Yalnızca seninle konuşmak istiyorum. Sana ilk defa her şeyi söylemek istiyorum; bütün hayatımı bilmelisin, o hayat ki, hep senindi ve sen onu asla bilmedin. Fakat benim sırrımı ancak öldüğümde, artık bana cevap vermek zorunda kalmadığında, uzuvlarımı şimdi bunca buz gibi ve bunca ateşle sarsmakta olan şey gerçekten son bulduğunda öğrenmelisin. Hayata devam etmek zorunda kalırsam eğer, o zaman bu mektubu yırtacağım ve hep sustuğum gibi, bundan sonra da susmayı sürdüreceğim. Fakat mektubum ellerinde ise eğer, o zaman bil ki, burada artık ölmüş olan biri sana hayatını, ilk dakikasından son nefesine kadar hep senin olmuş olan hayatını anlatmaktadır. Kelimelerim seni korkutmasın; ölmüş olan biri artık hiçbir şey istemez, sevilmeyi de, kendisine acınmasını da, teselli edilmeyi de istemez. Senden tek istediğim, şu anda sana kaçmakta olan acımın hakkımda ele verdiği her şeye inanmandır. Her şeye inan, senden sadece bunu istiyorum: İnsan biricik çocuğunun ölüm anında yalan söylemez.
Ben sana bütün hayatımı, hakiki anlamda ilk defa seni tanıdığım gün başlamış olan o hayatı anlatmak istiyorum. Ondan önce yalnızca bulanık ve karışık bir şeyler vardı, hatırlama çabalarıyla asla derinine inilemeyen bir şeyler, belki toz tutmuş, örümcek ağlarıyla örülmüş, karanlık yüreğimde hiçbirinin bilgisi bulunmayan nesnelerle ve insanlarla dolu herhangi bir mahzen. Sen çıkageldiğinde, on yedi yaşındaydım ve şimdi senin oturduğun aynı binada oturuyordum, yani bu mektubu, hayatımın son nefesini ellerinde tutmakta olduğun yerde, dairemiz aynı koridorda, senin dairenin kapısının tam karşısındaydı. Bizi artık hatırlamadığından kesinlikle eminim, bir sayıştay denetçisinden dul kalmış olan kadını (hep matem elbiseleri giyerdi) ve onun daha büyümesini tamamlamamış, sıska oğlunu hatırlamıyorsundur –çünkü çok sessiz sedasız yaşardık, yoksulluğumuzun derinliklerine gömülmüştük– belki adlarımızı da hiç duymamışsındır, çünkü dairemizin kapısında bir plaka yoktu ve gelip gidenimiz, soranımız da yoktu. Zaten aradan çok zaman geçti, 12 yıl oldu, hayır, artık bilmediğinden eminim sevgilim, fakat ben, ah evet, ben her ayrıntıyı tutkuyla hatırlıyorum, senden söz edildiğini ilk defa duyduğum, seni ilk defa gördüğüm günü, hayır, hatta saati bile bugünmüş gibi hatırlıyorum, ve nasıl hatırlamayayım ki, benim için hayat ilk o zaman başlamıştı. Sabret sevgilim, sana her şeyi, hepsini en baştan anlattığım için, anlatacağım için, senden rica ediyorum, beni dinleyeceğin bu çeyrek saat yüzünden yorulma, çünkü ben seni bütün bir hayat boyunca sevmekten yorulmadım.