Baekhyun babasına dönüp baktı ama konuşmaktan korkuyordu.
“B... Baba...”Hyojong hâlâ şaşkındı ama yine de güldü.
“Bu genç adamı nereden buldun bilmiyorum tatlım ama birinin ilk kez annene istemediği bir şeyi yaptırabildiğine tanık oldum.”Baekhyun ağlamamak için kendini güçlükle tutuyordu. Gülümsemeye çalıştı. Şuan yapmak istediği tek şey, başını babasının omzuna yaslayıp ağlamaktı.
“Ona âşık mısın?”Baekhyun omzunu silkti. “Emin değilim baba.”
Hyojong kaşlarını çattı. “Ne demek bu?”
Baekhyun gergin bir ifadeyle yutkundu. Hayır, babasına yalan söylemeyecekti. Hele bu denli ciddi bir konuda.
“Baba hiçbir şey hatırlamıyorum. Sabah bu adamla uyandım, bir de...”“Bir de...
“Kalçamda bir dövme vardı,” Hyojong'un gözleri fal taşı gibi açıldı. “Yüce Tanrım! Yani uyuşturulduğunu mu söylüyorsun? Şayet öyleyse...”
Baekhyun içini çekti. “Hayır baba. Uyuşturulmadım. Sarhoştum.”
Hyojong oğluna bir an kulaklanna inanamıyormuş gibi baktı ama bir iki saniye sonra dudaklarının kenarları yukarı kıvrılmaya başladı. Baekhyun yakında yirmi sekiz yaşına basacaktı ve Tanrı biliyor epeydir cinsel yönelimi yzunden hayatını sonuna dek bekar kalmasından korkuyordu.
Baekhyun on bir yaşındayken öğretmenine büyüyünce striptizci olacağını söylediğinden bu yana, ilk kez yapmaması gereken bir şey yapmış, kurallarını yıkmıştı.
Hyojong bunları düşününce bir kahkaha attı.
Bu kez gözlerini iyice açma sırası Baekhyun'daydı.
“Sence bu komik mi?”“Sadece senin böyle bir şey yapabileceğini tahmin etmezdim, diyelim. Neyse, artık sıradan bir yaşamın olacağı için üzülmem gerekmeyecek, bundan böyle bu nedenle uykularım kaçmayacak.” Hyojong bunu söyledikten sonra oğlunun elini tutup eve doğru çekiştirdi. “Hadi, acele edelim. İçeride olanları kaçırmamalıyım.” İçeriye girdiklerinde Wonho'nun ceketinin cebinden uzunca bir zarf çıkardığını gördüler. Wonho, Baekhyun'un geldiğini görünce ona bakıp gülümsedi. Baekhyun ise titredi. Gülümsemesi de öpücükleri kadar baş döndürücüydü.
"Bay Hyojong, oğlunuzun güvenliği için bana sormak istediğiniz binlerce sorunuz olduğundan eminim.” dedi Wonho ve elindeki zarfı ona uzattı. “Zarfın içinde çalıştığım bankanın müdürünün, şefimin isim ve telefon numaraları var. Annem ve babam öldü ama hepsi de Japonya'da yaşayan bir erkek ve iki kız kardeşim var. Onlarla ilgili bilgileri de verdim. Ancak lütfen benimle ilgili söyledikleri her şeyi dikkate almayın, çünkü en büyükleri olduğum için benim biraz büyüklük tasladığımı düşünüyor olabilirler.”
Hyojong adamın açık yürekli tavırlarına şaşırmadan edemedi.
“Evet, pekâlâ... Teşekkür ederim. Elbette bazı kaygılarımız var. Daha sonra bir araştırma yaparım.” Hyojong bunları söyledikten sonra karısına baktı. Yanakları daha önce hiç görmediği kadar pembeleşmişti. “Hyuna sanırım artık lezzetli limonatalarından içsek hiç fena olmaz.”Hyuna aniden bir çığlık attı. “Limonata mı? Lezzetli limonatamdan mı istiyorsun? Hyojong sende hiç mantık kalmadı mı? Tek çocuğumuz gidip hiç tanımadığı biriyle evlenmiş ve sen kalkmış limonata mı istiyorsun?”
“Şayet varsa ben daha sert bir şey içmeyi yeğlerdim.” dedi Wonho ciddi bir ifadeyle.
Hyuna'nın yüzü bu kez kıpkırmızı kesildi. Baekhyun ise gülme isteğini güçlükle bastırdı. Hyojong kitaplığın yan tarafındaki dolaptan özel durumlarda değerlendirmek için ayırdığı viski şişesini çıkardı. Bundan daha özel bir durum olabilir miydi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
bad things • wonho,baekhyun✓
Short Story"Yalan söylüyorsun. Benden uzak dur, seni sapık!" Wonho bir anda Baekhyun'u kollarının arasına aldı ve dudaklarına seksi bir öpücük kondurdu. Baekhyun kendini çabuk toparladı ve Wonho'dan uzaklaştı. "Kimsin sen?" Wonho'nun gülümsemesi bir anlığına d...