Bölüm11

548 16 4
                                    

Multi Rüzgar var. Cem Adrian-beni böyle bırakma

Yarım yapıp vote vermeyi unutmayın :Dd

---

Dudaklarını dudaklarımla buluşturdum.

Dudakları hala sıcacıktı. Eskisi gibiydi. Bunları düşündüğüm için kendime küfür ettim ve geri çekildim. Anılın gözleri parlıyordu. "B-ben gitsem iyi olur. " dedim ve bir şey söylemesini beklemeden büyük adımlarla yürümeye hatta koşmaya başladım.

Nasıl böyle bir şey yapabilirdim. Nasıl Anılı öpebilirdim ? Bana onca işkence çektiren o sadisti nasıl öpebilirdim. Neydim ben sürtük mü ? Her önüne geleni öpen bir Sürtük. Etrafımdaki insanlar bana bakarken ben hala koşuyordum. Şuan bir ergen gibi göründüğüme neredeyse emindim. Koşuyordum ama nereye koşuyordum. Sanki gidebilecek bir yerim mi vardı ? Önümdeki caddeyi koşarak döndüm ve hastaneye doğru koşmaya başladım. Uzun zamandır dedemin yanına gitmiyordum. Onu ziyaret edebilirdim. Hastaneye ulaştığımda bir buçuk saattir koştuğumu farkettim. Ayaklarım artık isyan ediyordu. Saçlarım terden alnıma yapışmıştı. Dedemin odasına çıktığımda başında birkaç hemşirenin ona iğne yaptıklarını gördüm.

"Neler oluyor ?" diye sorduğumda sarışın olan hemşire konuşmaya başladı. "Dedeniz birkaç gündür konuşmuyor,kimseyle. Birden etrafındaki eşyaları sağa sola fırlatmaya başladı bizde sakinleştirici iğne yapmak zorunda kaldık. "

Dedem kimseyle konuşmuyor muydu ? Benimle bile konuşmaz mıydı ? "Ne demek kimseyle konuşmuyor?" diye bağırdım. Sanırım endişelenmiştim. Bu hayatta güvendiğim tek kişi dedemdi onu kaybetme düşüncesi beni ele geçirdiğinde endişelenmem oldukça mantıklıydı bence. Hemşire cevap vermeden dışarı çıktığında dedeme doğru yürüdüm korkak bi şekilde "dede?" dedim. Cevap veren kimse olmadı. "Dede konuşsana bak ben geldim. " yine konuşan kimse olmadı gözlerim dolduğunda yaşları serbest bıraktım. "Dede konuş. Sana ihtiyacım var. Senden başka kimim var ki? Ne oldu dede biliyor musun? Babam beni evden attı. ".

Bunu söylediğimde yüzünde tek bir mimik hareketi olmadı. "Sen olmadan güçlü duramam dede. N'olur konuş. Hep yanında olacağım demiştin ? Babam gibi mi yapacaksın şimdi ? Verdiğin sözü tutmayacak mısın ?" sessizlik. Sadece sessizlik.

Bu hayatta bana sahip çıkan tek kişi dedemdi. Şimdi benimle bile konuşmaması içimi acıtıyordu. Dedemin önüne yere oturdum ve kafamı dizlerine koydum. "Dede, saçlarımla oynamayı severdin. Hadi oynasana. " dedim oldukça aciz çıkan ses tonumla. Dedemin elini alıp saçlarıma koydum. Yaptığı tek hareket kafamı ittirmek olmuştu. "Neden böyle yapıyorsun dede? " cevaplamayacağını bildiğim halde sorduğum soruya beni şaşırtarak cevap verdi "Git. " duyduğum kelime kafamın içinde yankılanıyordu. Dedem bana git demişti. Beni istemiyordu. Ağlayarak odadan çıktığımda kendime insanların içinde ağlamayacağıma söz verdiğim için göz yaşlarıma akmamasını emrettim.

Hastaneden çıkınca dedemle gittiğimiz yamacın kenarına gittim. Eskiden her haftasonu burada piknik yapardık. Anılarımız burnumu sızlatırken etrafıma bakındım. Kimse yoktu. Uçurumun kenarına oturup dizlerimi kendime çektim. Ağladığımı farkettiğimde hepsinin benim suçum olduğunu düşünmeye başladım. Dedemin ziyaretlerini aksatmıştım.

Ben böyle bir insan değildim. Dostlarımla görüşmeyi bırakmış, Benim için tek önemli olan kişinin , dedemin ziyaretlerini aksatmıştım. Artık yalnızdım. Her yer yalnızlıktı.

Gazetedeki iş ilanlarına bakarken okumayı bırakıp çalışmaya başlasam nasıl olur diye düşünüyordum. İkisini bir arada yürütemez miydim. Hem çalışıp hem okuyabilirdim bence. Kendimce uygun bulduğum iş ilanının fotoğrafını çekip oturduğum banktan kalktım. Bana bir süre yetecek kadar param vardı. Ama mutlaka bitecekti. Adresi buldugumda içeriye girdim.

