15 -markhyuck-

1.1K 76 33
                                    

Mark'ın konum istemesinin üzerinden yirmi dakika geçmişti. Ben bu süre boyunca yattığım yerden hiç kalkmamıştım. Burnum durmamaya yemin etmiş gibi akarken yanan gözlerimin dolmasını engelleyemiyordum.

Normalde kolay hasta olup bu hâllere düşen birisi değildim. Fakat bu sefer cidden kötü durumdaydım ve yanımda birisine ihtiyacım vardı. Ancak daha öncesinde "sen hastayken Mark gelip seninle ilgilenecek." deseniz hayatta inanmazdım.

Gerçekten ilginç bir şekilde Mark'ın gelip benimle ilgilenmesini bekliyordum. Tuhaftı. Özellikle beni hasta görmesine izin vermem daha tuhaftı. Kendimi insanların karşısında acınacak duruma düşürmekten nefret ederdim. Hayat da bunu bilir gibi bana tam tersini yaşatıyordu.

Gri ve siyah ağırlıklı salonda, koltuğun üzerinde ölü gibi uzanmıştım. Evin içerisi başka birisine göre hamam gibi olabilirdi fakat ben donmamı engelleyemiyordum. Siyah tüylü bir battaniyeyi gözlerimin altına kadar çekmiş bekliyordum.

Kapının tıklatılma sesini duyduğumda istemeyerek yerimden kalktım. Yemin ederim ağlayacak gibiydim. Kaslarım feci ağrıyordu, burnumu çeke çeke sarhoş gibi kapıya doğru ilerliyordum.

Yavaş ilerlediğimden kapıdan bir kere daha tok bir ses duydum. Ayaklarımı sürüye sürüye ulaştığımda hiç dürbünden kontrol etmeden kapıyı açtım.

Mark karşımda siyah kaküllü saçlarının bir kısmını gösteren siyah beresiyle, üzerinde uzun siyah bir kabanla dikiliyordu. Burnunun ucu soğuktan pembeleşmişti. Ayrıca bende de olduğu gibi soğuktan gözleri akmıştı.

"Haechan biraz daha burada dikilirsem kardan adam olacağım."

Ona gözlerimi devirdim. İlkbahar aylarında olmamıza rağmen geceleri çok soğuk oluyordu, biliyordum. Kapının önünden çekilip içeri girmesine izin verdim.

Elindeki karton poşetleri yere koydu sonrasında da beresini ve kabanını çıkarıp astı.

Bana dönerken ellerini birbirine sürtüp ısıtmaya çalışıyordu. Gözlerimin içine baktı bir süre. Sonra beni inceledi. Kocaman kahkası kulaklarımını doldururken sinirlenmeden edemedim.

"Sen bu hâllere düşecek insan mıydın?"

Mark hâlâ benim hâlime gülerken ona sinirli olduğunu düşündüğüm bir ifadeyle bakıyordum. Öyle gözükmüyor olmalıydı ki, Mark'ın kahkası kesilse bile bana çok içten bir şekilde gülümsedi.

Mark güzeldi, yetenekliydi, iyi birisiydi. Aramızda şu ana kadar belli başlı şeyler olmuştu. Bunlar da tahmin edebileceğiniz gibi beni kendinden uzaklaştırmasıyla sonuçlanmıştı.

Mark'ı seviyor muydum, emin değildim. Fakat hoşlandığım gerçeği barizdi. Mark beni mutlu ediyordu. Ne kadar ben onu mutlu edemesem de yanımda olması huzur vericiydi.

Onun yanımda olmasını deli gibi istiyordum. Ondan hoşlandığımı fark etse ve beni reddetse bile umrumda olmazdı. Mark'ı yanımda istiyordum ve bunun olması için elimden geleni yapacaktım.

"Daha önce buraya gelmediğim için nereye gitmem gerektiğine dair bir fikrim yok."

Etrafa bakışlar atarken onun önünden geçip salona girdim. Arkamdan gelirken kendimi koltuğa atmak için hevesliydim. Fakat Mark arkamdan seslendiğinde bütün hevesim kaçtı.

"Haechan cidden delisin sen! Hasta hasta koltukta mı pinekliyorsun? Yatağına geçsene, dinlenmen gerek."

Ona dönüp tekrar burnumu çektim. Ne yapacağımı merak eder gibi bana baktığında onu dinlemeyerek koltuğa oturdum ve hemen battaniyeye sarıldım.

there you are | nomin✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin