Sen benim can kenarım olan insan, sana binlerce kilometre ötede olmak ruhani olduğu için zor. Sana gelmemek, senden gidememek.. Ben artık cümlelerimin sonuna üç değil iki nokta koymaya başladım. Cümlem bitmedikten, hep yarım kaldıktan sonra üçe ne gerek var değil mi soluk borum? Sana soluk borum demek istiyorum olmazsan nefes alamam o kadar kıymetlisin bu bedende. Kalp gibisin atmazsa ölüm parmak ucunda, her bir organım gibisin sen benim için. Kanayan yaram, kabuk tutmayan acım, hep acıyan gözüm, yalandan gülümseyen yüzüm gibisin. Gül misali gönlüm solup duruyor, yok yok ben ölmeye meyilli bir hastayım. Ruhen hastayım, fiziksel kırgınlıklarım çoktan çürümeye yüz tutmuş. İşte böyle sevda papatyam sen yokken eksik yanma veriyorlar narkozu ki hissetmekten aciz olayım diye. İnsan seni hissetmezse zaten aciz değil midir? Gün bitiyor yarim, yanım boş kalbim tıka basa dolu. Mezarlık gibiyim. İnsan çok ama ses yok, varlıkları üzerimde ama tek bir tanesi bile omzumu sıvazlayan değil. Temel ihtiyaç gibisin ama sensiz de yaşamaya devam ediyorum. Su değilsin sensiz 48 saat sonra ölmem, erzak değilsin bir hafta olmazsan ölmem. Öyle bir şeysin ki yıllardır yoksun anında değil yavaş yavaş ölüyorum yokluğunda. Koza kokulu sevdiğim, yeşil görüntüne gözüm kapalı gülümsemek istiyorum. Papatya sarısı saçının kahverengiye dönen anına denk gelmeyen yanıma kırgınım. Ben hiç denk gelmedim ciğerim bu yüzden hep yanık. Senin beni üzen yanını öpeyim kalp kırıklığı,,Seni ve seni sevmeyi çokça sonbahar rengim.🍂