İçerisi sıcacıktı. Çok sevimli bir kafeydi burası. Fazla büyük değildi ama lüks bir yerdi. Fazlasıyla. Çalışanlardan birine iş ilanı için geldiğimi söylediğimde beni bir odaya götürdü. Kafenin patronu ile anlaştığımızda yarın okuldan sonra başlayabileceğimi söyledi.

Telefonumun melodisi kulaklarımı doldurduğunda elimi arka cebime atıp telefonu çıkarttım. Ekranda Rüzgarın ismini gördüğümde istemsiz olarak kaşlarım çatıldı. "Efendim ?" sesimi oldukça sakin kullanmaya çalışıyordum. "Rüya eve gel acil " dedi ve suratıma kapattı. Bu kadar acil ne olabilirdi ki. Merakıma yenik düşüp eve doğru yürümeye başladım. Acelem olmadığından yürüyerek gitmeye karar verdim.

Taksi, otobüs gibi taşıtlara binmeyi sevmiyordum. Yürümek en güzeliydi bana göre. Rüzgarın kapısının önünde durduğumda zili çalıp açmasını bekledim. "İçeri geç " dedi emir veren sesiyle. "Bana. Emir. Verme" diye tısladım. Odasına doğru yürüdüğünde onu takip ettim. Gözleri kırmızıydı. Ağlamış gibiydi. Etraf dağınıktı. "Gel" dedi. Emir vermesine aldırış etmeden yanına gittim.

Yatağa yattı. "Saçlarımla oynayıp masal anlatır mısın?" diye sordu onu bu haldeyken kırmak istemiyordum. Başımı evet anlamında salladım.

Ellerim hep dokunmak istediğim saçlarında dolaşıyordu aklıma gelen ilk masalı anlatmaya başladığımda boşta kalan elimi tuttu ve sıktı. Gözleri kapanmaya başladığında elimi çekmeye çalıştım. "Gitme" dedi. "Sana ihtiyacım var. "

Uykusunda sayıkladığını düşünüyordum. Yoksa uykusunda sayıklamıyor muydu ? Bu soruları bir köşeye bırakıp Rüzgarın yanına uzandım. Rüzgarın telefonu çaldığında uyanmaması için sesini kıstım. Ekranda Senemin ismini gördüğümde bir anlık kıskançlıkla aramayı yanıtladım.

"Rüzgar neden açmıyorsun şu lanet telefonu. Nereye gittin bugün ? Neden erken gittin. ? " diye yabancı aksanıyla soruları arka arkaya dizdi. "Rüzgar yok. " dedim. "Ne ? Sen kimsin ?" diye sorduğunda bu kızın gereğinden fazla soru sorduğunu düşünerek "Uyanınca ona sorarsın. " deyip telefonu kapattım.

"Gidin. Gelmeyin ! İstemiyorum. Nolur gidin. Lütfen !" Rüzgarın sesiyle uyandım. "Hey, uyan kabus. Sadece kabus görüyorsun. Uyan Rüzgar!" diye bağırdığımda yaş dolu gözlerini araladı. "R-rüya ". " Ssh buradayım. Uyu " dedim. Elimi yine sıkı bir şekilde tutup uykusuna geri döndü.

Rüzgarın telefonu kesintili iki defa titrediğinde mesaj geldiğini anladım. Senemden olduğunu düşünerek mesajı açtım. Numara kayıtlı değildi. Ama çok tanıdık geliyordu. Mesajda bir adres yazılıydı. Neden yaptığımı bilmeyerek adresi kendi telefonuma mesaj olarak gönderdim. Rüzgarın telefonundan da kendime attığım mesajı sildiğimde rahatça uykuma geri döndüm.

Sabah uyandığımda yanımda Rüzgar yoktu. Yanımdaki komidinin üzerine bırakılmış bir kâğıt parçası gördüğümde uzanıl kağıdı okumaya başladım. 'Bir daha telefonlarıma cevap vermemen konusunda seni uyarıyorum. Masada bir miktar para var gerekirse al . ' Bu muydu yani ? Ne zannediyordum ki ? Ah dün için çok sağol falan mı ? Rüzgardan bahsettiğimi unutmuş olmalıyım.

Yüzümü yıkayıp salona geçtim. Okul için raporumun bitmesine daha üç gün vardı. Kahvaltılık gerveğimi yerken aynı zamanda televizyon izliyordum. Telefonum çaldığında ekranda bilmediğim bir numara belirdi. Ne var?" "Telefonları böyle mi açarsın Rüya?" duyduğum ses boğazımın düğümlenmesine neden oldu. "Baba?"

YeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin