İlk Hafta Sonu

26 2 0
                                    

Okuldan eve geldiğimde kendimi yatağa attım. Okul bütün enerjimi emmişti. Aslında okul değil... daha çok uğraştığım dertler. Yatağım pencerenin yanındaydı. Güzel sonbaharın günbatımı ışığı yüzüme vuruyordu. Çocukluktan beri çok sevmiştim günbatımlarını. Gökyüzünde pembe, turuncu, mavi, mor renklerin buluşması beni hep tarifsiz duygulara sürüklüyordu. İçimden bir of çektim ve geçen ilk haftayı gözden geçirdim. Ne beş gündü ama! Yatağımdan isteksiz isteksiz kalktım ve dolabımdan günlüğümü çıkardım. En iyisi ona yazmaktı.

İçimde karmakarışık duyguların gürültüsü var.

Sabah okula vardığımda yüzümdeki bütün yorgunluğu, üzüntüyü silip sınıfa girmiştim. Gördüğüm yeni sınıf, arkadaşlarımda öyleydi. Özledikleri arkadaşlarını gördükleri için sevinçliydiler. Havadaki neşeyi içime çektim. Yüzümde güzel bir gülümseme kıvrılıyordu. Aralarına katıldım. Kendimi köprüden deli deli akan bir nehre atmış gibi hissediyordum. Akıntıya kapılmak hoştu. Düşünmene gerek yoktu. Zaten düşünmeye kalksan da aklından geçeni yapmaya izin vermeyecekti akıntı. Fark ettim ki ne kadar az düşünürsen o kadar mutlusun.

Ta ki bir kayaya çarpana kadar...

Yine de güzel şeyler oldu. Mesela Çarşamba günü müzik dersi için kemanımı getirdim. Öğleden sonraki ikinci dersti.  Muhteşem ki ne muhteşem! Öğleden önceki birinci derste boştu ve bende müzik odasına süzüldüm. Tek başına kırk dakika boyunca keman çaldım. Odayı eylül güneşinin buruk ışıltısı sarmıştı. Hissedebiliyordum, acıyı içine çekmiş kızıl yapraklar odanın içinde savruluyordu.  Tek başına olduğuma yemin edemeyeceğim yalnız. Çünkü odadan çıkmak üzere kapıya döndüğümde kapının aralık olduğunu fark ettim. Gereksiz ayrıntılara ne kadar çok takılıyorum. İyi kapayamamışım demek ki.  Odadan çıkıp kantine indim. Aldığım kahveyi siyah kot ceketli  bir çocuğun önüne döküyordum az kalsın. Çok sersemim. Çocuk havalı birisiydi. Beni geri itip kızmasını beklerdim ama öyle olmadı. Aramızda birkaç saniyelik bir bakışma oldu yalnızca. Ben küçük bir özür dileyip kahve makinasıyla onun arasından çekilmeye çalıştım. Biraz ilerleyip arkamı dönüp tekrar baktığımda bir kahve alıyordu ve o da bana baktı. Garip bir çocuktu doğrusu. Ah beni bu ayrıntılara takılışım öldürecek! Üstündeki siyah kot ceketinden tanıdım. Ona az önce müzik odasından çıkarken rastlamıştım. O kattaki afişlere bakıyordu. Beni mi takip ediyordu o? Hiç güleceğim yoktu doğrusu. Okulun en havalı ve yakışıklı diyebileceğim çocuk benle tanışmak isteyecekti. Tamam, Yeşilçam filmine dönüştürmeyelim senaryoyu. Belki benle tanışmak istiyordu ama benden hoşlanacağını gerçekten düşünmüyorum. Yine de ona karşı içimde garip bir his var. Tanımlayamadığım.

Nebula Ormanı BüyücüleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin