"Jeon Jungkook'tan nefret ediyorum."Bu gece bunu belki de yüzüncü kez söylüyordum; fakat umrumda değildi. Çarşamba gününki olaylardan sonra ekstra daha da soğumuştum ve nedensizce içimde biten duyguların yerini büyük bir hırs almıştı.
"Bunu daha kaç kez söyleyeceksin?"
Lalisa elindeki saate bakarak umutsuzca konuştuğunda onu duymamazlığa gelerek gözümü en köşedeki ona diktim. Arkadaşlarıyla gülüşerek bir şeyler konuşuyordu, bazen yanına gelen kızlar ona kağıt parçaları veriyor ve daha sonra hepsi kalabalığın ardında yok oluyorlardı. O ise tüm kağıtları sehpanın üzerindeki büyük vazonun içine atıyordu. Onun için buydu. Değersizdi herkes.
Kağıtları kabul etse de büyük bir şerefsiz olduğunu söyleyecektim oysa.
Düşündüğüm şeyle dilimi ısırdım ve masanın üzerindeki kurabiyelerden bir tane alarak ağzıma attım. Sinirimi ancak bu şekilde yatıştırabiliyordum.
"Yugyeom!"
Lalisa onların tarafına doğru dönerek elini salladığında gözlerimi başka tarafa çevirdim. O taraftaki çoğu kişinin ilgisi buraya kaydığında gergince yerimde kıpırdanmıştım. Birbirinden nefret eden iki başkan adayı yine aynı partideydi.
"Çağırmasana şunu," diyerek Lalisa'nın kolunu dürtsem de o bunu görmezden gelerek onların olduğu tarafa doğru ilerlemişti. Masada tek başıma kaldığımda yutkundum. Beni bu partilerde yalnız bıraktıkları zaman çok da güzel şeyler olmuyordu.
Kendi içimde geçirdiğim iki dakikanın ardından masamda beliren şahısla dudaklarımı ısırdım. Yine olacaktı.
"Konuşmuyor muyuz?"
Sorduğu soruya nasıl cevap vereceğimi bilmediğim için hafif sarhoş ayağına yatarak yarım ağız sırıttım. Elimi yana açarak bedenimi ona doğru çevirdim. "Bak bak, Jeon Jungkook buralara gelir miymiş?"
Sesim beklediğimden daha yüksek çıktığından etraftaki birkaç kişinin dikkati anlık olarak bize doğru kaymıştı; fakat o kolumdan tutarak hafifçe kenara doğru ilerlememi sağladı. "Ne yapıyorsun?" diye tısladığımda kafasını hafifçe geriye doğru atmıştı.
"Konuşmaya çalışıyorum."
Yüzünü yüzüme doğru yaklaştırdığında geri çekilmedim, nefesini dudaklarımın üzerinde hissedebiliyordum. Kalbim tekrar ve tekrar yaşama dönerken elimi omuzlarına götürüp kendime doğru çektim. Yaptığım şey beklenmedikti. Bir an ben bile kendime inanamamıştım.
Dudaklarımı hafifçe onun dudakları arasında gezdirirken etraf sessizliğe gömülmüştü. Bu hissi biliyordum, lanet olsun ki ilk defa yapmıyorduk. Alıştığım izleri, tanıdık hissi ve kokusu beni yok ediyordu. İçeriden fethetmişti beni. Hiç beklemediğim yerden. Kalbimden.
Dudaklarını hızlıca dudaklarım arasına aldım, ağzını açması için ellerimi yanağına koyduğumda o bundan etkilenmemişti. Bu sefer parmaklarımı saçlarına daldırdım ve hafifçe geriye doğru çektim. Ama o ne üzerimdeki baskısını azalttı ne de dudaklarını araladı. İkimiz de nefessiz kalırcasına dudaklarımızı hareket ettirmeye başladığımız sırada, beklemediğim bir anda alt dudağıma küçük bir ısırık bırakmış ve hızlıca geri çekilmemi sağlamıştı.
"Ne yapıyorsun?" diye sinirle soluduğumda tek kaşını kaldırarak kafasını eğmişti. Derince bir nefes alıp elimi hafifçe dudağıma götürdüm. Elime bulaşan kan iziyle yüzümü buruşturdum. Kendini bu şekilde mi dizginleyecekti gerçekten?
''İkimizde sarhoş değiliz, neden hala sarhoş gibi davranıyoruz?''
Yaptığı itiraf ile beraber yanağımın içini dişlerimin arasına alarak kendimi sıkmıştım. Her şeyi farkında mıydı başından beri? O da mı başından beri rol yapıyordu o zaman? İnanmak istemiyordum.
''Neden bahsediyorsun, kafayı yemişsin,'' diyerek yanından geçmeye çalıştım fakat adımlarını bana doğru yönelterek önümde durdu. Bu sefer hafif bir parfüm kokusu içime dolaşmış, akciğerlerimin ihtiyacı olan asıl okjijeni ilk defa almış gibi hissetmiştim.
''İkimiz de bu lanet partilerin hepsinde sarhoş taklidi yaptık, aptal değilim. Neyin ne olduğunu görebiliyorum, bir bardak dahi içmediğin halde öptün. Kim fırsattan istifade şimdi?''
Haftalar önceki konuşmamıza gönderme yaptığında dudaklarımda belli belirsiz bir gülümseme oluştu fakat saniyeler içinde ciddileşip ellerimi göğsümün üstünde kavuşturdum. ''Güzel,'' durup yüzüme baktığında nefesimi tutmuştum. ''Ben de bunu anlaman için çalışıyordum bunca zamandır, anladığına göre artık yapmayız.''
Yalandı.
Bunu anlaması için böyle davranmıyordum. Neden yaptığımı bilmiyordum, içimden geliyordu. Bir kere, iki kere derken istemsizce sarhoş gibi davranıp onu yanıma çekiyordum. Ama o da başından beri sarhoş olmadığını söylüyordu.
Oyun kurayım derken o oyunun içine hapsolmuştum. Kendi tuzağıma beni düşürmüştü. Beni deli etmişti.
•
daha hızlı atacağım bundan sonra. diğer hikayem beginning of the end'e bakarsanız çok sevinirim🥰
ŞİMDİ OKUDUĞUN
wildflower • rosékook
Fanfictionjeon jungkook bu dünyaya beni sinir etmek için gelmişti ve bunu tam anlamıyla başarıyordu. [ Jeon Jungkook x Rosé ] for @exolis