Uzay'dan
Hastaneden çıktıktan sonra motorla ilk önce sahile geldim. Bir büfeden bi paket sigara aldıktan sonra sahil kenarındaki bankta oturdum. Cebimden paketimi çıkarıp içinden bir adet sigara çıkardım. Sigarayı dudaklarımın arasına koyup ateşledim. Sonrada sigarayı elime aldım ve düşüncelere daldım. Güneşle ilk tanışmamız geldi aklıma. Biz güneşle 11.sınıfta tanışmıştık. Ben o zaman İzmir de yaşıyordum. Aslında Güneş'de İzmir de yaşıyordu. Ama Güneş İzmir'in ilçesi olan Bayındır'da yaşıyordu. Güneş 9. Ve 10. Sınıfı aslında yaşadığı Bayındır'da okumuştu. Ama sonra okulunu sevmediği ve üniversite sınavına daha iyi hazırlanmak için İzmir'de ki özel bir okula gelmişti. O kadar şanslıyım ki gittiği okul benim gittiğim okuldu. Ben 9. Sınıftan beri o okulda okuyordum. Güneş'in ailesi Bayındır'da olduğu için Güneş İzmir'de yaşayan ananesi ile birlikte kalıyordu. İlk görüşte aşka inanır mısınız? Ben inanmazdım şahsen. Ama öyle olmadı. Aslında ben ilk önce Güneşi okulda görmedim. Ben onu ilk Güzelyalıda ki bir kafede gördüm. İlk orada aşık oldum ona. O gün kafede arkadaşlarımla oturuyordum. O da arkadaşlarıyla oturuyordu. Ben onu gördükten sonra bizimkilere göstermiştim. Konuşmalı mıydım? Bilmiyordum. Emin olamadım. Bizimkiler beni cesaretlendirmeye çalışırken bi baktım masada yoktu. Hemen kafeden dışarı çıktım. O da tam bu sırada motoruna binip uzaklaştı. Bense üzgün bir şekilde masama döndüm. O gece eve gelince deli gibi onu bulmaya çalıştım. Ama nafile bulamadım. 1 hafta sonra okullar açılınca onu bizim sınıfta ilk gördüğümde bi çocuk gibi sevinmiştim. Ve şansa ben en arkada tek başıma oturuyordum. Ama bir kaç kişinin de yanı boştu. Ama Güneş beni seçmişti sanki. Gelip benim yanıma oturmuştu. Bunları düşünürken elimde hissettiğim acıyla yüzümü buruşturdum. Sigaramı içmeyi unuttuğum için elimde bitmişti ve sonuna gelince elim yanmıştı. Sigarayı söndürüp çöpe attıktan sonra eve gitmek için motoruma bindim.
Güneş'ten
Arabama bindikten sonra direk eve geldim. Anahtarımı sabah evden çıkarken unuttuğum inçin kapıyı çaldım. Kapıyı ev arkadaşım Sıla açtı. Sıla benim Bayındırdan arkadaşımdı. Kapıyı açar açmaz bana:
-Ne oldu sana böyle betin benzin atmış.
-Yok kanka bir şey...
-Nasıl yok kızım.
-Eski birini gördüm.
-(alaycı bir şekilde) Uzayı'mı gördün. (Kahkaha atarak.)
-...
-Hastrolojiiii...
-...
-Sen ciddi misin?
-(kafamı sallayarak) Maalesef evet.
-Neeeee? Ciddisin sen! E noldu peki anlatsana nerede gördün? Hastanede deme vallahi düşüp bayılırım.
-(kafamı sallayarak onu onayladım.)
-Ay gerçekten düşüp bayılacağım şimdi.
-Sıla bi dur kızım ya motorun soğusun neler yaşadım ben bu gün.
-Haklısın kanka ya gel oturalım.
(İçeriye geçip oturduktan sonra sıla:)
-E anlat bakalım o da seni gördü mü?
-Evet.
-Nerede gördün? İlk o mu gördü seni yoksa sen mi?
-İlk ben gördüm ve evet o da beni gördü.
-Konuştunuz mu hiç? Sizin hastanede ne işi varmış ki?
-Bizim hastanede çalışacakmış artık.
-Yuh! Oha! Hep beraber olacaksınız yani.
-Abartma ben niye onunla hep beraber olayım.
-Tamam tamam. Konuştunuz mu cevap vermedin bu soruma.
-(kısık bir sesle kendi kendime mırıldanarak: Keşke sadece konuşsaydık.)
-Neeeeeee?
-Ne bağırıyorsun kızım noldu?
-Ne demek keşke sadece konuşsaydık?
-(Has ben bunu içimden söyledim sanıyordum. Anlat bakalımmmm Güneş Hanım) İşte sadece keşke konuşsaydık.
-Noldu hemen anlatıyorsun.
-İşte ben bunu hastanede danışmada gördüm.
-Eeeeee...
-Danışmadaki kızla konuşuyordu. Ben ilk önce başkası sandım ve olayın üstünde bek durmadım.
-Eeeeee...
-Bi sus da anlatayım sıla!
-Ay tamam pardon. Çok heyecanlı. Evet devam et.
-(Sıla'ya göz devirdikten sonra devam ettim.) Bu arada ben ona bakarken Nurcan geldi yanıma.
-Hadi be eee sonra... Pardon özür dilerim devam et.
-Acilden çağırmışlar. Oraya gittim bi de saat birde toplantı varmış onu söyledi. Bende acile gittim ilk önce sonra toplantıya gittim ama toplantıya on beş dakika falan geç kaldım. Sonra kapıyı açar açmaz herkes bana döndü. E tabi geç kaldım ya toplantıya herkes toplantının ortasında açılınca kapı herkes kapıya döndü.
-Ve tabi ki de Uzayda döndü değil mi?
-(kafamla onu onayladıktan sonra devam ettim) Sonra bi süre birbirimize baktık. Sonra ben yerime geçip oturdum. Toplantı bitince çayımı alıp çatıya çıktım. Sonra çatıda tam çayımı içerken o geldi. Yanıma oturdu. Onun da elinde çay vardı.
-Defne çayı vardı değil mi onun elinde de?
-Evet...
-Tahmin etmiştim.
-Bardağını benim bardağımın yanına koyunca istemsizce bardağa baktım. Onun da defne çayı içtiğini görünce hafiften bir tebessüm oldu yüzümde... Sonra ona baktım onun da yüzünde tebessüm vardı. Hemen surat ifademi değiştirip önüme döndüm. O da benimle konuşmaya başladı. Ama ben hiçbir şey demedim tabiki. Sonra sürekli lütfen dedi.
Ben de -SENİNLE KONUŞMAK İSTEMİYORUM UZAY. Dedim. Falan işte böyle...
-Eee devamında ne oldu?
-Olmadı bir şey falan.
-Hemen anlat yemezler!
-Üf tamam senden de bir şey kaçmıyor. Dedi ki: Ben senin neden konuşmak istemediğini biliyorum falan filan. Ondan sonra benim bir suçum yok ayaklarına girdi. Benim tek suçum sana yalan söylemekti dedi.
-Yalan mı? Peki Sude?
-Ben de aynı şeyi sordum. Ondan sonra sinirle ayağa kalktım. Biliyorsun ben hızlıca ve sinirliyken ayağa kalkınca başım dönüyor dengem bozuluyor.
-Evet
-İşte benim dengem bozuldu. Bu kaktı beni tuttu falan. Emin olamıyorum dedi sonra.
-Neye emin olamıyormuş beyfendi?
-Bende sordum.
-Değişip değişmediğine dedi.
-...
-Sonra sadece dış görünüşün değişmiş dedi. Ama haraketlerin ve...
-VE?
-Gülüşün değişmemiş dedi.
-Ay götüme bak sen öylemiymiş Uzay bey!
-Aynen!
-Eee sonra.
-Ben kızdım falan ondan sonra tam gidecekken beni tuttu belimden kendine çekti.
-OHA!
-Sonra elini saçlarıma çıkardı ve saçlarımı okşamaya başladı.
-Biliyor tabi pislik senin zayıf noktanı.
-Ne yapsam da göz kapaklarıma engel olamadım. Kendiliğinden kapandı. Ondan sonra elini yine belime indirdi ve anlını anlıma getirdi. Ve bu arada belimdeki elleri gevşemişti. Bende bunu fırsat bilip geri çıkmak için hamle yaptım benim hamle yapmamla birlikte beni tutup kendine çekti ve anladın sen.
-Devam et!
-Üf tamam. İşte dudaklarıma yapıştı.
-YUH!
-Ben tabi far görmüş tavşan gibi kaldım öylece. Ama öyle öpüyordu ki beni sanki 6 yılın acısını çıkarıyor gibi. Benim salak kalbim de dayanamadı ve bende ona karşılık verdim.
-Ciddi olamazsın güneş ne çabuk unuttun sana yaptıklarını.
-Çok kısa bir süreliğine unuttum. Sonra aklıma geldi. Ve aklıma gelmesiyle beraber hemen onu kendimden uzaklaştırıp suratına okkalı bir tokat yapıştırdım.
-Oh iyi yapmışsın.
-Sonrada Sakın bir daha böyle bir şey yapmaya cüret etme dedim. Ve koşarak ayrıldım oradan..
-İyi olmuş az bile ona!
-Aynen. Kanka ben bu gün çok yoruldum. Gidip yatacağım. Sana iyi geceler. Bu arada sen ne yapacaksın?
-Wes gelecek kanka çıkacağım ben. Ama istersen kalabilirim.
-Yok kankam gerek yok çık sen yatacağım zaten ben.
-Tamamdır iyi geceler.
-Sana da iyi eğlenceler.Birbirimize öpücük attıktan sonra ben odama gittim. Ve pijamalarımı giyip yatağa girdim. Bu günü vücudum kaldıramamıştı. Ve o yüzden hemen uykuya daldım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Uzay'da Kaybolan Güneş
Fiksi RemajaBen Uzay'ın Güneşiydim Ama Uzay'da Yavaş Yavaş Kayboluyorum...