0.1

7 0 0
                                    

sen hep böyle güzel mi gülüyordun*

Kulaklıklarım takılı zorlanarak da olsa pedalları çeviriyorum. Müzik dinlemenin ruhuma iyi geldiği kadar hiçbir şey gelmiyor. Ruhumu temizliyor, gerçeklikten uzaklaştırıyor beni. Sabah gördüğüm rüyanın etkisinden çıkmaya çalışıyorum. Furkan'ın Eda'yı sevdiği fikrini aklımdan çıkarmaya çalışarak. Hızla sürdüğüm bisiklet barakanın önüne gelince kulaklıklarımı çıkarıp iniyorum. Ve içeriye yürümeye başlıyorum. Tam kapıyı açacakken Furkan'ın sesini duyuyorum.

"Dinlemeyecek misin?" diyor yorgunluğu sesinden bile anlaşılacak şekilde.

Yavaşça dönüyorum arkama. "Neyi dinleyeyim ki Furkan? Boş versene ya. Bunları bile söylemeye tenezzül etmemişsin. Neyi açıklayacaksın?" diyorum.

Furkan söylediklerimle irkiliyor. Onun bu hallerini Eda'nın yokluğuna bağlıyorum ve vereceği cevabı bekliyorum.

" Görmüyor musun yoksa böylesi mi işine geliyor?" dedikleriyle sinirlenmeye başlıyorum.

Hatta öyle ki kendime hakim olamayıp bağırıyorum. "Neyi Furkan neyi?"

**************************************************************

Susmak bilmeyen telefonumun sesine uyanıyorum. Normalde nefret ettiğim bir durum olduğu için hep sessizde uyurum ama unutmuşum sanırım. Arayanın Furkan olduğunu görünce kendimi toparlayıp açıyorum telefonu.

"İzel" ismimi söyledikten sonra feci şekilde öksürmeye başlıyor. Telaşlanmaya başlıyorum istemsizce.

"Furkan iyi misin?" diyebiliyorum sadece.

"Değilim galiba. Yerimden bile kalkamıyorum. Gelemeyeceğim bugün onu haber vermek için aradım." diyor kesik kesik sesiyle. Daha da telaşlanıyorum.

"Tamam " deyip kapatıyorum telefonu. Gideceğimi söylesem nasıl kızacağını biliyorum. Hemen kalkıyorum yerimden. Çantamı alıyorum dolaptan ve içine ağrı kesici annemin bitki çayı gibi şeyleri doluşturuyorum. Sonra hızla mutfağa gidiyorum ve domatesleri alıp doğramaya başlıyorum. Furkan hastayken en çok bu çorbayı sever, biliyorum. Çok sık hasta olmaz zaten. Olsa da asla belli etmez. Hasta olduğunu söylediğine göre kötü olduğunu düşünüyorum ve çorbayı yapıp bir an önce yanına gitmek istiyorum sadece. Eda şehir dışında, Barış abi işte... Furkan'ın yanında tek kalabildiğim nadir bir gün. Düşünürken mutlu olmadan da edemiyorum. Çorba hazır olunca kapaklı bir kaba doldurup çantama onu da koyuyorum. Kapının yanındaki dolaptan ayakkabılarımı alırken aynaya çarpıyor gözüm: üzerimde çatıda ıslandığımız gün Furkan'ın verdiği sweati, altımda bol bir eşofman... Nasıl göründüğüm konusuna çok takılmamaya çalışıyorum. Oyalanmadan evden çıkıp gelen taksiye biniyorum ve Furkan'ın evine gidene kadar müzik dinleyerek yolu izliyorum.

Taksi evin önünde durunca iniyorum. Uyuyor olabileceğini düşünüp yedek anahtarı çıkarıyorum ve içeriye giriyorum. Salondan dönünce karşıda kalan odasına doğru ilerliyorum. Kapısı açık olduğundan kapıya vurma gereği duymadan giriyorum içeriye. Kıpkırmızı olmuş gözleri, yüzü... Saçları darmadağınık, üzerinde iki üç tane battaniye. İçim sızlıyor onu bu halde görünce. "Furkan" diyebiliyorum yalnızca sesimin titrediğini gizlemeye çalışarak. Gözlerim de doluyor hemen. Belli etmemeye çalışıyorum ama pek de beceremiyorum.

Furkan bana dönüyor, "Niye geldin ki, ben idare ediyordum." diyor.

Sinirlenmeye başlıyorum. "Haline bak bir de neden geldin diyor ya. Kalk acile gidiyo-" cümlemi tamamlamadan atlıyor söze.

"Hiçbir yere gelmeyeceğimi biliyorsun. " diyor kısık sesiyle. Israr etmemeye karar veriyorum. Kalkıp çantamdan ateş ölçeri alıyorum ve alnına doğru tutuyorum. Gördüğüm sayıyla iyice telaşlanmaya başlıyorum. '39.3' Hemen kalkıp Furkan'ın üstündeki battaniyeleri alıyorum.

"Ya üşüyorum ben bırak battaniyeleri" diyor Furkan ama ben hiç duymamış gibi yapıyorum. Kollarından tutup kaldırıyorum yavaşça. Furkan istemese de direnmesinin bir anlamı olmadığını bildiğinden sadece bana ayak uyduruyor. Yavaş yavaş banyoya götürüyorum onu. Zar zor ayakta durduğunu gördüğümden suyu ılık bir şekilde ayarlayıp, sweatini çıkarıyor ve duşun altına yolluyorum onu. Furkan duş alırken odasını toplayıp, çorbayı tasa koyuyorum. Nitekim o da kısa sürede çıkıyor duştan. Üzerine yine sweat giydiğini görünce kızıyorum istemsizce. Dik dik bakmamdan neye kızdığımı anlayıp çıkarıyor sweatini. Ben de dolaba yönelip t-shirt çıkarıp uzatıyorum. Giyiyor yavaşça. Yatağa uzanmasına yardım edip çorbayı getiriyorum. İkimiz de konuşmaya çekiniyor gibiyiz. Çorbadan bir kaşık alıp uzatıyorum Furkan'a. İçiyor ve sessizliği bozan o oluyor.

"Neden yapıyorsun bunu?" diyor. Ne için sorduğunu anlayamıyorum.

"Neyi neden yapıyorum?" diyorum analmayan bir ifadeyle.

"Bana kendinden iyi bakıyorsun, hasta olduğumu görünce için titriyor, görüyorum. Bana annemin bakmadığı gibi bakıyorsun İzel." dedikleriyle irkiliyorum. Gözlerimi kaçırıyorum önce. Sonra yutkunup konuşmaya başlıyorum.

"Dayanamıyorum seni böyle görmeye. Annen seni sevmiyor, yanında olmak istemiyor diye ben de mi olmayayım? Ne saçma mantık bu böyle. Hadi sus yemeğini ye de iyileş bir an önce." diyorum ortamın sertliğini biraz da kırmak için. Furkan da itiraz etmeyip yiyor yavaş yavaş.

O yemeğini yerken onu izliyorum. Kumral saçları dağıldığında ne kadar yakışıyor ona diye düşünmeden de edemiyorum. Gözlerini kaldırıp bana bakıyor, kalbim hızlanmaya başlıyor. Aldırmamaya çalışıp hafifçe gülüyorum ben de ona. Yemeğini bitirince mutfağa bırakıp geliyorum. İlacını da getirip yanına oturuyorum yavaşça rahatsız etmemek için. İçtikten sonra onu da mutfağa götürüp, ortalıkta kalan bir kaç bulaşığı makineye yerleştirip çalıştırıyorum. Odasına dönünce ortalıktaki bir kaç şeyi kaldırıyorum, yağmur yağmaya başladığı için perdeyi açıp camı kapatıyorum. Sonra da bana bakmakta olan Furkan'ın yanına oturuyorum. O kadar halsiz görünüyor ki hasta olmaması için verebileceğim şeylerin sayısı milyonları geçiyor zihnimde. Bunu ona belli etmemek için bir kitap alıp okumaya başlıyorum, Furkan da uykuya dalınca üzerini örtüp onu seyretmeye başlıyorum. Bir süre sonra ben de uykuya dalıyorum.

**************************************

Çalan telefonun sesiyle irkilip gözlerimi açıyorum. Ama benim telefonum olmadığını fark ediyorum. Furkan'ın telefonu olduğundan bakmamaya karar veremiyorum ancak ısrarla çalan telefon buna engel oluyor. Ekrana bakınca gözüken 'Eda' yazısı açmamı sağlıyor. Ancak sessiz konuşmaya özen gösteriyorum zira Furkan hala uyuyor. Balkona çıkınca yüzüme vuran rüzgar biraz üşütse de Furkan'ın uyanmasından iyidir diye düşünüyorum. "Efendim Eda?" diyorum.

"İzel? Furkan orada mı?" diyor meraklı bir şekilde.

"Evet ama uyuyor. Bir şey mi söyleyecektin?" diyorum. "Yok, akşam dönüyorum İspanyadan. Furkan müsaitse bir şeyler içmek istiyordum onunla." dedikleriyle donup kalıyorum. Hepimizle değil, sadece Furkanla. Umursamamaya çalışıyorum. "Gelebileceğini sanmıyorum, üşütmüş baya. Neyse benim kapatmam lazım. Görüşürüz." deyip kapatıyorum ama dediklerini aklımdan çıkaramıyorum. Furkanla Eda'nın bir arada bulunduğu tüm ortamlar aklımdan geçiyor. Kıskançlık istemesem de damarlarıma doluyor. Ağlamaya başlıyorum. Ses çıkarmamaya dikkat ederek balkondaki koltuklardan birine çöküyorum ve hava çok soğuk olsa da Furkan'ın bir gün başka biriyle olma düşüncesi içimi öyle alev dolduruyor ki hissetmiyorum bile soğuğu. Ben gözyaşları içinde bunları düşünürken balkonun kapısı açılıyor. Furkan bana bakmaya çıktığında ağlarken görünce ne olduğunu anlamayan gözlerle bana bakmaya başlıyor. Sonra yanıma oturuyor. Hasta olduğunu hatırlayınca kolundan tutup kaldırmaya yelteniyorum.

 "Otursana, iki dakika soğuktan ölmem" diyor üzgün bir sesle. Onu kırmak ne mümkün. Geri oturuyorum.

 "Anlat bakalım güzelim, ne oldu da böyle ağlıyorsun?" diyor gözlerimin tam içine bakarak. 

Eda'yı benden daha güzel bulduğunu, bana sadece kibarlık olarak böyle dediğini düşünüyorum. Daha da hızlanıyor ağlamam. "Yok bir şeyim Furkan" diyebiliyorum sadece. Gözlerimi silip " Hadi kalk içeriye gidelim, daha da üşüteceksin." deyip çekiştirmeye başlıyorum. Yorgun gözleriyle bana bakıp kalkıyor yerinden. Balkonun kapısını açıp duraksıyor. Neden durduğunu sormak için ağzımı açacakken kenara çekiliyor. Gördüğüm şeyle dehşete düşüyorum. Büyük bir çanta dolusu  silah ve her yere saçılmış kan ....

BarakaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin