Zaman avuçlarımızdan akıp giderken, ben bunları yazarken, siz bunları okurken bile çoktan bir an kayboldu. Insan durduramadı zamanı, geçmişe gitmek istedi yapamadı, ileriye geçmek istedi olmadı... Bunları yaparken bile büyük bir zamanı kaybetti.
Uzun müddet duvardaki çatlağa gözüm dalmışken düşünüyordum bunları. Tutamadığım zamanı dolu dolu yaşayarak geçirmeliydim. Anı yaşamalıydım. Hepsi bu. Gözlerim ağırlaşıp duvardaki çatlak bulanıklaşmaya başlarken ayak tıkırtılarını işittim. Kapı usulca tıklandı. Belki duyamayacağım kadar usulca. Aralanan kapının ardından iri mavi gözleriyle bir baş çıkıverdi. Dudağında her zamanki tebessüm girmek için onay bekler gibi kapıda duruyordu. Hafif gülümseyerek gel işareti yaptım.
"Gece'm gel kuzum."
Minik adımlarla yatağımın ucuna oturdu. Birinden çekinircesine kapıya doğru baktı. Sonra bana dönüp kısık sesle: " Ceren'in doğum günü için planımız ne?" dedi. O anki suratını görünce içimde kaynayan bir gülme tuttu beni. Sanki bunu defalarca konuşmamışız gibi mavi harelerini aynı merakla gözlerime dikmişti.
" Daha önce ne konuştuysak o. " dedim yüzüne bakmadan. "O çok sevdiği kalabalıkta, parti gibi ayarlayacağız."
"Benim içime sinmedi galiba bu ya." dedi Gece, endişeli gözleri masamda dolanırken.
"Merak etmee! Hem sürpriz olacak. Buğra ayarlayacak çoğu şeyi. Biz o güne kadar ne giyeceğimizi düşünelim yeter." dedim gülerek. Alışveriş mesajımı alınca birden gözleri ışıldadı güzel arkadaşımın. Kumral saçlarını arkasına atarak yatağımın üstünde bağdaş kurdu.
"Eee.. Söylesene Ece. Partnerin kim olacak?" Hevesle gözlerini birazdan konuşacağımı düşündüğü ağzıma çevirdi. Ben ise gözlerimi devirdim. Adı gibi biliyordu yalnız kalacağımı. Daha doğrusu biri illaki bulunurdu da... İstemiyordum ben. Bazı kizlar böyledir işte. Benim gibi. Sessiz sakin.
"Şu an düşünmüyorum hiçbir şey. Melisa mutlu olsun, sevinsin bana yeter."
Ciddi duruşumdan canı sıkıldığı belliydi. İyi geceler dileyip yanımdan sakince ayrıldı.
Ben ise telefonu elime alıp Mert'ten mesaj geldi mi diye kontrol ettim.
Yok.
Uyuyordu herhalde diye düşündüm. Bütün gün finallere hazırlanıyordu sonuçta. Hatta son zamanlarda hiç telefona bile bakmıyordu. Bazen kendi kendime konuşuyormuş gibi hissetsem de nasılsa döner diye umursamamaya çalışıyordum. Hem başka ne yapabilirdim? Elmahkum beklemek zorundaydım. Ben İstanbuldaydım o ise Antalya'da. Merak edip gidemezdim bile yanına.
Üniversiteyi ilk kazandığımızda o gelirdi aydan aya. Şimdi onu da yapmıyordu. 2. Sene zor olur derlerdi zaten hep. Ben de çalışıyor diye hiç ses etmedim. Ama içimdeki boşluğu da gitgide açmaya devam etti. Aramızda bir mesafe oluşturdu.
Kalplerimizde bir mesafe.
Kafamı ekrandan çevirip yatağın içine girdim. Bir gece daha hayal kırıkları ile bitiyordu. Ağırlaşan gözlerim içimdeki yalnızlığı unutmama yardımcı olmadı. Işıkları kapatıp kendimi rüyaların aydınlığıma salıverdim.
########################
Siyah pantolonum sıcaktan bacaklarıma yapışmıştı. Dağınık saçlarımı güç bela toplayıp okul bahçesine girdim. Gözlerim boş bir bank aradı. Gözlerimi bahçede gezdirirken boş bir yer bulabildim. Koşar adımlarla banka oturduğumda kolum sert bir cisime çarptı. "Ahh!" Dedim kendimi tutamadan. Kafamı yana çevirdiğimde benimle beraber oturan bir adamla karşılaştım. Koyu karanlık gözleriyle adeta delercesine gözlerime baktı. Gözleri koluma doğru kaydığında ben de bana çarpan şeyin cisim değil bir adam olduğunu anladım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZİNCİR
RomanceGözlerim kasılmış bedeninde gezinirken, yüzüne bakmamaya gayret ediyordum. Bakışlarını dikmiş, koyu gözlerini üstümden çekmiyordu. Sanki bir şey söyleyecekti. Dudakları aralandı. Gözleri dudaklarıma kaydı. Eğildi. Artık bir nefes kadar yakındı bana...