Yola çıktığımda ayaklarım beni nereye götüreceklerini biliyordu. Sıkıntıyla oflayıp mezarlığın kapısını açtım. Biraz yürüdüğümde onu buldum. İlk önce mezara su verdim, temizledim ve üzerindeki boş otları yere attım. Ardından mezarın başına oturdum ve konuşmaya başladım.
"- Şimdi ne yapacağımı bilmiyorum be anne! Sensiz olmuyor, arkam bomboş gibi hissediyorum kimse yokmuş gibi. Eksik birşey var o kalp denen yerde dolmuyor kimseyle" dedim ve durdum. Dakikalar sonra annemin en sevdiği şiir aklıma geldi ve onu mırıldanmaya başladım.
Akan suyu severim ben,
Işıldayan karı severim.
Bir yeşil yaprak
Bir telli böcek
Yeşeren tohum.
Güneşte görsem
Sevinç doğar içime
Bir günü
Güzel bir günü
Güneşli bir günü
Hiçbir şeye değişmem.(Necati Cumalı'nın "Güneş Delisi" şiirinden alıntıdır)
Kolumdaki saatte baktığımda 15.16 olduğunu gördüm ve ayağa kalkıp "Ayşegül Karan" yazan mezar taşını öptüm ve mezarlıktan ayrıldım...
Bu bölüm kısa oldu kusura bakmayın
✌️🖤
(Görüşlerinizi yorumlarda belirtip hikayeyi oylarsanız çok sevinirim)
❤️