Deniz yavaşça elindeki bavul ile ilerledi. Bu ülkeye gelmeyeli yıllar olmuştu. Annesi neredeyse ölmek üzereydi ve o buradaydı. Kendisinden utandı. O sırada ona el sallayan birisini gördü. Evde Türkçe konuşan az kişi olduğundan dolayı Türkçeyi hafif bir aksanla konuşuyordu. Sessizce yanlarına gidip "Merhaba. " dedi. Sesi titremişti bunu söylerken ama toparladı hemen. O soğuk kanlı olmalıydı tıpkı Amerika' da olduğu gibi. Ama İstanbul onu farklı birisi kılıyordu. Boğazını düğümlüyor , gözyaşlarını akıtıyordu. Oysa Deniz kimsenin yanında ağlamamıştı. Bir anda toparlandı. Aslı Hanım ve Cafer Bey kızı görünce şaşırmıştı. Yanlarında ki kız melek gibiydi. Saçları sarı ve dalgalı , gözleri ise açık bir maviydi. Gökyüzü ile tam olarak uyumluydu. Üstelik çekingen ve masum bir yüzü vardı. Hiç konuşmadı kız eve gelene dek. Aslı hanım arabadan indi.
" Bizde kalman daha doğru kızım. Yalnız kalmanı istemeyiz. Ama eğer istersen yan villa temizlenene dek 1-2 ay burada kal. Odan bile hazır ve sizin villa yıllardır kullanılmadığı için fazla tozlu."
" Teşekkür ederim. Haklısınız galiba benim sizde kalmam daha uygun. Size zahmet vermiş olacağım. Annem size çok selam yolladı. Sizi çok seviyor galiba. Yanında kalmam için... "
O sırada Deniz' in gözleri doldu. Ah bir bıraksaydı kendini... Ama hayır bırakmadı. O gururlu bir kızdı. Aslı Hanım anlamış olacak ki Deniz ' e odasını gösterdi.
" Burası senin odan. Özellikle senin tarzına göre döşendi. Annenle konuştum. Sesi iyi geliyordu. Seni Bana emanet etti. İlk önce güzel bir duş al sonra da yemeğe gel. Alt kattaki oda Ege 'nin odasıdır. Birazdan gelir kendiside."
Deniz Aslı Hanımı onayladı sessizce. Banyoya girdi. Havlusunu bavulundan çıkarttı. Suyu açtı, jeli doldurdu sonra. Tutamadığı gözyaşları yanaklarından süzüldü . Annesi onu bir başkasına " emanet " etmişti. Bu ne demek oluyordu böyle ? Bu kadar çabuk mu vazgeçmişti annesi hayattan... Pes mi etmişti yani ? Banyoya yabancı fakat çok yakışıklı bir çocuk girdi. Deniz çığlık attı.
" Lütfen çıkar mısın buradan? İzinsiz giriyorsun üstelik kapısız bir evden mi geldin sen ? Bak tanıştırayım bu kapı."
" Aslında benim banyom tadilatta yani burada olduğunu bilmiyordum. Dur bir saniye sen Deniz misin yoksa ? "
" Evet ben Deniz fakat dışarı çıksan sevineceğim. Lütfen çık !.. "
" Neden ağlıyorsun sen ?"
" Söylersem çıkar mısın ? "
" Bir düşünelim bakalım. Evet olabilir tatlı şey. Seni üzen neymiş bilelim."
" Annem çok hasta. Beni buraya o hastalıktan üzelmemem için yolladı. Okulumu dondurdum. Hayatım yerle bir oldu.Her şeyi geçtim arkamda olan annem dışında kimsem yok. O da ya beni bırakıp gi..." Deniz gözyaşlarını yine tutamadı. Ege ise dışarı çıktı. Gözleri doldu bir anda bu kız için üzülmüştü. Fakat gözleri tekrardan intikam ateşiyle yandı tutuştu. Tanımlanamayan bir duygu vardı içinde. Denizle bir yapboz gibiydiler. Birbirlerinin eksik parçalarını kapatmaya çalışan. Sanki Deniz tanıdığı herkesten farklıydı. Masum, çaresiz ,melek gibi tabirinin yakışacak tek isim. Sonra kendisine kızdı böyle şeyler düşündüğü için... İntikam vardı işte o kadar. Havayı kokladı. Uzun bir süre sonra evin yolunu tuttu. Fakat karşısında ağlayan bir Deniz görünce durdu. Deniz perçemini geriye attı. Burnu kıpkırmızı olmuştu üstelik. Yerinden kalktı ve ilerideki banka oturdu. Titriyordu. Ege yanına oturdu ve Deniz 'e montunu verdi. Hala kışı yaşıyorlardı ve hava soğuktu . Ege Deniz ' in yanında farklı biri oluyordu . Yabancı biri çok farklı. Bir süre sessizliği dinlediler. Deniz sessizliği bozdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
S.E.V.
Romansa" Olayların arkasında yatan nedeni anlamayı başarandan daha şanslısı yoktur... " (Vergilius, Georgicks) Kardeşinin ölümünden sonra en önemli duygunun intikam olduğunu düşünüyordu Ege. Peki ya bu sefer aşk intikamı yenebilec...