"Abi ben sigarayı bırakıyorum." Ellerini beline koymuş ve tüm ciddiyetiyle boşluğa bakan Jungkook'a verdiğim cevap kocaman bir kahkahaydı. "Siktir oradan." Namjoon'un yanıtı gülüşümü şiddetlendirirken Jungkook belindeki eliyle tuttuğu sigarayı dudaklarına götürdü. İnanmayışımızı güçlendiren hareketlerinden biriydi. "Ben ciddiyim oğlum. Gerçekten. Kondisyonumu düşürüyor." Namjoon göz devirerek kestiği karpuza yaslandı. "Ne kondisyonuymuş sayın Usain Bolt?" Balkon kapısının önüne düşmüş tül perdesinin arkasında dikilen bedenini içeri soktuğunda kaşları çatıktı. "Ya iki merdiven çıkıyorum götümden nefes almaya başlıyorum. İyice de hareketsiziz zaten şu karantina yüzünden. Okul varken en azından dağ bayır tırmanıyorduk kampüs niyetine, zemin kattan ikinci kattaki sınıfa falan gidiyordum. Hayatım vardı abi metroya yürüyordum. Odadan tuvalete gidince geberiyorum artık. Yemin ederim göğsüm sıkışıyor ya hissediyorum ciğerimdeki katranın benimle konuştuğunu." Kendini karşıma atan bedene gülmeden edemedim.
"Ne diyormuş o katran?" Dibine gelmiş sigarasını önümdeki küllüğe basıp bir tane daha yaktıktan sonra konuşmaya devam etti. "Diyor ki 'Jungkookcuğum çok beklersin iyi kondisyonu' aynen böyle diyor." Omuz silkip başımla elini gösterdim. "Kıçın ayrı başın ayrı oynuyor çünkü. Sigarayı bırakıyorum diyen adam üç dakikada sekiz tek içer mi?" Kestiği karpuzla masaya oturan Namjoon başını sallayıp beni onayladı. "İmza kere imza." Biz gülüşürken Namjoon'u taklit eden Jungkook elleriyle kukla konuşturuyormuş gibi yapıp ağzını araladı. "İmzi kiri imzi. Haha çok komikmiş."
Ağzıma soktuğum karpuzun çeneme akan suyunu elimin tersiyle silerken lokmamdan dolayı bir tık boğuk çıkan sesimle konuştum. "Komik tabi gerizekalı." Yüz ifadesiyle beni taklit edip çatalına taktığı karpuzu kafama atar gibi yaptı. Namjoon oynadığını telefonu masaya bıraktıktan sonra kafasını bana çevirdi. "Jimin n'apıyor?" Son günlerde en çok sorduğumuz soru buydu birbirimize. Jimin nerede, Jimin nasıl da en az bunun kadar sorulan türevleriydi. "Duşa girdi." Başını sallayıp karpuzu tırtıklamaya devam etti. Namjoon gerçekten karpuz yemez, tırtıklardı. Çekirdeksiz kısımlarını kesip sadece oralarını yerdi. Ayrıca medeniyetten nasibini almadığı için kestiği bıçağın ucuna takıp yerdi. Yemediği çekirdekli kısımları çatalımla önüne ittirirken ufak karpuz kavgamızdan bizi çeken gözleri dalmış Jungkook'un sesi olmuştu.
"İlk tanıştığımız zamanı hatırladım bir anda." Gözleri hala bir yerlere dalmıştı, kolları göğsünde kavuşmuştu. Kıkırdadım. "Ne alaka?" Omuzlarını silkip gözlerini takıldıkları yerden çekti. "Ne bileyim. İkiniz de çok ağırbaşlı gelmiştiniz ilk başta. Sonra ilk salak gibi atıştığınızda çok komiğime gitmişti. Sevinmiştim de. Onları hatırladım bir an. Edebiyat fakültesinin zemin katını, açılmayan penceresini." Tatsız olmasına rağmen iç ısıtıcı anıya Namjoon yüzünü buruşturup gülerek göstermişti tepkisini. Bense başımı sallayıp hatırladığım şeyleri sıralayarak.
"Güvenlik nasıl da kovardı bizi çizginin içinde sigara içiyoruz diye." İkisi de hatırlattığım şeye dalgınca sırıttılar. "Kantinin hep biz açken kapalı olması, asla o çayından içemedim midem kazınırken." Mırıldanıp beni onayladıklarında devam ettim. "Anahtarı beklememiz sürekli. Tek kişi kalmamışken bizim orada bir kitap kulübü uğruna saatlerce takılmamız. Namjoon'a kafa açıyorsun diyen üst sınıf." Hatırlattığım şey Jungkook ile beni kahkaha tufanına boğarken Namjoon'u küfürlü versiyonuna sürüklemişti. Kahkahalarını durdurabilen ilk kişi Jungkook olmuştu. "Ölüm döşeğimde bile bunu hatırlayıp gülerim, net. Bir de beni düşünür müsünüz? Dönem başlayalı beş hafta olmuş ben daha ilk kez gelmişim buluşmaya herkes aşırı cool gözüküyor tıp okuduğunu söyleyen aşırı hoş biri çok iyi yorumlar yapıyor kitap hakkında ve bir anda bir hırbo kafa açıyorsun diyor. Abi yani. Ne?" Ellerini iki yana açıp anlatırken bolca mimik ve vücut dili kullanan Jungkook ikinci bir kahkaha dalgasını bize yaşatırken terliklerini sürüye sürüye gelen Jimin ile başımızı kapıya çevirmiştik. "Keyfiniz yerinde, sesiniz banyoya kadar geliyor." Hafif sırıtışı yüzümdeki gülüşü genişletirken elimle onu çağırmadan edememiştim. "Gel gel, eskilerden bahsediyorduk." Namjoon bir sandalye kayıp Jungkook'a yakın yere geçmişti ve yanımı Jimin için boş bırakmıştı. Ağzının içinde bir teşekkür geveleyip baş havlusunu omzuna atan Jimin oturup masada duran dördüncü çatala uzanıp ağzına en az yanakları kadar pembe bir karpuzu sıkıştırdı. "Neyin eskisiymiş?" Karpuzunu çiğnerken hepimizde göz gezdirmişti ki ona cevap veren lokmasını yutan Jungkook oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
sen beni öpersen belki de ben fransız olurum ℘ yoonmin
Fiksi Penggemarsonra içime ve hatta dışıma kapandım. küsmek gibi bir şey. bir çeşit gölge fesleğeni. bir çeşit olmayan hayat. zaten hiçbir şeyi kararında bırakamamak ve ortasını bulamamak gibi bir sorunum var benim. epeyce göçebe yaşadım, sadece iki valizim oldu...