08:15Büyük bir gürültüyle uyandım. Alarmımın şarkısı çok rahatsız ediciydi. Acilen bu sesi değiştirmem gerekiyordu! Bu sese daha fazla katlanamayacağımı anlayınca kolumu telefonuma attım ve ekranı yukarı doğru kaydırdım. Sonunda susmuştu. O kadar çok çalmıştı ki uykumu da kaçırmıştı. Söylenerek telefonu elime aldım ve saate bakınca dersin başlamasına sadece on beş dakika kaldığını farkettim. Dolabıma doğru koşturdum ve aceleyle dolabımı açtım. Çok sevdiğim okul kıyafetlerimi(!) alıp hızlıca giyindim.
Çantama da öylesine birkaç kitabımı attıktan sonra sırtıma geçirdim ve koşturarak merdivenlerden indim. Merdivenlerden inerken bir taraftan da mutfağa doğru bakıyordum. Babam ortalarda gözükmediğine göre çıkmış olmalıydı. Kesin yine önemli bir toplantısı falan vardı. Evet,babam fazlasıyla işkolik bir adamdı. Annemle ayrılmalarını en büyük sebebi de buydu sanırım. Yıllardır çalışıyordu ve maddi durumumuz da çok çok iyiydi ama bunun sonuçları olmuştu. Annemi bırakın benimle bile çok ilgilenmezdi. O zaman sen neden annenin yanında kalmıyorsun diyor olabilirsiniz ama bence o yerlere hiç girmeyelim.
Daha fazla vakit kaybetmeden düşüncelerinden sıyrılıp ayakkabılarımı giydikten sonra gözüm ayakkabı dolabının aynasına takıldı. Dağınık saçlarım resmen kafamda dans ediyordu! Kolumdaki saate baktığımda dersin başlamasına 10 dakika kaldığını gördüm. Beş dakikada üstümü giyinip çantamı hazırlamam gerçekten bir mucizeydi. Fakat saçlarımı beş dakikada halledebileceğimi düşünmüyordum. Kafama hırkamın kapşonunu geçirdim. Başka çarem yoktu sanırım!
...
Okula geldiğimde herkes çoktan içeri girmişti bile! Merdivenlerden koşarak çıktım. Sınıfın önüne geldiğimde nefes nefes kalmıştım. Nefesimi düzenlemek için biraz bekledim. Son olarak kolumdaki saate bakmıştım. Ders başlayalı sadece yarım saat olmuştu. Yarım saatten bir şey olmazdı heralde(!)
Kapının önünde düşüncelerime daldığım için yeterince vakit kaybetmiştim zaten. Düşüncelerimden sıyrılıp kapıyı çaldım ve içeri girdim. Şansıma derste en sevdiğim öğretmenim vardı. İçeri adımımı attığımda Melek hoca ve sınıftaki herkes kafasını bana doğru çevirdi. Sessizce "geç kaldığım için özür dilerim" dedim ve sırama geçtim. Melek hoca "Duru, çok fazla geç kaldın,seni yok yazmak zorundayım" dedi. Bende kafamı salladım hafifçe. Haksız da sayılmazdı. Tam yarım saat geç kalmıştım. Çantamdan kitaplarımı çıkardım. O sırada gözlerimle Ecem'i aradım. Ecem sanırım bugün gelmeyecekti. Zaten dersin bitmesine 10 dakika kalmıştı.
Melek hocaya döndüm. Elindeki kalemle sınıf defterine bakıyordu fakat herhangi bir yeri çizmiyordu,bir işaretleme yapmıyordu. Sadece deftere düşünceli ve kaşları çatılmış bir şekilde bakıyordu. Sonra kafasını kaldırdı. Yüzünde tuhaf bir ifade vardı. Bir şey söylemesini bekliyordum fakat hiçbir şey söylemeden dersi anlatmaya devam etti.
...
Zil çaldığında sanki herkes bu anı bekliyormuşçasına koşarak dışarı çıktı. Ben dışarı çıkmak istemiyordum. Zaten Ecem de gelmemişti. Telefonumu çıkarıp onunla oyalanmaya başladım.
Tam o sırada Melek hocanın sesini duydum. "Duru, öğretmenler odasının orada biraz konuşabilir miyiz?" Buna anlam veremeyerek kafamı salladım ve Melek hocanın peşine takıldım. Bir şeyler oluyordu ve ne olduğunu öğrenmek istiyordum. Öğretmenler odasının olduğu koridora geldiğimizde durdu. Açıklama beklercesine yüzüne baktım.
Hoca derin bir nefes aldı,gözlüğünü düzeltti. Sıkıntılı görünüyordu. Bu ne olduğunu daha çok merak etmeme sebep olmuştu. Sanki önemli bir şey söyleyecekti ve nasıl söyleyeceğini düşünüyor ama bir türlü karar veremiyordu. Açıklama beklercesine suratına bakmaya devam ettim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Başka
General FictionKoşarak yanıma geldi. "Neden geldin?" diye bağırdım. Yağmurun sesinden birbirimizi zar zor duyabiliyorduk. Cevap vermeyince"Bana gitmemi sen söylememiş miydin?"dedim açıklama beklercesine. Ela gözleri hüzünlüydü. "Vazgeçtim" deyince daha da çok sini...