Bir adam vardı karşımda; ilk aşkım, ilk yuvam, ilk evim. Sığındığım en sakin liman, yaslandığım en sağlam dağ, huzuru en çok hissettiğim yer, sevdiğim, sevildiğim, ya da sevildiğimi sandığım. Bazı anlar vardır ya hani; yutkunmak istersin ama boğazına oturan bir yumru vardır, konuşmak istersin ama ağzının içini kurutan bir ateş vardır, nefes almak istersin ama göğsünü sıkan bir el vardır. Bugün burada, sevdiğim adam tam karşımda dimdik bir şekilde dururken, gözlerinde kendi ruhumun ölüsünü görürken daha fazla dayanamadım. Verdiğim yemini bozdum, tuttuğum sözleri çiğnedim. Aldığım nefes bana yetmedi, eğildim, dizlerimin üstüne tıpkı ölü bir bedeni ruhun terk etmesi gibi ağır ağır kapaklandım. Çok uzun zamandır yanaklarımda hissetmediğim tuzlu suyu hissettim, gözyaşım. O kadar yabancı geldi ki ağlamak, işte o zaman anladım, yenildim ben. Evet düşmanım çoktu, savaştığım insan çoktu. Darbe indirmek isteyen bir sürü kişi vardı sırada bekleyen. Ama bugün, benim dizlerimi büken, nefesimi daraltan, hıçkırıklarımı serbest bırakan kişi asla beklemediğim bir vurgundu. Sonsuz bir sevgi ile bağlandığım, güvenimi tek bir gün boşa çıkarmayan, sol yanımın en güzel köşesinde sakladığım sevgilimdi beni bu hale getiren. İnanamadım tüm bu yaşananlara, inanmak istemedim, yaşamak istemedim. Allah'ım, tüm bunların bir rüya olması için her şeyimi verirdim o an belki de..Ama bugün, hissettiğim her duygu ve aldığım her darbe gerçekti. İnanmış, kandırılmış ve yıkılmıştım. Yıllarımı verdiğim tüm emeklerimin çöpe gitmesi sadece 1 günde gerçekleşmişti, başladığım yere, çok daha kötü bir halde geri dönmüştüm. En acısı, en can alıcı kısmı ise bunu bana yapan kişiye kör kütük aşık oluşumdu, belki de bu yüzdendi her şeyi çok geç fark edişim, geç kalmışlığım.Çok zor, yerden kalkmak çok zor, başımı kaldırmak çok zor, haykırmak istediğim tüm o saniyelerde susmak çok zor. Ama yapıyorum bir şekilde, gözlerimi az önce beni öldüren o maviliklere çıkarıyorum. Canımı yakan bir nefes daha çekiyorum içime, titrek dudaklarımdan çıkan tek bir kelime var, neden? Neden Ali? Beni neden öldürdün?
O kadar sık tekrarlıyor ki bu kelimeyi dudaklarım, bir cevabı olmalı bu sorunun. Tüm bu yaşananların bir nedeni olmalı diyorum kendi kendime. Çünkü içimdeki o aptal, o arsız kız çocuğu hala küçücük de olsa bir umut bekliyor, Ali'nin dudaklarından çıkacak mantıklı sebepleri bekliyor. Toprağında solan tüm çiçeklerin yeniden yeşermesi için bekliyor. Okyanus mavisi gözlerin kırdığı tüm duvarları onarmasını istiyor çaresizce. Ama ben onun kadar sabırlı değilim, onun kadar ümitli hiç değilim. Çünkü görüyorum, karşımdaki adam her şeyin farkında, her şeyin böyle olacağını biliyordu. Çünkü biliyorum, onun hayatı da tıpkı benim ki gibi her zaman kurulu bir düzen içerisinde ilerliyordu. Belki de en başından beri tam da olmak istediği yerdeydi. Hiç istemesem de farkına varıyorum böylelikle bazı şeylerin. Aklıma gelen her düşünce, kafamı karıştıran her hareket anlam kazanıyor çoktan hissettiğim bir kabullenmişlik ile, bir zamanlar görmezden gelmeye çalıştığım her detay büyük bir resmin içine çekiyor şimdi beni en savunmasız halimle.
- Konuşsana Ali, bana verecek tek bir cevabın yok mu sahiden? Karşımda böyle kendinden emin, böyle dimdik dururken hiç mi kızarmıyor yüzün, hiç mi eğmiyor başını yaptıkların?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NAMÜTENAHİ
Fiksi RemajaAma bugün, benim dizlerimi büken, nefesimi daraltan, hıçkırıklarımı serbest bırakan kişi asla beklemediğim bir vurgundu. Sonsuz bir sevgi ile bağlandığım, güvenimi tek bir gün boşa çıkarmayan, sol yanımın en güzel köşesinde sakladığım sevgilimdi ben...