuma gelen kokusuyla gülüşüm, yüzümde donuk bir ayrıntıya dönüştü. Kokusunun ciğerlerimde bıraktığı ferahlık öyle huzur vericiydi ki daha fazlası için ona biraz daha yaklaşmaya çalıştım. Sonunda fazla yakınlaştığımızı fark etmiş ve omzumdan iterek beni kendinden uzaklaştırmıştı. Sabrı tükenmişcesine ofladı. Ellerimi sertçe cekip çekip arka cebinden çıkardığı soğuk metali bileklerime geçirdi.
"Canımı acıttın!" diye sızlandım.
Kollarımı ondan kurtarmaya çalışıyordum ki tutarlılıktan yoksun düşüncelerim arasından bir farkındalık göstermeye meyletti ve bir an hareketsiz kaldım. Bileklerime geçirdiği şey kelepçe miydi.?
Kollarım bir kez daha sert bir şekilde çekildiğinde bileğimdeki kelepçeden kurtulmak için var gücümle çırpınmaya başladım. Her ne kadar, "Ne yaptığını sanıyorsun sen ?" Diye bağırmaya çalışsam da kelimelerimin anlaşılmaz mırıldanışlara dönüşmesine mani olamadım. Ben çırpınmaya devam ederken o, "Al abi sen bu da diğerlerinin yanına! İçip içip başımıza bela oluyorlar!" Dedive beni birkez daha itti.
Ben daha söylediklerini anlamaya çalışırken kelepçeli ellerimi varlığını yeni fark ettiğim diğer adama devretti. Şiddetli çırpınışım, yerini uysallığa bırakmıştı. Huysuzca mırıldandım. Yanımdaki adamın yönlendirmesiyle yalpalayarak yürürken bir ambulans gürültüyle önümüzde durdu. Ambulansın içinden turuncu yelekli adamların çıkıp bara doğru koştuklarını görünce kaşlarımı çattım ve anlamsız bir merakla adamlara bakmak için kafamı arkaya çevirmeye başladım. Yanımdaki adam buna izin vermedi ve beni ambulansın arkasındaki beyaz araca doğru çekiştirdi. Aracın önüne geldiğimizde adam kafamı aşşağı bastırıp hiç de kibar olmayan bir şekilde beni aracın içine soktu. Arabaya biner binmez kafamı dışarı uzatmaya çalışıp huysuzlukla bağırdım.
Polis arabası olduğunu yeni fark ettiğim arabanın camından, arabanın tepesindeki ışığın kaldırıma bıraktığı yansıma bir süre oyaladı gözlerimi. Koltuğa yerleşmek için oturduğum yerde kıpırdanınca yanımda benim gibi birkaç kişinin daha oturduğunu fark ettim. Hepsi tamamıyla sarhoştu. Boğazımdan yükselen amaçsız kahkahanın dışarı çıkmasına engel olamadığımdan üçüde bana dönüp boş boş baktı fakat kısa süre sonra yine kendi hallerine döndüler.
Önümdeki koltuk birinin oturmasıyla hafifçe sarsılırken, meraklı bakışlarımı oraya yönelttim. Oturan adamı gördüğümde sinir bozucu kahkaham saniyeler içinde aptal bir sırıtışa dönmüştü. Beni bardan çıkaran adamdı bu. Sürücü koltuğuna geçen diğer adamı görünceyse suratımı astım. Çocuksu bir şımarıkla, "istemiyorum seni,git sen" diye bağırdım.
"Ya sabır! Kendilerini soktukları durumu görseler bir daha bu duruma düşerlermi acaba?"
Sürücü koltuğundaki adam konuşurken, önümde oturan adam bu kez kafasını sallamakla yetinmişti.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yorum ve Oylarınızı esirgemeyin
Kendinize dikkat edinInstagram hesabı icimdeki.cocuklukofficial
2insann
Canlarıma gelsin..♥♥♥ iyiki varsınız..♥☆ sanki boş kalmış ya buu..;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖZLERİNİ HARAMDAN SAKIN.
RomanceSınırlar,umut,imkânsızlık,aşk ve polisiye... Bir adam,zihnine kazıdığı hükümle ruhunun duvarlarını güçlendiren... Bir kadın, merakının tetiklediği boşlukta adamın rüzgarıyla bilinçsizce savrulan... Ömer ve betül, aynı gezegende farklı dünyalara ayrı...