8|Kuzgun efsanesi

659 89 112
                                    


Geldiğim yer , beni kabustan uyandırmıştı sanki. Sağ tarafta geniş çayırlar uzanırken , sol tarafta zengin kesimin çocukları bizim yaşadığımız köy yerleşmesinin aksine ordan oraya koşmak yerine sanat eğitimi vermek için özenle seçilmiş , beta öğretmenler ile açık havada kâh keman kâh gitar çalıyorlardı.

Notaların arasına kuşların ıslıkları , nereden geldiğini henüz kestiremediğim bir su sesi karışıp ninni gibi hissettirirdi. İnsanın sadece nefesini değil ayağını da yerden kesiyordu bu manzara.

Sınıf farklılıkları bundan ibaretti işte. Güçlüyseniz , her gün bu manzaraya karşı uyanabilirdiniz ama değilseniz ve omega ırkına mensupsanız manzaraya karşı sizi kiralar ; istedikleri gibi kullanırlardı. Her anlamda kölesi olurdunuz onların.

"Gelmiyor musun? Lider ile karşılaşmak için can atıyordun?"

Düşüncelerim, bir anlığına unuttuğum çocuk tarafından kesildi.

Tam olarak kesildi de diyemezdik , çocukluğumda büyümek istediğim yer diye tabir ettiğim hayal meyal düşlerimde olan yer şimdi gerçekti ama kısa süreliğine tozlu raflara kaldırıldı.

İnsan büyüyordu da , küçüklükten kalan yaralarına hiçbir şey merhem olamıyordu. Kanadıkça kanıyordu o yara , yıllar geçtikte sızlıyordu kendini hatırlatmak için.

"Beomgyu. İsmin beomgyu değil mi , hadi biraz acele et. Gece buranın manzarası daha güzel oluyor güven bana , şimdi lidere gitmemiz lazım her an buradan ayrılabilir."

"Tamam gidelim."

Yamaçtan aşağıya inip , güzel şehrin sokaklarına karıştık.

Ellerinde işlemeli çantalarla gülerek konuşan Genç kız grupları , onların ışığını söndüren mağazalarıyla manzarası kadar da içi güzeldi buranın.

Yollarda sokak hayvanları yoktu mesela , olanlar da küçük ev sahipleri tarafından özenle banyosu yaptırılmış sonra da karnı doyurulduktan sonra sokağa salınmış haldeydiler.

Yüksek ihtimalle bu bakım işlerini maddi durumu bizden daha yüksek omegalar hallediyordu.

"Hey aç mısın? Bu fırının çikolatalı kekleri çok güzel. "

Çikolata kokusunun sardığı sokakta başımı salladım.

Gerçekten de güzel kokuyordu.

"Yanımda param yok , gidelim hadi liderin gidebilir boşuna gelmiş olmak istemiyorum."

"Senin için alabilirim , burada dur çok kısa sürecek eğer bu topraklara gelip o kekin tadına bakmazsan cidden ayıp etmiş olursun. Omegalar bu işte usta!"

Çocuk cevabımı beklemeden uzun kuyruklar oluşan sıraya girdi.

Gerçekten omegalar bu kadar yetenekli miydi?

Köşeye yaslanıp kirli saçlarımı karıştırdım. Çikolata kokusunu içime çekerken karşımda duran kadınların bana bakıp fısıldaştıklarını ardından da başkalarını dürtüp çaktırmadan beni göz ucuyla gösterdiklerini farkettim.

Başımı sokağın diğer ucuna çevirdiğimde ise yine gruplar halinde duran kurtlar birbirlerini dürtüp benim hakkımda fısıldaşıyorlardı. Hatta öyle ki bu sesler bir ara duyulacak raddeye bile gelmişti.

Kıyafetim , buraya uymuyordu. Biliyordum. Ben zaten kalıplara sokulmaktan nefret ederdim ama bu kadar göze batacağımı tahmin edebilseydim üstümü daha fazla yırtıp öyle gelirdim.

Pahalı kumaşların içinde karaktersiz birisi olmaktansa , karakterimle sokakta çıplak bile gezerdim. Onların sanat diye bahsettiği şeyleri biz 19. Yüzyılda bırakmış üstüne yeni devirler başlatmıştık. Yine de öğretemiyorduk işte ; karakterin bu devirde satın alınamadığını.

ᴛʀᴜᴇ ᴀʟᴘʜᴀ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin