Porshe, avını yakalamaya çalışan kara bir panter gibi caddede sinsice ilerledi. Arabanın frenlerine basılmasıyla ,
önce motordan zevkten mayışan bir kedinin mırlaması gibi bir ses geldi, sonra bu ses avını yakalayan yırtıcı kuşun hırlaması
gibi giderek azaldı ve bitti.Oh Sehun, arabanın motor sesini duyduğunda, çiçek yatağının bereketli toprağına dizlerini koymuş, menekşelerin dibinde çıkan
yabani otları temizlerken, kendilerine bunlardan üç öğün yemek yapan küçük böceklere küfür ediyordu.Omuz hizasından başını çevirip
, arabaya baktı. Araba tam evinin önünde durunca telaşlandı."Tanrım, bu kadar geç oldu mu?"dedi.Ufak küreğini elinden bırakarak ayağa kalktıktan sonra , çıplak dizlerindeki toprağın
nemini silkeledi.Bir adamın spor arabasından inip ona doğru yürüdüğünü görünce, üzerine çabucak çeki düzen vermeye çalıştı.Alnına düşen koyu perçemlerini
geriye itmek için elini uzattığında elinden hala bahçe eldivenlerini olduğunu fark edip, onları çabucak elinden
çıkarttı ve küreğinin yanına bıraktı.Kol saatine baktığında, geç kalmadığını anladı. Yalnızca adam, randevusuna zamanından çok önce gelmişti. Bu haliyle , adamın
üzerinde olumlu bir izlenim bırakmayacağını düşündü. Terli ve kirli bir halde müşterisiyle görüşmekten başka çaresi yoktu.
Bu işten gelecek komisyona fena halde ihtiyacı vardı.Zoraki bir şekilde gülümseyerek, adamı karşılamak için kaldırımdan aşağı inerken, bir saat süren bahçe çalışmasına başlamadan
önce , evini ve stüdyosunu düzenli bırakıp bırakmadığını düşünerek , huzursuz bir şekilde adamı karşılamaya gitti.
Ortalığı adamın gelmesine yakın toplamayı düşünüyordu.Berbat olabilirdi ama bu halinin davranışlarını kötü etkilemesini istemiyordu. Adamı kendine güvenli ve dostça karşılamak,
kötü görünümünün verdiği dezavantajı gidermenin tek yolu olacağını düşünüyordu.Adamı selamladığında , adam hala ondan birkaç adım uzaktaydı."merhaba."dedi ona neşeyle gülümseyerek."sanırım saatleri şaşırdık.
Sizi bu kadar erken beklemiyordum."
" Bu şeytani oyununuza uzun zamandır devam ettiğinizi biliyorum."
Sehun, eski beton kaldırımda ayağındaki lastik ayakkabılarla yürürken, birden keskin bir şekilde durunca ayağı kaydı.Başını şaşkın bir şekilde
salladı."Üzgünüm, ben.."
"Siz kim olduğunuzu sanıyorsunuz, bay?"
"Bay Oh. Siz benim kim olduğumu sanmıştınız?"
"Sizden tekrar mektup alamadım. Peki şimdi ne gibi bir şeytanlık yapmayı planlıyordunuz?"
"Ne gibi şeytanlık planladığımı mı sordunuz?"
Sehun , etrafı çaresiz bir şekilde inceleyip, sanki ön taraçasındaki devasa çınarların bu münasebetsiz soruya cevap vermesini bekler gibi
onlara tuhaf bir şekilde baktı."Bana neden o mektupları gönderdiniz?"
"Mektuplar mı?"
Adam kesinlikle çok öfkeliydi ve Sehun'un ona olan biteni açıklamayışı , adamı daha da öfkelendirmişe benziyordu. Sehun kafasını kaldırıp
ona bakıncaya kadar, adam tıpkı tarla faresinin üstüne atlayan bir kartal gibi onun üstüne atlayıp, köşeye sıkıştırdı.Adamın sırtına vuran güneşi,
onu siluet halinde gösteriyordu.Adam Kore'ye uymayacak şekilde esmer ,uzun boylu ,temiz giyinimliydi ve üzerine gelişigüzel giydiği bol dökümlü pantolon ve spor gömleğiyle
oldukça şık duruyordu, giydiklerinin hepsi moda , hepsi kusursuzdu. Gözüne taktığı ışığı geçirmez mat camlı havacı gözlüklerinden adamın gözlerini
göremiyordu.
"Neden söz ettiğinizi anlayamadım."
"Mektuplar , Bay Oh , o mektuplardan."kelimeler adamın bembeyaz dişlerinin arasından gergin bir şekilde dökülüyordu.
"Hangi mektuplardan?"
"Aptalı oynama."
"Doğru eve geldiğinizden emin misiniz?"
Adam öne doğru bir başka adım daha attı.Adam biraz daha güçlü sesle ona," Doğru eve geldiğimi biliyorum ." dedi.
"Kesinlikle yanılıyorsunuz." Sehun , özellikle hayatında tanışmadığı bir adama bilmediği bir konuda kendisini savunmak zorunda kalmaktan hiç hoşlanmamıştı.
"Siz ya delisiniz ya da sarhoş ama her iki durumda da yanılıyorsunuz.Aradığınız kişi ben değilim ve hemen mülkümü terk etmenizi rica ediyorum. Hemen şimdi."
"Beni bekliyordunuz.Bunun , benimle konuşma tarzınızdan bile kolayca anlaşıldığını söyleyebilirim."
"Sizin reklam ajansından gelmesini beklediğim kişi olduğunuzu sanmıştım ."
" Hayır, reklam ajansından gelmedim."
"Şükürler olsun." Sehun bu kadar mantıksız ve huysuz biriyle iş yapacak olmaktan nefret ediyordu.
"Siz benim kim olduğumu çok iyi biliyorsunuz." dedi adam gözünden güneş gözlüklerini çıkartarak.
Sehun,onun gözlerini görünce şaşkınlıktan birden derin bir soluk aldı ve geriye doğru gitti.Çünkü bu adamın gerçekten kim olduğunu çok iyi biliyordu.Bir
anda hızla atmaya başlayan kalbinin yuvasından dışarı fırlamasına engel olmak için elni sımsıkı göğüsüne bastırdı."Kai," dedi, nefes nefese.
"Doğru, Kim Kai. Tıpkı bana yolladığın mektupların üstündeki zarflara yazdığın gibi.""
Sehun, onun yıllar sonra, sadece birkaç adım ötesinde tekrar durmasından şaşkına dönmüştü.Bu kez adamın yüzünü gazetelerden ya da televizyondan görüyordu.
Adam etiyle kemiğiyle tam karşısındaydı.Aradan geçen yıllar adamın bedenine nazik davranmış, onu yıpratacağına daha da güzelleştirmişti.
Sehun durup, ona daha yakından bakmak istedi.Ama adam ona kelimenin tam anlamıyla aşağılarcasına bakıyordu, onu tanıyamamıştı."İçeri buyurun, Bay Kim."dedi Sehun
kibar bir şekilde.
Hafta sonunun güneşli olmasından istifade edip bahçeleriyle uğraşan pek çok komşusu, işlerini güçlerini bırakıp Sehun'un ziyaretçisine ve onun arabasına merakla bakmaya
başladılar.
Sehun'un ziyaretçisi olması sıradışı bir durum değildi.Zaten onun müşterileri çoğunlukla evini ziyaret ederdi.Müşterileri, genellikle koyu renkli takım elbiseler giyen,
cidde yöneticilerdi. İçlerinde yalnızca bir kaçının film yıldızları gibi bronz teni ve böylesine gösterişli arabası vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YILLAR SONRA *SeKai
Fiksi PenggemarSehun hiç unutmadı Acısını da aşkını da Sehun'un hiç çocuğu olmadı.