03

445 42 74
                                    

Ruh eşleri hakkında olanlar adeta sır gibi saklanıyordu ve bu benim daha da çok ilgimi çekiyordu. Neden saklanıyordu merak ediyordum. Ruh eşleri hakkında bildiğim şeyler belliydi ve fazlası gelmiyordu.

Bulamamıştım. Üç gün önce gittiğim kütüphane de bildiklerimden fazlasını bulamamıştım, hoş bildiklerimi bile görememiştim. Tüm kitapları incelesem dahi ruh eşleri hakkında bir kitap bile yoktu. Belli ki kimsenin inanmaması bu yüzdendi. Yoongi hyung da bu yüzden üzülüyordu bana, muhtemelen de delirdiğimi düşünüyordu.

Masallarda, hikayelerde okuduklarıma inanıyordum ve bir de duyduğum söylentilere. Haklıydım ama delirmemiştim. Gelmişti o, eğer gelmeseydi belki de cidden sorunlu olduğumu düşünebilirdim fakat gelmişti işte.

Onun yanıma geldiği vakit acı çekmemin sebebini ilk defa karşılaşmış olmamıza bağlıyordum. Ruh eşleri böyle miydi? İlk karşılaştıkları vakit acı mı çekerlerdi? Oysaki ben, daha yüzünü görmemiştim. Acaba o da acı çekmiş miydi? Beni nerede görmüştü? Peki o nereden anlamıştı? Hissetmişti belkide tıpkı benim gibi.

Aşk, insana acı çektirir demişler. Hades de çok acı çekmiş ve diğer duyduğum söylentilerde, efsanelerde kalmış kişilerde fakat ben aşık değildim ki. Aşık olunca daha da mı çok acı çekecektim? Bana kalırsa o anki acımdan kötüsü olamazdı. Şu ana kadar yaşadığım en korkunç acıydı. Gelmiş olmasının mutluluğunu dahi yaşayamamıştım. Yine de elini tutmak, tüm acının arasında sıcacık dudaklarını alnımda hissetmek güzeldi.

Acaba ruh eşi olmamız, onunla karşılaşmış olmam ona aşık olduğumu gösterir miydi? Hayır, sanmıyorum, daha onu tanımıyorum bile. Ruh eşim diye aşık olduğumu düşünmek doğru olmaz. Olsam dahi fark eder miydim? Aşk ne demek bilmezdim ki, kimse bilmezdi, inanmazlardı lakin ben söylentilerde bile gerçeklik olduğuna inanıyordum.

Fedakarlığın aşkı kanıtladığını düşünüyordum. Ölümsüzlükten vazgeçmek, gözleri karşılığında sevdiğinin iyi yaşamasını sağlamak... Aslında bakınca korkunç geliyordu. O halde aşk da korkunçtu? Hayır, aşk güzel olmalıydı, fedakarlık yapabilecek kadar güçlü, güzel olmalıydı.

Aşık olmaktan az da olsa korktuğum gibi artık başka bir şeyden daha korkuyordum. Ruh eşleriyle alakalı hiçbir şey yokken ruh eşimi bulmuştum. Doğrusu o beni bulmuştu. Bunca zaman neden kütüphaneye bakmak aklıma gelmemişti ki? Ben ruh eşleri geçen kitaplarımı pazarcıda kitap satan oldukça yaşlı gözüken bir adamdan almıştım. Yaşlanmayı seçmiş olmalıydı. Peki kütüphane de dahi yokken onda nasıl vardı?

Acaba daha önce kimse hiç merak etmemiş miydi? Kimse mi ruh eşini bulmamıştı? Kafamda dönüp dolaşan birçok soru yanıtsız kalıyordu. Saçıma gelen suyla düşüncelerimden ayrılmış karşımdaki dalgalara bakmıştım. "Sizce de haklı değil miyim?" başımı yana eğip bakmaya devam etmiştim ama hiçbir tepki göstermemişlerdi. Yüzüm düşerken başımı yeniden bacaklarıma yasladım. Ayaklarımla kumları iterken kumların parmaklarımı gıdıklamasına izin veriyordum.

Bu sefer tüm vücudumda su hissetmemle hızlıca ayağa kalktım. "Sorunun ne olduğunu söyleyebilir misiniz?!" sinirle karşımdaki dalgalara bakarken bağırmıştım.

"Jeongguk." duyduğum sesle olduğum yerde kaskatı kesilmiştim. Yavaşça arkamı dönerken ellerimi önümde birleştirmiş saygıyla eğilmiştim. Neden gelmişti ki? Adımlarının daha çok bana yaklaştığını görünce derin nefes aldım, sakin kalmaya çalışıyordum fakat burada olması beni geriyordu. Normalde fazla yanıma gelmezdi, genelde önemli şeyler olduğu zaman gelir konuyu söyler, üzerinde biraz konuşurduk ve giderdi.

Yoksa Yoongi hyung ateşlerden mi bahsetmişti? Belki de kolyemi almaya gelmişti ama veremezdim ki, ben onu çok benimsemiştim. Benim için artık bir mühürdü.

Mythe [taekook]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin