Kıskandım Sanırım

115 8 9
                                    


-Suho-
Sehun yanağımı öptüğünde çok utanmıştım. Evet onu ilk öpen bendim hatta dudaklarına yapışmıştım. Ama o an yaşadıklarımızdan sonra bir öpüşme beklenebilirdi. Kaldı ki dün hiç konuşmayıp bugün yanımda oturması ve beni öpmesi garipti. Düşüncelerimden kurtulup derse odaklandım. Notlar alıyor anlamadığım yerleri teneffüste sorabilmek için yanlarına küçük soru işaretleri yerleştiriyordum. Zil çaldığında hemen ayağa kalktım ve hocanın peşinden koştum. Daha doğrusu koşamadım çünkü ayağım takılmıştı. Kendimi yerde bulduğumda ellerimden destek alarak kalkmaya çalışmıştım ama sağ bileğim çok acıyordu. Kendime küfredip acıyla inlediğimde ayaklarımdan destek almaya karar verdim. O sırada Yixing'i sınıfın kapısında gördüm ve seslendim:
-Yixing-ah yardım et. Yixing bana döndüğünde endişelenmiş gözlerle yanıma geldi yüzümü elleri arasına alıp bir yerimde bir şeyim olup olmadığını kontrol etti.
-Sadece el bileğim acıyor sanırım üstüne düştüm. Deyip yüzümü buruşturduğumda elimi elleri arasına alıp hareket ettirmeye başladı. Her hareketinde acıyla tısladığımı görünce elimi bıraktı ve doğrulmama yardım etti.
-Nasıl becerdin düşmeyi? Düz yolda da yürüyemez mi bir insan? Bakıyorum yere ne bir ıslaklık ne de muz kabuğu var. Cık cık cık. Niye kendine dikkat etmiyorsun ki? Söylendiğinde cevap vermedim verecek cevabım yoktu çünkü. O bana belimden sarılıp destek verirken benim sol kolum onun omuzlarındaydı. Sınıfa girdiğimizde kalp dudaklı çocuğun bize kötü kötü baktığını gördüm. Sehun kafasını kaldırıp bizi gördüğünde hemen yanımıza gelmiş, büyümüş endişeli gözlerle beni süzerken diğer tarafıma geçip Yixing'e yardım etmişti. Sıraya gelip oturduğumuzda Sehun'un uzattığı suyu alıp bir yudum içtim.
-Teşekkür ederim. Diye mırıldandığımda defterimi koridorda unuttuğumu fark ettim. Yixing'e yük olmak istemiyordum bu yüzden yan tarafa eğilip Sehun'un kulağıma fısıldadım. Yerinden kalkıp kapıdan çıktığında Yixing de revire gidip krem bakacağını söyleyerek sınıftan çıktı. Peşinden öfkeli bakışlarla kalp dudaklı çocuk çıktığında Yixing için endişelendim. Sehun sınıfa girip defterimi sıranın altına koyduğunda sağ bileğimi nazikçe tuttu.
-Nasıl düştün öyle? Bekledi, cevap vermedim. Acıyan bir yerin var mı? Sorduğunda gülümsedim.
-Sağ bileğim dediğimde. Elini hemen çekmişti. Hadi ama bu iyi hissettiriyordu neden çektin ya? Elini tekrar bileğime koyduğunda yüzünde muzip bir gülümseme vardı. Ben az önce o şeyi sesli mi söyledim??? Of yaa yine mi rezil oldum hoşlaştığım beye? Ben düşünüp daha çok kızarırken yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Burnunu yanağıma dayadığında:
-Burası benim yerim olsun mu Jun. Ben burayı çok sevdim. Kokusuyla, tadıyla, yumuşaklığıyla, beyazlığıyla, en çok da senin oluşuyla burayı çok sevdim. Bu benim olsun. Dediğinde sesi fısıltılı ve boğuk boğuk çıkıyordu. İtiraf ediyorum bu fazla tahrik ediciydi. Dudaklarını çene kemiğimin üzerine bastırdığında yutkundum. Bunu farketmişti ve ona tam da istediği şeyi veriyordum. Yüzüm kırmızılıktan morluğa terfi ederken kafası boynuma düşmüştü. Bir elini kaldırıp okul formamın üzerinden köprücük kemiklerimde dolaştı. Hafiften öksürdüğümde kafasını kaldırıp bana baktı. Gözleri büyümüştü ve çok yakınımda olmadan anlayamayacağım kadar az da olsa koyulaşmıştı. Bunun anlamını ikimizde biliyorduk. Hızla yerinden kalktığında benden etkilendiğini düşünmeden edememiştim. Bu neden beni mutlu etmişti ki? Zil çalarken sınıfa giren muhteşem üçlüye baktım ve gülümsedim. Baek gülümseyip yerine oturdu ve arkasına döndü.
-Bugün hiç konuşamadık. Seni çoook özledim ben yaaa. Dediğinde kıkırdadım.
-Daha dün görüştük ne özlemesi be. dediğimde yüzü düşmüş dudakları sarkmıştı:
-Sen beni özlemedin yani. Tamam öyle olsun anladım ben anlayacağımı. Deyip ellerini göğsünde birleştirdiğinde elimi yanağına götürüp okşadım. Kafasını elime yatırınca gülümsedim, o da gülümsedi. Baek'im ile romantik anlarımın katili Yeol arkadan bağırdı:
-Aile var burada aile! Ayıp oluyor. Dediğinde Jongin'in onun yanında oturduğunu farkettim. Bugün mutsuz görünüyordu. Biraz onu neşelendirmek için biraz da eğlencesine seslendim:
-ÇİKİLETAAAMM.. Ben de onun gibi dudaklarımı yaladığımda gözlerini diktiği yerden kaldırıp bana baktı.
-Gelsene yamacıma ne işin var Yoda kılıklıyla. Dediğimde gülümseyerek yerinden kalktı ve yanıma geldi. Bu çocuk neden bu kadar güzel gülüyor yaaa? Eliyle elimi tuttuğunda ağzımdan bir inleme kaçırdım. Gözlerini büyütüp bana baktığında sınıfa giren öğretmenimiz kurtarıcım olmuştu. Hoca sınıfa girerken Sehun'un sınıfın kapısında beklediğini, Yeol'un yanına geçerken gözlerinin dolu dolu olduğunu gördüm. Teneffüste bunu sormayı aklıma yazmıştım. Jongin hala elimi tutuyordu hafif kıpırdanıp elimi çektiğimde gülümsedim:
-Yazmak için ihtiyacım olacak. Dediğimde gülümsedi ve kafasını salladı. Jongin utanmaz bir arkadaş olduğundan kulağıma eğildi:
-Neden inledin? Bana bak. Sakın bana aşık olma haa. Dediğinde kıkırdadım.
-Teneffüste bileğimin üzerine düştüm sadece. Birazıcık acıyor. Dediğimde Baek arkasına döndü:
-Bakayımm. Dedi endişelenerek bileğimi eline aldığında bileğim hafif kızarmıştı. İkisini de zorla önlerine döndürüp dersi dinlemeye başladım. Dersin ortasında kapı tıklatıldı ve içeri saçları hafif dağılmış bir Yixing, peşinden ona göre daha düzgün görünen bir Kalp Dudak girdi. Hoca soran gözlerle baktığında:
-Hocam Junmyeon teneffüste düştü de. Eli incindiğinden revirde ilaç arıyorduk dedi elindeki kutuyu göstererek. Hoca kafasını sallayıp oturmaları için izin verdiğinde Baek arkasına dönmüştü ve ikimiz aynı anda:
-Yeni aşk doğuyor...
-Öpüşmüşlerrrr. Dediğimizde güldüm. Tabiki de aynı şeyi söyleyemezdik biz Baek'le. Teneffüs zili çaldığında Yixing yanımda bitmişti. O elime kremi sürerken gözlerim Sehun'u takip ediyordu. Tek başına sınıftan çıkmıştı. Yixing ellerini bileğimden çekip alkışladı:
-Bitttii. Ellerime sağlık. Dediğinde gülümsedim ve yerimden kalktım. O an fark ettim ki dizimde acıyordu ama umursamadım Sehun'u bulmam lazım gibi hissediyordum. Sınıftan çıktım ve lavaboya girdim elini yüzünü yıkıyordu. Aniden çarpan kapıyla kafasını kaldırdı hiçbir şey demeden yanımdan geçecekken kolunu kavradım. Neden yaptığımı bilmediğim bir şekilde ellerimi beline doladım. Sarılmamıştı bana. Kollarımı daha sıkı sardığımda sonunda anladı ki o da sarılmıştı:
-İyi misin? Dedi yine fısıltılı sesiyle.
-Değilim. Dedim, ben de fısıldamıştım. Endişelenmişti benden ayrılıp yüzümü avuçlarının içine aldı. Eğilip yüzlerimizi eşitlediğinde:
-Ne oldu? Diye sordu. Dudaklarımı dudaklarına uzatmıştım ki araya giren eliyle elini öpmüş oldum.
-Ne oldu diye sormuştum Jun... Diye hatırlattığında derin bir nefes aldım.
-Benden etkileniyorsun. Dedim cevap vermedi. Ben de senden etkileniyorum. Dediğimde cevap vermesine gerek yoktu gözleri yeterliydi anlamama.
-Eğer gözlerinin dolu dolu olma sebebi bensem... durdum neden ben olayım ki? Bu çok saçma. Devam etmemi istiyordu. Ben de öyle yaptım:
-Neden? Yani neden üzüldün? Gözlerini gördüm dolmuşlardı. Dediğimde yine dolmuştu gözleri. İki elimi kaldırım gözlerini okşadım.
-Senin yüzünden. Dedi yüzündeki buruk gülümsemeyle. Dün gece çok düşündüm Jun. Sana karşı hissettiğim şey aşk mı bilmiyorum ama bir şeyler var ve ben bunu aşka çevirmek istiyorum. Bir çırpıda söylediğinde yutkundum. Okulun ikinci günü ondan aldığım ikinci itiraftı bu. Çalan zille bakışlarımızı ayırdığımda bileğimi kavradı. İnlediğimde bileğimi kaldırıp öptü.
-Sadece Jonginle bu kadar yakın olmak zorunda mısın? Kıskandım sanırım. O senden bu kadar hoşlanırken bu kadar yakın olma sadece. Tamam mı?

*Günaydın. Kai'nin solosu resmî olarak onaylandı. Mutlu olmam gerek ama içimde garip bir burukluk var. Sanırım depresyon taym. Bu arada bir ara 10 bölüm olur falan demiştim. Smut bölüm falan istiyorsanız yazın lütfen. Eğer olursa 10 bölüm olmaz çünkü. Kai'yi çok sevin. Destekleyinnn~

Beyaz Işık (Hunho)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin