Chang'an'da yeni bir gün başlamıştı.
Ana İmparatoriçe'nin Odası
Ana İmparatoriçe ve Li Ezi sabah çayını birlikte içiyorlardı. Chinu, yüzüne yayılan tebessümle konuştu:
-Majestelerinin düğün gecesi seninle olduğunu duydum.
Li Ezi sinsi bir gülümsemeyle onayladı:
-Evet, majesteleri.
Chinu:
-Böylece imparatoriçe de yerini öğrenmiş oldu, dedi mutlulukla.
Li Ezi de böyle düşünüyordu. Aklını kurcalayan soruyu sordu nihayet:
-Duyduğuma göre onunla gelen hizmetlilerin bir kısmını geri göndermişsiniz. Amacınızın ne olduğunu merak ettim doğrusu.
Chinu gülümseyerek:
-O hizmetlilerin yerine Çinli hizmetliler yerleştirdim. Hepsi bana çok sadıktır. Ashina'nın attığı her adımdan haberdar olacağız böylece, dedi.
Sonra bir an duraksadı. Hatırladığı canını sıkmıştı belli ki. Öyle ya yüzündeki tebessüm solmuştu:
-Fakat...
Li Ezi:
-Belli ki sizi rahatsız eden bir şey var, majesteleri. Ne olduğunu sorabilir miyim?
Chinu endişe ve ciddiyetle cevap verdi:
-Yong'un evlilik kutlamaları sırasında Ashina'ya bakışları...
Bu cümle Li Ezi'nin de gülümsemesini söndürmüştü. Neşesi kaybolmuştu. Törende o da fark etmişti imparatorun bakışlarını. Zaten o gece sinirden içki içmesinin sebebi buydu.
Chinu, endişe dolu yüzüne sahte bir tebessüm yerleştirdi. Bu düşünceyi aklından kovmaya çalıştığı her halinden belliydi:
-Her neyse sonuçta o gece seninleydi. Unutma, imparatorun sevgisini ve ilgisini asla kaybetmemelisin. Onu imparatoriçeden hep uzak tutmalısın.
Li Ezi, bu nasihate bir tebessümle cevap verdi:
-Merak etmeyin ana imparatoriçem, dedi derin bir nefes alarak.
İkisi de çaylarından bir yudum daha aldı.İmparatoriçe Ashina'nın Odası
Ashina, çoktan uyanmıştı. Masada çay içerken saltanat naibinin gelmesini bekliyordu. Törende görmüştü onu. Yuwen Yong'un kuzeni olduğunu da öğrenmişti. Ve dün Zao onun imparatoru bile tehdit edebilecek kadar güçlü olduğunu söylemişti. Bütün bunlar yüzünden saltanat naibini çok merak ediyordu. O bunları düşünürken Zao içeriye girdi:
-Majesteleri, saltanat naibi geldiler.
Ashina gülümsedi:
-Gelsin.
Saltanat naibi Yuwen Hu içeriye girdi. İmparatoriçenin önünde eğildi. Ashina karşısındaki sandalyeyi göstererek:
-Buyrun, oturun saltanat naibi, dedi.
Yuwen Hu oturunca masadaki çaydanlıktan ona da çay döktü. Saltanat naibi imparatoriçenin bu nazik davranışına teşekkür etti.
Ashina konuşmaya başladı:
-Benimle görüşmek istemişsiniz.
Yuwen Hu gülümseyerek:
-Evet majesteleri. Sizinle bizzat tanışmak istedim. Çünkü sizi merak ettim, dedi.
Ashina hafif bir gülümsemeyle konuştu:
-Aslında bende sizinle tanışmak istiyordum.
Yuwen Hu:
-Güzel bir tesadüf olmuş öyleyse.
Yüzü ciddileşti:
-Sizinle açık konuşabilir miyim majesteleri?
Ashina ne söyleyeceğini merak etmişti:
-Elbette konuşabilirsiniz.
Yuwen Hu:
-İmparatorluk ailesinin size kötü davrandığını duydum. Size dostunuz olarak bir tavsiyede bulunmak için geldim...
Bir an duraksadıktan sonra sözlerine devam etti:
-Kendi mutluluğunuz için bu olanları babanız Mukan Kağan'a bildirmelisiniz.
Ashina şaşırmıştı:
-Ancak bu devletinizin zararına olur. Benden neden böyle bir şey istiyorsunuz?
Yuwen Hu hafif bir tebessümle cevap verdi:
-Bu devletimizin değil, sizin üzülmenize sebep olan imparatorluk ailesinin zararına olur, majesteleri. Onlar sizi aşağıladılar. Hizmetlilerin bile size hakaret etmesine sebep oldular. Bunun bir bedeli olmalı değil mi?
Son cümleyi yüzünde son derece ciddi bir ifade ile söyledi. Yüzündeki bu ifade imparatoriçenin irkilmesine sebep oldu. Ashina nezaketini bozmadan cevap verdi:
-Ben buraya devletimin çıkarları için geldim. Mutlu bir evlilik için değil. Bu yüzden hem babamın hem devletimin iyiliği için bu tavsiyenizi geri çevirmeliyim, saltanat naibi.
Yuwen Hu çaydan son bir yudum daha içti:
-Siz yine de bunu aklınızda tutun, majesteleri. Ashina:
-Tavsiyenizi aklımda tutacağım, dedi gülümseyerek.
Yuwen Hu da gülümsemeyle karşılık verdi:
-Bu sarayda benim sizin yanınızda olduğumu ve dostunuz olduğumu unutmamanızı rica ediyorum. Beni nazikçe ağırladığınız için teşekkür ederim, majesteleri. Sizinle tanışmak büyük bir onur. Ashina:
-Sizinle tanışmak da büyük bir onur saltanat naibi, dedi sahte bir gülümsemeyle.
Yuwen Hu:
-Müsaadenizle, dedi ayağa kalkarken.
Ashina başıyla onayladı:
-İyi günler. Yuwen Hu:
-Size de iyi günler majesteleri, dedi ve dışarı çıktı.
Yuwen Hu dışarı çıkar çıkmaz Ashina'nın yüzündeki tebessüm soldu. Derin bir nefes aldı. Olanları düşünmeye başladı. Prens Zhi ile buraya gelirken saldırıya uğramışlardı. Bu evliliği istemeyen birinin bu saldırıyı planladığı açıktı. Prens Zhi ise bu saldıyı yaptıranın kim olduğunu o gün bile anlamıştı. "Saltanat naibi, az önce söyledikleriyle imparatorluk ve babamın arasını açmak istediğini belli etti." dedi kendine. Bu evliliğin olmasını istemediği belliydi. Sesli bir şekilde:
-Oydu. Saldırının arkasında saltanat naibi var, dedi tedirginlikle.
Tam o sırada içeriye Akay girdi:
-Majesteleri.
Ashina tedirginliğini dağıtmaya çalışarak konuştu:
-Akay ne oldu? Akay:
-İmparator sizi çağırmış.
Ashina derin bir nefes aldı:
-Tamam gidelim, dedi ve köşkünden çıkıp imparator köşküne gitti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İmparatoriçe Ashina
Tarihi Kurguİki düşman imparatorluk: Göktürk İmp. ve Zhou İmp. Düşmanlığı bitirmek için yapılan bir evlilik... Göktürk kağanı Mukan Kağan'ın kızı Prenses Ashina, Çin imparatoru Wu ile evlenmek zorunda kalıyor. Ve Çin'in imparatoriçesi oluyor. İstenmeyen imparat...