All I Want

8 4 6
                                    

Merhabalar! Bayadır yoktum. Pek okuyan yok ama okuyanlar eğer bölümü çok beklediyse üzgünüm. Kendi içsel çözümlemelerim ve garip geçirdiğim dönem kafamı toplayıp yazmamı engelledi. Yazsam dahi buram buram depresiflik kokardı.
Sizi seviyorum <3

2 hafta 10 saat. Zaman çabuk geçiyordu, değil mi? Sürünsen dahi çabuk geçiyordu. Elim defalarca telefona gitmesine rağmen, onun adını bulup defalarca arama girişimime rağmen geçmişti. Belki bir kere sesini duysam içimdeki bu yoğun gerginlik ve sınav heyecanı safsataları geçecekti. Onunla hemen hemen her gün konuşmuştuk ama sadece mesajlaşma ile sınırlı kalmasını istemiştim. Sınavların, olumsuz olayların, sinirimi tetikleyecek herhangi bir olayın kimsenin bilmesini istemediğim o şeytani yönümü ortaya çıkarıyor ve ben bundan ölümüne korkuyordum.

Birine o duygu ile zarar vermekten ölümüne korkuyordum.

Bu iç çatışmalarımı sesimden öğrenecek olmasından ölümüne korkuyordum.

Kalbim avuçları içindeydi. Nabzım onun nabzındaydı. Duygularım onun duygularındaydı. Kollarımda ipler, ben bir kuklaydım. Kötü düşüncelerin beni böylesine ele geçirmesi ufalıp eziliyormuşum gibi hissettiriyordu. Daha fazla dayanamadığımı hissettim.

Üzerimdeki her şeyi çıkarmıştım. Tüm düşüncelerimi aynı giysilerim gibi bir köşeye savurmuştum. Odamdaki banyoya ilerledim. Duş alıp yanına gidecektim. Konuşmak, havadan sudan dahi olsa içimdeki yangını söndüreceğinden emindim. Kabine girdim ve suyu açtım. İşte şimdi arınıyordum. Soğuk su göğsümden süzülürken, derin bir nefes ciğerlerimi ferahlatmıştı. Günlerdir hissetmediğim hafiflik şuan vücudumun kendisindeydi. Onun yanına olumsuz düşüncelerim ile gitmeyecek olmam çok büyük bir artıydı. Onunla saatlerce konuşabilirdim. O bunu sonlandırmak isteyene kadar yanında kalırdım. Düşüncesi beni bu kadar mutlu etmişken.. Ah galiba heyecanlanıyordum.

Suyu hızla kapattım ve kaymamaya dikkat ederek kabinden çıktım. Havluyla belimi sardım, bir diğeriyle saçlarımın nemini aldım. Neşeli bir şarkı dudaklarımda yer edinirken ne giyeceğime bakınıyordum. Hava tertemiz ve olabildiğince açıktı. Güneş güzel yüzünü bizden esirgememişti. Lila ince bir gömlek ve beyaz bir pantolon geçirmiştim üzerime. Siyah saçlarım nemliliğinden dolayı dalga dalgaydı ve bunu bozmak istemiyordum. Böyle daha güzel hissediyordum kendimi. Parfüme uzandı elim ama ilk defa kendi kokumu tercih etmiştim. Aynada kendime baktım.

"Oldukça iyisin Jeongguk. Abartısız her zaman daha güzelsin." kendi kendimi onayladığımda gömleğimi pantolonun belinden içeriye soktum ve bir kemerle tamamladım. Hazırdım.

Telefonumu ve cüzdanımı alıp koşar adımlarla odamdan çıktım ve ayakkabılarımı giyip kendimi dışarıya adeta fırlattım. Ona haber dahi vermemiştim fakat bu o kadar da önemli bir detay değildi. O her zaman oradaydı. Bugün de orada olacaktı değil mi?

Bisikletimin kilidini açtım ve üzerine bindim. Ayaklarım pedallara yerleşirken ezberlediğim yola sürdüm. Saçım hafif rüzgarla dağılıyordu ve bu his sanki biri saçımı okşuyormuş gibi beni mutlu ediyordu. Tüm neşemi ona götürmek üzere sırtlanmıştım bugün.

10 dakika. 10 dakika sonra çakıllı yollarımın dikensiz güller ile bittiği yerdeki kafeye varmıştım. Bisikletimi koyabileceğim en iyi yere koydum ve derin bir nefes alarak kapıyı ittirdim. Ah işte buradaydım. Bu sefer oldukça iyi bildiğim bir şarkı çalıyordu içeride. Keyifli bir gülümseme ile etrafıma bakındım fakat, onu göremedim. İçeride tek tük insan vardı. Sınav haftası için gelen öğrencilerin yerinde şuan yeller esiyordu. Geldiğim her gün istisansız gördüğüm yabancı yüz, yine buradaydı fakat Taehyung, o yoktu. Önceki günlerde oturduğum masaya oturdum yine. En köşe, pencere kenarı olan herkesi ve her şeyi rahatlıkla gördüğüm bu mükemmel yere. Parmaklarını kenetlemiş, masanın altında onlarla oynuyor ve dudağımı heyecanın ve stresin getirdiği farkındalıksızlıkla ısırıyordum. Belki gelmeden önce aramalıydım. Ya da bir mesaj atmam dahi olurdu. Fevri hareketim yüzünden kendime kızmadan edememiştim.

The Blue Café    | TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin