1 : Ain't It Fun.
''Her şey yolunda mı, Evans?''
Yaptıkları şakalar ile meşhur olan Çapulcuların, kötü şöhretli elebaşının sesini duyduklarında Lily'nin gözü seğirirken Catherine ise yemek yerken neredeyse boğuluyordu. Yavaşça bakışlarını, bedenini kendisi ile Lily arasındaki ufak boşluğa sokmayı başarmış çocuğa çevirdi. İkisinin arasındaki o boşluğa yerleşmeye çalışırken Catherine'in ayakkabısına basmıştı ve her ne kadar istekli olmasa da Catherine, oturduğu yerde kıpırdanarak kenara kaydı.
Sıkıntı dolu bir nefes bıraktıktan sonra ela gözlü çocuğa defolup gitmesini söylemek adına dudaklarını aralamıştı ki diğer yanına sessizce birinin oturduğunu hissetti. Başını çevirip o kişiye baktığında ise kalbi ağzından çıkacak gibi oldu. Kahverengi saçlara sahip olan bu beden, Catherine'e nazik bir gülümseme sundu ekmeğe uzanmadan önce. ''Günaydın, Catherine.''
Utangaç bir tavırla saçını kulağının arkasına sıkıştırdı. ''Günaydın, Remus. Bana Cathy diyebilirsin, biliyorsun. Herkes öyle sesleniyor.''
Remus sırıtarak kızın saçını işaret etti. ''Saçına yaptırdığın o pembelikleri beğendim.''
Fark etmesine şaşırarak saçının pembe boyalı kısmından bir tutam aldı eline Catherine. ''Öyle mi?''
''Evet, güzel olmuşsun.''
Remus bu cümleyi kurduktan sonra yemeğine döndü. Catherine'in karşısında oturan Marlene McKinnon ise kaşlarını çılgınca oynatıp duruyordu. İstemeden de olsa utanıp hemen bir kaşık dolu yemeği ağzına tıktı.
''Git buradan, Potter.'' James'e karşı gülümseyerek konuştu Lily, alaycı bir tavrı vardı.
''Hogsmeade. Bu Cumartesi. Sonra peşini bırakacağım.'' Potter pazarlık etmeye başladığında, Catherine gözlerini devirdi.
''Hayır, seni sinir bozucu aptal!'' diye kükredi sinirli bir şekilde Evans.
''Selam, Çatalak, dostum.'' Remus, seslenerek James'in cevabını, artık ne söyleyecekse, yarıda kesti.
''Ne var?''
''Patiayak nerede?''
Catherine elinde olmadan homurdandı bu aptal takma ismi duyduğunda. Sirius Black. Siyah dalgalı saçları, delici gri gözleri ve özgüveni ile desteklenen o duruşuyla okuldaki her kızın hayaliydi. Başlarda, Catherine de ondan hoşlanır gibi olmuştu. Ancak daha sonra, onun tek amacının okuldaki tüm kızları elden geçirmek olduğunu öğrendi. Sirius Black, Remus Lupin ve James Potter okulda en çok arzulanan erkeklerdi, bunu Catherine bile inkar edemezdi.
Kendi yemeğini bitirdiğinde, tabağındaki pudingi de biraz kaşıklamaya başlamıştı ki Büyük Salonun kapısı gürültüyle açıldı ve Sirius Black, sadece Ravenclaw'lu bir kıza göz kırpmak için durararak, Gryffindor masasına doğru ilerlemeye başladı. Remus'un karşısındaki, fare suratlı Peter Pettigrew denen çocuğun yanındaki yere oturdu.
''Neden soruyorsun ki, karşında oturuyor işte Aylak.'' dedi James sırıtarak, Remus ise gözlerini devirdi fakat hemen sonra dolunay ya da onun gibi bir konu üzerine arkadaşıyla fısıldayarak konuşmaya başladı.
''Lily,'' Catherine gayet normal bir ses tonuyla konuşuyordu. ''Ben sınıfa gidiyorum.''
Lily'nin gözleri büyürken, Alice ise içtiği meyvesuyunda boğulmaya yakındı. ''Sen?'' diye sordu inanamayarak. ''Erkenden? Ne zamandan itibaren?''
Catherine'in gözleri hızlıca Slytherin'lilerin çevrelediği masaya yöneldi, yağlı saçları olan ahmak Severus Snape'in de oturduğu o masaya.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
mischief managed | james potter vs. sirius black [türkçe çeviri]
Fanfiction''Sadece ona bak, James.'' dedi öfkeden çıldırmış bir halde Sirius. ''Farkında değil misin? Ona aşıksın sen.'' Potter başını inatçı tavrıyla iki yana salladı. ''Hayır, ben Lily'i seviyorum.'' ''Kendine gel, Çatalak. Sen hep Catherine'i sevdin. Sadec...