BÖLÜM 2

306 18 3
                                    

Ashina güçlükle de olsa:
-Kağanım...dedi ama Mukan Kağan sözünü kesti:
-Ashina, benim güzel kızım bu konuda son karar senin. Sen istemezsen bu evlilik olmayacak. Fakat biraz düşünmeni istiyorum. Çünkü biliyorsun uzun zaman önce Çin'den gelen evlilik teklifini reddettiğimiz için birçok felaket yaşadık. Aylarca süren felaket silsilesi yüzünden halkımız büyük zarar gördü. Kıtlık hala bitmedi. Bu evlilik uğursuzluğu dağıtacak.
Herkes derin bir sessizliğe gömülmüştü. Ashina sessizliği bozarak yemekten kalkmak için izin istedi. Dışarı çıktığında olanları anlamaya daha doğrusu şaşkınlığı üstünden atmaya çalıştı. Kendine geldiğinde dairesinin kapısına gelmişti bile. İçeri girdi. Yatağa uzandı ve gözlerini kapattı...
Ertesi gün İlbilge Hatun kızıyla konuşmaya karar verdi. O, Göktürklerin hatunuydu. O, bir anneydi. Hem bir hatun hem bir anne olarak bu evliliğin hayırlı olduğuna inanıyordu.
Kızının yanına gitti. Ashina:
-Anne hoşgeldin. İlbilge Hatun gülümseyerek:
-Hoşbuldum kızım. Gel konuşalım biraz.
Ashina, meseleyi anlamıştı. Annesi onu ikna etmeye çalışacaktı. Gerildiğini hissetti. Oturduktan sonra İlbilge Hatun konuşmaya başladı:
-Dün Çin elçilerinin getirdiği evlilik teklifi...Kızım, biliyorsun bu evlilik iki devlet arasındaki barış için çok mühim. Ancak ben sadece bunun için istemem bu evliliği. Ben senin için de bunun doğru olduğuna inanırım. Ashina yutkunarak ve endişe dolu bir sesle:
-Anne. Ben... Ne diyeceğimi bilemedim. Düşman ülkenin prensiyle evlenmek...
Son cümleyi gözlerini kaçırarak söylemişti. İlbilge Hatun:
-Ben kamların yanına gittim elçilerin teklifini duyunca. Biliyorsun ülkemizin batısında yıllardır süren bir kıtlık var. Kamlar bu kıtlığın bir uğursuzluk olduğunu söylediler. "Yüce Tengri'nin lütfuyla bu evlilik uğursuzluğu dağıtacaktır. Uğursuzluğu dağıtanın yazgısı güzelliklerle doludur" dediler. Ben buna inanırım. Senin yazgın Çin topraklarındadır. Sen de inan buna, dedi inanç dolu bir sesle.
Ashina dikkatle dinledi annesinin sözlerini. Belki de söylediklerinde haklıydı. Bu evlilik herkesin hayrına olurdu belki de. Ama yine de endişe doluydu kalbi prensesin. Hala karar vermekte zorlanıyordu. İlbilge Hatun:
-Kağanımız hem devletimizin hem senin iyiliğin için bu evliliğin olması gerektiğini düşünür. Tıpkı benim gibi. İyi düşün kızım, diyerek bitirdi sözlerini.
Bunun kolay bir karar olmadığını biliyordu. Kızının yalnız kalıp düşünmeye ihtiyacı vardı. Bu düşüncelerle ayrıldı oradan...
Ashina ise çoktan derin düşüncelere dalmıştı. Daha önce Çin'e gelin giden Türk bikelerinin akıbetlerini düşündü. Bu düşünceler huzursuzluğunu arttırdı. Sonra annesinin sözlerini düşündü. Yaşanan felaketler, kıtlık, halkın yaşadıkları ve kamların sözleri... Düşünceleri ve korkularıyla boğuştuktan sonra bir karar verdi. Tengri'ye yanında olması için yakardı, alkış etti(dua etti)...
İlerleyen saatlerde Prens Talopien ve Prenses Barla da geldi. Ashina:
-Hoşgeldiniz. Barla:
-Hoşbulduk kardeşim.
Talopien hep sabırsız bir insandı diğer kardeşlerinin aksine. Hemen konuya girdi:
-Ne düşünüyorsun bu evlilik hakkında?
Barla Talopien'e sert bir bakış attı. Ashina:
-Bir karar verdim abi. Akşam hepinize söyleyeceğim. Barla tebessümle:
-Kendini mecbur hissetme olur mu? Bu evlilik olmak zorunda değil. Tengri'ye şükür bizim Zhou'ya ihtiyacımız yok. Ama onların Qi'lere hakimiyetlerini kabul ettirmek için müttefiklere ihtiyaçları var. Ashina gülümseyerek:
-Merak etme abla. Kendimi mecbur hissetmiyorum.
Prenses Barla da gülümsedi ancak biliyordu kardeşinin ne karar verdiğini. Annesiyle kamların söylediklerini konuşmuştu. Kıtlık hakkında söylediklerini... Her şeyin güzel olmasını diledi içinden: hem kardeşi hem milleti için...

Akşam
Prenses Ashina kararını bildirmek üzere kağanın huzuruna çıkmıştı. Mukan Kağan endişesini belli etmek istemezcesine bir tebessümle:
-Kızım hoşgeldin, dedi.
Prenses Ashina da gülümsemeye çalışarak konuştu:
-Hoşbuldum kağanım.
Mukan Kağan'ın kızının kararını merak ettiği ve Ashina'nın söylemek için fırsat kolladığı ama ikisinin de bu konuyu açmadığı uzun süren bir sohbetin ardından Ashina:
-Ben kararımı verdim kağanım. Çin prensi ile evlenmeyi kabul ediyorum.
Mukan Kağan tebessüm etti:
-Göreceksin. Bu kararın en başta sen olmak üzere herkese iyilikler getirecek.

Zhou Sarayı
Çin'de Han hanedanlığının sona ermesinden sonra birçok devlet ortaya çıktı. Çin toprakları, hanedanlar arasında bölünmüştü. Batı Wei de bu hanedanlardan biri tarafından yönetilmekteydi. Ancak devletin en güçlü adamı, Siyenpilerin Yuwen klanından Yuwen Tai idi. Hükümdarı bile tehdit edebilecek kadar güçlü olan General Yuwen Tai, Batı Wei Hanedanlığı'na son vererek kendi devletini kurdu. Böylece Kuzey Zhou İmparatorluğu kuruldu. Başkenti ise görkemli şehir Chang'an oldu...
Zhou İmparatoru ailesini bir araya toplamış aldığı evlilik kararını açıklamak üzereydi. Oğulları: Yu, Yong ve Zhi. Kızı: Xianyang ve eşi İmparatoriçe Chinu...
Yuwen Tai bu evliliği müttefik kazanmak için istiyordu. Hem devletin içinde hem dışında birçok düşmanı vardı. Türkler aradığı müttefikti. Konuya girdi imparator:
-Hem sınırlarımız dışındaki hem içimizdeki düşmanla savaşta güçlü bir müttefike ihtiyacımız var. O müttefik: Türkler. Bu müttefikliğin gereği olarak barış ortamının tesisi için bir evlilik gerçekleştirmeye karar verdim. Veliaht Prens Yu zaten evli. Bu yüzden Prens Yong ile Mukan Kağan'ın kızı Prenses Ashina'yı evlendirmeye karar verdim. Bu teklifi bir elçiyle kağana ilettim.
Bir nefeste söylemişti bunları etrafındakilerin itiraz edeceğini bilerek. İlk itiraz edense eşi olmuştu:
-Majesteleri, onlara nasıl böyle bir teklif sunarsınız? Bir Türkü bu saraya sokmayı nasıl düşünürsünüz?
Diğer itiraz duydukları karşısında şaşkına dönen Prens Yong'tan gelmişti:
-Bir Türkle evlenmem majesteleri. Üstelik ben Li Ezi ile...
Yuwen Tai oğlunun sözünü kesti:
-Bu evlilik sadece barışı tesis etmek için. Etrafımızdaki düşmanları siz de biliyorsunuz. Hem onlarla hem Türklerle savaşamayız. Bu yüzden Türklerle barış içinde olmalıyız. Hem düşmanlarımızla baş etmenin tek yolu bu. Yong, o prensesle evlenecek. Bu konu hakkında daha fazla söz duymak istemiyorum, diyerek son sözü söyledi.
Yuwen Tai kararlıydı. Bu evlilik olmalıydı. Olmak zorundaydı. O prenses bu saraya gelin olarak gelmeli ve Yong'un karısı olmalıydı.

Bu sözlerin üstüne İmparatoriçe de Prens Yong da bir şey söyleyemedi. Çünkü ikisi de çok iyi biliyordu Yuwen Tai'yi aldığı karardan vazgeçirmek mümkün değildi.

İmparatoriçe AshinaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin