yeter artık grubuna eklendiniz
Katılımcılar: Yukhei, Donghyuck, SizYukhei:
Siz: ?
Yukhei: BANA YUMRUK ATMASINA İZİN VERDİN
SEN NASIL BİR ARKADAŞSIN YA
BEN BUNLARI HAK ETMEDİM
Donghyuck: daha fazlasını hak ediyorsun
Yukhei: sus be
Donghyuck: konuşmama izin vermeyeceksen neden gruptayım
Yukhei: doğru
Yukhei Donghyuck kişisini gruptan çıkardı
Yukhei: kurtuldum
Siz: sen öyle san aptal
Yukhei: lan siz birlikte miydiniz
Siz: evet
Yukhei: neredesiniz
Siz: sanane
Yukhei: NİYE VURDUN BANA
Siz: KAŞAR DEDİN DİYE
bak artık demiyorsun
efendi efendi konuş işte
Yukhei: rica etseydin demezdim
Siz: ETTİM YİNE DEDİN
Yukhei: taam knk özür dilerim
seni sevdiğimden diyordum
Siz: birini sevmek: ona kaşar demek
👏
aman neyse ya
yeterince keyfimi kaçırdın
Yukhei: daha fazla kaçıracağım
sen şimdi görürsün yelloz seni
.
"Naber kaşar- Ah!"
Donghyuck açmaya gittiği kapıdan yüzünde memnun bir gülümsemeyle döndü. Yukhei de ardından gözünü tutarak gelip kendini karşımızdaki koltuğa attı. Doyoung hyung elinde buzla beraber Yukhei'nin yanına oturarak buzu ona uzattı. Hepimiz onu izlerken Yukhei buzu koltuğa fırlatıp ayağa kalktı ve Donghyuck'la aramıza oturdu.
"Çekil şurdan be! Arkadaşımı özledim ben."
Kafasını omzuma yaslayıp ellerini koluma doladığında Donghyuck oflayarak Doyoung hyungun yanına oturup kollarını önünde birleştirdi.
"Maçı kazanmışsınız. Size beni de takıma alın diyorum, zafer kadar grubun görseli de önemli."
"Sensiz gayet iyi idare ediyorlar bence Yukhei."
"Sus sen! Bu arada saçını beğendim, gözlerindeki kaşarı ortaya çıkarmış- Tamam şaka yaptım, kalkma hemen."
5 dakika sonra kapı tekrar çalmaya başlayınca Yukhei kafasını omzumdan kaldırıp sırıttı.
"Bizimkileri de çağırdım."
.
Yukhei'nin bizimkilerden kastı +13 kişi çağırmak olduğundan şuan ortamda olan tek şey gürültüydü. Herkesten başka bir ses çıkıyor, yine de uyum sağlayıp sohbet etmeyi başarabiliyorlardı. Gözlerimi etrafta gezdirirken Donghyuck'la göz göze gelince başımla balkonu işaret ettim. Kafasını salladıktan sonra ayağa kalkıp muhtemelen montlarımızı almak için salonun kapısından çıkıp kayboldu. Ben de kimseye fark ettirmeden yerimden kalkıp sessizce balkon kapısını açtım. Buz gibi hava yüzümü yaksa da kapıyı arkamdan kapatıp demirlere doğru yürüdüm.
Doyoung hyung balkonda oturmayı sevdiğinden burada her daim rahat sandalyeler olurdu. Birine oturup arkama yaslandım ve Donghyuck gelene kadar açık mavi rengini daha koyu bir tona bırakmaya başlayan gökyüzünü izledim. Sonunda kapının açılıp kapanışından sonra kucağıma montumu bıraktı. Kendi montuna sıkı sıkı sarılarak yanımdaki sandalyeye oturdu. Gözlerini bir şey düşünür gibi yerde takılı görünce elini tutup dikkatini çekmeye çalıştım.
"Sence başka bir hayatta, birbirimizden nefret ediyor olabilir miyiz?"
"Başka bir ben başka bir senden istediği kadar nefret etsin, sonunda beraber balkonda otururlarken başka bir ben başka bir sana baktığında benimle aynı hissedeceğinden eminim."
Elimi daha sıkı tutarken gülmesini bastıramadı.
"Fazla başka birli bir cümle oldu. Ben seni sonradan sevsem bile, biri beni sıkıştırmadığı sürece asla kabul etmezdim sanırım. Çünkü- Bu çocuk salak ya."
Baktığı yerde bizi izleyen Yukhei'yi görünce anlık korkuyla yerimden sıçradım. Kafasını perdenin altından geçirmiş ve gözlerini kocaman açmış bize bakıyordu. Kafamı balkon demirlerine çevirip yüksekliğini görmek için kafamı aşağı sallandırdım. Ölebileceğimiz kadar yüksekti.
"Başka bir hayatı boşverip ölümün kollarında buluşmaya ne dersin?"
"NE BİÇİM KONUŞUYORSUN SEN MARK?! ÇABUK İÇERİ GELİN!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ᴊᴀɪʟʜᴏᴜꜱᴇ ʀᴏᴄᴋ ɪɴ ᴀ ᴛʜʀɪʟʟᴇʀ ɴɪɢʜᴛ • markhyuck
Humor*Mark, sevdiği çocukla yakınlaşabilmek için ona yazmaya karar verir ama yaklaşım şekli yanlıştır.* jailhouserock: Michael Jackson'ı neden sevdiğini anlamıyorum (Bu benim ilk yavrum o yüzden hatalarımı mazur görün lütfen)