GHB •NisBar ✓

10

Evden çıkıp caddenin karşısında ki markete doğru adımladım. Evde bir kaç eksik vardı.

Caddenin karşısına geçip markete girdim. Tatlı reyonunun önüne gelip bir kaç sevdiğim tatlı ve çikolata aldım.

Kasaya parayı verip marketten çıktım. Karşıya geçmek için arabalardan birinin bana yol vermesini beklerken biri önümde durmuştu.

Siyah bantlı arabanın camı açılınca bana karşı gülen sezai ile karşılaşmayı beklemiyordum.

"Nisa, naber?"

"Ne işin var senin burada?"

"Sana gelecektim ama burada karşılaşmamız tesadüf oldu diyebilirim."

"Sadete gel."

"Arabaya bin."

"Ne?"

"Korkma bir şey yapmayacağım."

"Ya bir git işine seninle mi uğraşacağım."

Arabanın önünden geçerken bana doğru gelip aniden fren yaptı.

"Hadi ama güzelim, zorlamayla halletmeyeyim."

Pek pes edecek gibi durmuyordu. Oflayıp arka koltuğa oturup yanımda ki siyah kaplama camı açarak dışarıyı izledim.

Benle konuşmaya çalışsada cevap vermiyordum.

"Geldik hadi in."

Arabadan inince Barış ve Sezai'nin evine geldiğimi farkettim. Niye getirdi ki buraya?

"Ne işimiz var burada?"

"Küçük bir işimiz var burada."

Önümden yürüyüp kapıyı açınca ben de içeri girdim.

Barış koltukta uyuyordu. Anlık yüzünü boyama isteği gelse de kendimi durdurup sezaiyi takip etmeye başladım.

Bir odaya gelip kapıyı ardımdan kapattı.

"Evet artık neden burada olduğumuzu açıklama vaktin geldi bence."

Cebinden çıkardığı şeyle ellerimin titremesine engel olamadım. Uyuşturucu onunlaydı. Kendime hakim olamayıp oda doğru adımladım. Paketi almaya çalışsamda elini yukarı kaldırıp vermiyordu.

"Ver artık şu lanet şeyi!"

Hafif sırıtıp geri çekildi.

"Öyle bedavaya olmaz güzelim. Bir şeyler vermen gerekiyor."

"Ne, ne gibi şeyler?"

"Bilmem."

Diyip elindeki paketi cebine koydu. Daha sonra bana doğru gelmeye başlayınca ben de geri geri gidiyordum.

En sonunda sırtım kapıya değince gözlerimi sıkıca yumup tiz bir çığlık attım. Hemen elini ağzıma bastırdı. Arkadaki elimde kapıyı açmaya çalışsamda olmuyordu kilitlemişti şerefsiz.

Boynuma öpmeye başlayınca konuşmaya devam etti.

"Biraz oyun oynayalım mı küçük?"

Kafamı olumsuz anlamda sallasam da beni takmamıştı. O boynumu öptükçe kendimden nefret ediyordum.

Belimden tutup yatağa yatırınca ayağımla bacak arasına bir tekme geçirip kapıyı yumruklamaya başladım.

"BARIŞ, BURAYA GEL ÇABUK. BARIŞ."

arkamdan sarılıp ağzımı kapatmasıyla terlemeye başladım.

"Sezai noluyo olum uyutturmadın beni bir."

İçimden dua ederken ayağımla kapıya sert bir tekme attım. Ağzım kapalı olsada boğuk bir şekilde bağırmaya çalışıyordum.

"Sezai cevap versene ne oluyor?"

Sezai beni kapıdan uzaklaştırıp cama doğru döndürdü. Ayağımla bacağına ters tekme atınca yere düştü. Anında tekrar kapıya koştum.

"Barış, barış orda mısın?"

"Nisa, sen misin?"

"Barış nolur, nolur kurtar beni bu ad-"

Demeye kalmadan Sezai tekrar ağzımı kapatmıştı. Beni geri geri götürüp masanın yanında ki çekmeceyi açtı. İçinden çıkardığı bıçağı boğazıma dayayınca tekrar titremeye başlamıştım.

Kapının aniden kırılmasıyla Barış'a baktım.

"Oruspu çocuğu bıraksana kızı."

"Olmaz Barış. Bu kız benim hayatımı mahvedecek. Ya öldüre-"

Cümleyi tamamlamadan Barış, Sezai'nin kollarının arasından beni aldı. Ardından sert bir yumruk geçirdi.

"Barış, bıçağı var."

Yerde yatan bedenin elinde ki bıçağı alıp cebine koydu.

Elimi tutup aşşağıya indik. Arabaya binip sürmeye başladı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum. Sahil gibi bir yerde durduğumuzda indik. Bir banka gelip oturduk.

Ben dolu gözlerimle denizi, o da beni izliyordu.

"İyi misin?"

Aniden sorduğu soruyla dolu gözlerim bana ihanet ederek akmaya başladı. Bedenimi saran kollar ile daha da ağlamaya başladım.

"Barış, ben, ben çok korkuyorum."

"Tamam, tamam. Bak buradayız, ben buradaydım. Korkma. Hadi sil gözlerini."

Benden ayrılıp bedenimi kendisine doğru döndürdü. Gözlerinden istemsizce kaçıyordum. Sanki bakarsam bir daha bırakamayacakmışım gibi.

Eliyle çenemi kaldırıp ona bakmamı sağladı.

"Gözlerime bak."

"Olmaz."

"Neden?"

"Boğulurum, gözlerinde."

Bunu dememe hafif gülüp konuştu.

"Ben boğuldum bile o ne olacak?"

Bu kurduğu son cümle olmuştu. Narin bir şekilde dudaklarını dudaklarıma bastırdı.