yeniden ve hep seninle, son

7.2K 568 297
                                    

Our Night Like a Light, 8. Bölüm; Final

●○●

Jimin berbat hissediyordu.

Jungkook'u öyle bıraktığı için kendinden nefret ediyordu. O sözleri söyledikten sonra çekip gitmenin saçmalık olduğunu biliyordu ama yapmak zorundaydı, yine de kendini hiç bu kadar çirkin hissetmemişti. İyi olan şeyi yaptığını sanıyordu ama içten içe büyük bir pişmanlık duyuyordu.

Geri dönüp Jungkook'un kucağına atlamak istiyordu, sıkı sıkı sarılmak ve öpmek istiyordu; bu sefer sonrasında pişmanlık değil, sevinç duymak istiyordu. Özür dilemek istiyordu her şeyden fazla. Bunu yaptığı için özür dilemek, kalbini kırdığı için kendini affetmesini istemek. Ama eli kolu bağlanmışçasına hiçbir şey yapamıyordu ve en kötüsü buydu.

Sokaktan geçen bir taksiyi çevirdiğinde, kısa süre içinde evine varmıştı. Her halükarda o hafta ayrılması ve kendi evine geri dönmesi gerekiyordu çünkü tamirat neredeyse bitmişti, yine de bu kadar erken döneceğini tahmin etmiyordu. Bu şekilde kavgalı ayrılacaklarını, hiç etmiyordu.

Bir hafta öncesinde boruları patladığında ve evini gerçekten kötü bir koku eşliğinde su bastığında, kurtarabildiği kadar eşyası ile hiç düşünmeden Jungkook'a gitmişti. Çünkü gitmek istiyordu, iki ay boyunca yüzünü göremediği o zaman diliminde, resmen kıvranmıştı. Duyduğu özlem en yakın arkadaşına olan yoğun bir his miydi, yoksa o gecenin beraberinde getirdiği şeyler miydi, hiç bilmiyordu. Jimin hislerini irdelememişti. Eğer irdelerse her birinin ne olduğunu bulabilirdi, ve bunun sonuçlarından ölesiye korkmuştu. Biraz önce ise ettiği itiraf, üstüne üstüne geliyordu adeta.

Jungkook'u kaybetme korkusu o kadar fazlaydı ki o an ikisini de ne derece incittiğini göremiyordu. Bir yanı hâlâ yanına gitmek istiyordu, o yanını bastırmak fazlasıyla zordu. Evden çıkması gerektiğinde gidecek başka bir alternatif düşünmemişti bile. Direkt Jungkook'a koşmuştu, çünkü böylelikle bir bahanesi de olurdu, yüzünü görebilirdi, özlemini içten içe giderebilirdi. Beklentilerini saf dışı bırakarak koşmuştu ona. İki ay öncesinde olanları kendine yediremiyorken bile koşmuştu. Görmek istemişti, daha fazla uzatmak istememişti ayrılıklarını. Yine arkadaş olabilirlerdi, bedeni Taehyung'un dediği gibi aklını çelse dahi, görmezden gelebilirdi ve sonunda Jungkook ile yeniden eskisi gibi olabilirlerdi.

Ama şimdi bundan fazlasıyla uzaklardı. Sorumlusu kendisi olduğu kadar da Jungkook'tu.

O sabah, evde Jungkook'u bulamadığında yaşadığı hayal kırıklığını bir tek kendisi biliyordu. Jungkook'un böyle bir şey yapmayacağını bilmesine rağmen hazırlanan o sofra, sanki hiçbir şeyin değişmesinin istenmediğini söylüyordu ona, eğer Jungkook karşısında olsaydı çok daha farklı hissederdi. Titreyen elleri ile üstünü giyip yatak odasından çıktığında korktuğunun başına gelmemesini diliyordu, gece tükettikleri yüzünden başı çatlamak üzereydi, berbat görünüyordu ve kasları sızlıyordu. Bedeni ona gece neler yaşadığını göpegündüz anlatır gibiydi ve görmezden gelmesi imkansızdı. Evin sessizliği korkunç hissettirmişti, orada, o sabah gözleri dolmaya yüz tutmuşken salonda dikildiğini çok iyi hatırlıyordu. İsmini seslenmişti. Mutfaktaki donatılmış masayı görmüştü. Banyoyu ve diğer odaları kontrol etmişti, bahçeye bakmıştı. Geri cevap veren olmamıştı ve Jungkook'un ev terlikleri kapının önündeydi. Gittiğini, o sabah onu orada yalnız bıraktığını kabullenmek neden o kadar zor olmuştu hiçbir fikri yoktu, ama canının fazlasıyla yandığını biliyordu. Bu Jungkook'un hiçbir şey değişmesin, arkadaş kalalım deme şekli mi? diye düşünmüştü. Sonra ise ona uymaya karar vermişti. Oysa sadece aptal bir zeytin almaya gittiğini bilmiyordu. Daha çok... büyük bir hatanın sonucunu görmezden gelmeye çalışıyormuş gibi görünüyordu.

our night like a light •ʲⁱᵏᵒᵒᵏHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin