' bir '

2.5K 216 54
                                    

"Bugün toplantıya sen gider misin? İşin başından ayrılamyorum."

Jeongguk  kahve fincanını kağıt yığını üzerinde dengeledi ve telefonu omzuyla kulağı arasına yerleştirdi.

"Tabii ki, hangi sınıfta olacak?"

"Bayan Yoo ile olan. Hademeye sorarsın."

"Peki," dedi Jeongguk dışarı çıkıp karşıdan karşıya geçmeden önce etrafina bakarken. Kaşlarına birkaç damla düştü ve kafasını kaldırarak gökyüzüne baktı. Gri ve uğursuz gözüküyordu. Kulaklarına tüyler ürpertici bir biçimde fisıldıyordu.

"Evde görüşürüz tatlım, seni seviyorum." Bir korna sesi yükseldi ve Jeongguk usulca küfrederek tam zamanında karşı kaldırıma atladı.

"Tamam, ben de seni seviyorum," dedi. Bir saniye sonra söylediğinde çok geç olmuştu. Hat kapanmıştı.

Jeongguk içeri girdiğinde okulun ailelerin ve gece dersinden çıkan gençlerin uğultusuyla dolu olduğunu görmüştü.

Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor, gök gürültüsü gökdelenler arasından kükrüyordu ve izlemeye cesaret edenler için kör edici bir yıldırımı vardı.

Arabasını ana kapıdan çok uzağa park etmişti ve sırılsıklam olmadan yağmurdan kaçınmak için koşması gerekiyordu. Hademeye bu şekilde yaklaşması çok zordu, insanların arasından manevra yapmak onu oldukça zorladı ama üstesinden geldi.

"Kimdiniz?"

"Jeon Jisung'un babası," dedi Jeongguk gözlerini devirmeye istekli bir şekilde. O sırada Jeongguk'un yanında duran bir kadın yanlışlıkla onun ayak parmaklarına bastı ve Jeongguk ağzından bir küfür kaçırdı. "İkinci sınıfa gidiyor."

Hademe Jeongguk'un nefesi altında oğlunu üçüncü kez arıyordu. "Size hiç benzemiyor."

Jeongguk bir iç çekti. "O evlatlık."

Hademe bunu duyduğunda sessizce bir şeyler mırıldandı. "Sağa dönünce ilk kat, Bayan Yoo'ya kendinizi tanıtmayı unutmayın."

Jeongguk ona teşekkür etti ve kalabalığın arasından ana binaya doğru ilerledi.

İnsanlar gidecekleri yöne doğru koşuşturuyorlardı, bazıları şemsiyeleriyle bazıları da kendilerini elleriyle yağmurdan korumaya çalışarak. Jeongguk da onlardan biriydi ve hava gittikçe soğuklaşıyordu.

O esnada yolda giderken birisi ona çarptı. Etrafına bir sıcaklık yayılmaya başlamıştı, Adam "özür dilerim," dedi ama Jeongguk onun özrünü kabul etmek için çok meşguldu, aceleyle iş çantasının içinde çalan telefonunu arıyordu.

"Neredesin?" Namjoon'un sesi yorgun geliyordu, boşanması gerçek bir şeye dönüştüğünden beri böyleydi.

"Bugün Jisung'un veli toplantısı var. Okuldayım. O yüzden erken ayrılmak zorunda kaldım."

"Ah, doğru... sanırım unutmuşum."

Jeongguk yolların kesiştiği yerde durdu ve iki yöne de göz attı. Sağındaki yumuşak siyah saçlı, haki pantolonlu adam gözünün önünden kaybolmuştu. Midesinde bir şeyler karışmaya başladı ve Jeongguk diğer tarafa döndü, birisi onu izliyor gibiydi. Ve o aradığını bulacağından emindi.

"Ne oldu?" Dedi Jeongguk endişeyle. Dertli arkadaşı için her zaman endişeleniyordu.

"Çocukların velayetine sahip olmak istiyor... o onları görmemi istemiyor. Hiçbir şekilde."

tarde - jikook [çeviri] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin