-7-

738 77 11
                                    


"Merhaba." Kadın odaya elinde bir fincan ile girip kapıyı kapadı.

Yatağın başlığına sırtını yaslamış adam kadının gelmesi ile dikleşti ve güçlükle nefesini verdi.

"Merhaba." Bucky kadına cevap verdi ve kadının yatağına oturmasına izin verdi.

Tasi elindeki fincanı Bucky'e uzattı.

"Al bakalım." Adam fincanı yavaşça kadının ellerinden aldı ve çayı kokladı.
Papatyaydı. Bir yudum içti. Sıcak sıvı boğazından kayıp giderken gözlerini kapattı.

Bucky, kadından yardım isteyeli günler olmuştu ve her yatmadan önce kadın onun için yaptığı bitki çaylarından getiriyor, onunla sohbet ediyordu ve Bucky uyuyana kadar yanından ayrılmayıp o yorgun düşüp uyuduğunda bir şeyler mırıldanıp adamın rahat uyumasını sağlıyordu.

Yardım istediğinden beri Bucky o kadar güzel uyuyordu ki. Kâbuslar yoktu. Sabaha terli ve mutsuz uyanmıyordu. Her ne kadar utansa da hoşuna gitmişti ama kadının da bunu zorla yapmasını istemiyordu. Bebek gibi hissediyordu. Tasi'nin onunla bu kadar ilgilenmesi tatlıydı.

Yavaşça gözlerini açtığında ona gülümseyen kadına karşı o da gülümsedi.

Evet, Bucky gülümsemişti.

Bu Tasi'nin gülümsemesini arttırdı. Onu gülümsettiği için o kadar mutlu olmuştu ki!

"Güzel mi?"

Bucky kafasını olumlu anlamda salladı ve büyük bir yudum daha aldı. Kocaman fincanı çoktan bitirmişti. Kadın biten fincanı görünce kaşları hayretle havalandı ve kıkırdadı.

"Bu kadar sevebileceğini tahmin etmemiştim." Adamın elinden şekilli fincanı aldı ve yanındaki tozlanmaya başlamış komodinin üstüne zorla da olsa yetişip koydu.

"Haydi yat artık."

Adam yavaşça uzanırken üstündeki beyaz atlet biraz sıyrıldı. Kadın ince pikeyi adamın üzerine örttü.

Yıl bitiyordu ve o pike ile uyuyup atlet giyiyordu. Kasım ayındalardı! Kadın onun gibi üşümemeyi dileyip ayağa kalkacağı sırada Bucky mırıldandı. Papatya çayı iyice etkisini gösterip adamı rahatlatmıştı.

"Burada kalacak mısın?"

Tasi, onun pikesini düzelterek fısıltı ile adama cevap verdi.

"Sen uyuyana kadar buradayım."

Adam gözlerini kapatırken Tasi şu sıra yaptığı büyüyü yaptı ve oradaki sallanan salıncağa benzeyen sandalyeye oturdu. Yavaşça sallanırken etrafına bakınıyor ve kendince en son dinlediği şarkının ritmini mırıldanıyordu. Aradan bir süre geçti ve kadın adamın düzenli nefes alış verişlerini duyunca sandalyeden kalktı ve odayı aydınlatan üç-beş mumu söndürüp komodindeki fincanı aldı ve odadan çıkmak için adım attı.

"İyi geceler Bucky."

Kapıdan çıkmadan önce her gün yaptığı gibi bu cümleleri söyledi ve çıkıp kapıyı usulca kapatıp fincanı koymak için mutfağa indi.
•••

"Nat ve Barton nerede?" Tasi, ince, seyrek kaşlarını kaldırarak sordu.

Steve önündeki kum torbasına son yumruğunu atıp patlattı ve ellerine sardığı sargıları çıkarırken kadına döndü.

"Fury onları göreve gönderdi. Yarın beni de gönderecek."

Kadının kaldırdığı kaşları anında çatılırken adamın patlattığı kum torbasına bir bakış attı.

"Ne için?"

"Bildiğin şeyi soruyorsun," bir süre durduktan sonra sarışın adam sözüne devam etti.

O sırada Tasi saçlarını karıştırdı ve üfledi.

"Bucky'in nasıl bu hâle geldiğini araştırıyorduk. Bunu biliyorsun, "

Kadın kafasını salladı ve ardından kollarını bağladı.

"Hydra."

Şaşkınlıkla adama baktı. Hydra'nın yıllar önce bittiğini sanıyordu.

"Hydra dosyası kapanalı yıllar oldu."

Steve kafasını hayır anlamında salladı ve  kadına baktı.

"Hayır, kapanmamış. Kapattım sanı-"

Sarışın adam elinde tuttuğusargıları sinirle fırlattı.

"Ah, Tasi. Bir kafasını kesersen yerine iki tane daha çıkar. Bizimle ilgili kötü planları var."

"Kim söyledi sana bunu?"

"Zola."

Tasiella sinirle soludu.

"Arnim Zola?"

"Aynen."

"Peki planları neymiş?"

"Yenilmezler üssünü patlatmak?"

"Lanet olsun. Dalga geçtiğini söyle."

"Maalesef... Altımızda bir sürü patlayıcı var."

"Lanet olsun."

Kimse birbirine belli etmese de diken üstündelerdi.

•••
oy vermeyi unutmayın.







butterfly/bucky barnesHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin