57+

283 22 0
                                    

yine küçük bir açıklama; hoseok, jimin ve jungkook dönemdaş oldukları için aynı yaştalar. yine de jimin ikisinden de biraz büyük. taehyung ise alt sınıf. bu ne amk dediğinizi duyar gibiyim, sori.
...

Jimin, yanındaki çocukla birlikte içeri girdi. İkisini görüp yanlarına geldiğinde söze Jungkook girdi."Hoşgeldin, Taehyung nerede, göremiyoruz?"

Çocuk etrafa bakınır gibi yaptığında Taehyung sitemle gülümsedi ve biraz da utanarak başını öne eğdi. "Hyung"

"Boy esprisi yapmadım tatlım, sadece abin seni bu sıcakta sarıp sarmalayacak kadar şefkatli olmalı."

Yanına yaklaşıp onun ceketini ve şapkasını çıkardı. Park Jimin onlara kötü bakışlar göndermeye devam ediyordu. Eski yerine geçip gülümsedi.

"Hoseok; bu Taehyung, Jimin'in kardeşi. Ve Taehyung; bu Hoseok, benim en yakın arkadaşım." İkisi de birbirini zaten tanıyordu.

"En yakın arkadaşın mıydı?" Taehyung gözlerini büyüterek ağzından kaçırdığında birkaç saniye sonra kendine geldi. "Yani şey, sizi pek birlikte görmemiştim de."

Kendi kendine tebessüm ettiğinde Hoseok onun bu haline kıkırdadı. "Çok sevimli." sessiz bir şekilde söyledi.

Fakat mavi saçlı çocuğun aniden ona dönmesiyle duyduğunu anlamıştı. Biraz çekindi. Jungkook ona kaçamak bakışlar atıp ortamı sakinleştirmeye çalışırken gergince gülümsüyordu. Yine de rahattı. O her zaman rahattı.

Güneşli havada akşama kadar oturduklarında değişik bir şekilde muhabbet dönmüştü. Çocuk artık Jimin'e kabul ettirmek için bin dereden bin su getirdiği planı uygulamaya başlaması gerektiğini düşündü.

Telefonuyla bir süre oyalandı ve sonra endişeli bir ifadeyle söylendi. "Tanrım, gitmem gerek." Taehyung hemen ayağa fırlamıştı. " İyi misin hyung?"

Başını salladı. İyi oyunculuk yapıyordu. "İyiyim" Yanındaki çocuğa döndü. "Jimin, benimle gelir misin?"

Jimin başını ustaca salladığında Jeon iğrenç dediği planı nasıl bu kadar iyi oynayabildiğine şaşırıyordu. Sonra arkadaşının kolunu tuttu. "Hoseok, Taehyung'u eve bırakır mısın?"

Hoseok bunun üzerine biraz anlar gibi oldu. Onun eline yapışıp fısıldadı. "Kook, yapma; zaten elim ayağına dolanıyor. Kook ona eğildi. "Hayatının fırsatı işte."

Sonra da gözden kayboldular. En azından geride kalan ikisi öyle sanarken genç olan, kafenin önünde yirmi dakikalık bir savaş vermiş ve tam 18 kere içeri dalmak isteyen çocuğu tutup engel olmuştu.

Hoseok kapıdan bakıp öbürüne döndü, hâlâ bir melek gibi gülümsüyordu. Adından iyi bildiği şeyi sordu. "Evin nerede?"

blue or spontane | jikook ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin