Kalbi gittikce daha hızlı atiyordu ve şura kendinden geçmişti..
Hemen içeriye getirdiler şurayı. Baygındı ama sesleri duyuyordu. Duyduğuna inanamiyordu. Bu sevdiğinin sesiydi. Hasret kaldığı aşkın sesiydi. Yavuzun sesiydi. Bağrıyordu. Cabuk kolonya lazimm kolonyaaa diye ortalığı yıkıyordu. Nasıl da endişelenmişti sevdiği. Demek ki oda seviyor. Endişelenmesi sevmesini ispatlamiyormuydu? Şura yavaşca gözlerini açtı ve sevdiğini karşısında gördü. O yeşil gözlerine dalmıştı. Böyle güzel gözler olabilirmi yeryüzünde diye düşünürke hemen kendisine geldi şura. Günah dı gözlerine bakamazdı. Cok utanmıştı. Ve bunu anlayan yavuz hemen dışarıya cıktı. Nasıl olurdu da şura buraya gelirdi? Şurayla bu kadar karşılaşması ancak tevaful olabilirdi. Allah ta onları birbirine uyhun görüyordu bunu yavuz anladı. Ama annesinin ölümünde böyle birşey düşünmesi ona cok terbiyessizce ve saygıssızca geliyordu. Sonra bir anda annesinin vasiyeti aklına geldi. Ölmeden önce demişti ona evlen diye. Annesi onun iyleşmesini beklemek istemiyordu onsuz kız istemesini istiyordu ama yavuz ısrarlıydı. Annesi yavuzun hallerinden anlamıştı hüznünü. Ve oğluna konuşmuştuu..
"Oğlum.. Ben iyleşmicem bunu hissediyorum. Allah beni yanına cağırıyor. Seni kardeşin le yalnız bırakıcam diye çok korkuyorum. Oğlum şu son isteğimi de yerine getir yavrum. Bana bişey olursa yalnız kalmayın. Evlen oğlum. Başında hanımın olsun. Elifi de al yanına. Eminim hanımın ona benden iyi bakıcak. Lütfen oğlum lafımı dinle. Söz ver.."
Yavuz bir kere sözünü vermişti. Tutmasa günaha girecekti. Annesini vaziyetiydi çünkü. Yerine getirmeliydi. Ama annesinin ölümünden hemen sonra düğün yapmak ona çok ayıp geliyor. Sanki annesini hiç düsünmüyormuş gibi.
Şura kendine geldikten sonra annesiyle yine yola koyuldu. Tam kapıdan çıkarken yavuzu gördü yine.
"Oğlum çok teşekkür ederim. Yine kızımın yanında sen vardın. Arkaďmdaşımın annen olduğunu bilmiyordum. Allah rahmet eylesin oğlum. Yardıma ihtiyacın varsa kapım her zaman açık bunu sakın unutma tamam mı?"
"Sağol teyze. Dostlar sağolsun.. Kelimei Şehadet getirdi ya. Içim çok rahat. O bir melek. Benim koruyucu meleğiim. Yaradanımızın yanına gitti bundan daha güzel bir şey varmı?"
Diyerek yavuzun gözyaşları akıyordu. Böyle güzel bir teselli duymamıştı ne annesi ne de şura. Şura gittikce ona daha fazla aşık oluyorken annesi de gittikce ona daha fazla hayran kalıyor.
Bas sagligi diledikten sonra sura ve annesi eve gittiler. Sura bu olanlara inanamiyordu. Allah en sonunda duasini kabul etmisti. Ama sonra cok üzüldü. Bu vaziyette sevdigine kavusmak istemezdi.
Yavuzun kafasi cok karisikti. Ne yapcagini bilmiyordu. Calistigi zaman kardesini camiiye birakiyordu ama bu hep böyle olmazdi. Annesinin dediklerini simdi yavas yavas anlamaya baslamisti. Ama cenazeden bir ay sonra dügün ona yanlis geliyordu. O daha annesinin yarasini dindirmemisti. Fikir edinmek icin mahallenin imamina gitmisti. Durumunu aciklamisti ve yardim istemisti.
"Anliyorum oglum. Cok kötü bir durum. Ama burda söz konusu vaziyet. Vaziyetini yerine getir derim annenin hakkini helal etmesini istiyorsan. En kisa zamanda dayini al git iste kizi."
Yavuz düsündükce aklina yatiyordu bu fikir.
Sura ise yeniden basliyordu beklemeye. Yeniden aci cekmeye basliyordu ama bu sefer beklemesinin nedenini biliyordu. Acisini biraz olsun dindirebiliyordu. Annesi en sonunda surayla konusmaya karar verdi. Kizinin bu hüznünü anlamak istiyordu.
"Kizim. Bak acik konuscam. Senin bir derdin var bir türlü anlam veremedigim. Bana anlat ki bir care bulalim. Yoksa yine o türkiye konusumu?"
"Yok anne. Bosver. Derdime care var da onu bize zaman göstericek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nasip Kismet Işleri
RomanceŞura artık bıktı almanyada ki bu ölmüş hayattan. O kadar dua etmesine rağmen duaları bir türlü kabul olmuyor. Az kalsın Isyan ederken bir mucizleyle karşılaşıyor..