"Ee sen anlat bakalım, nasıl birisisin?"
"Buraya geldiğim güne kadar hep acı çektim. Mutlu olmaya çalıştım ama nafileymiş. Kalbime girdi, oraya yerleşti, uzun bir süre içimde kaldı. Çıksın istedim içimden. Kendi kendime dedim ki 'Açıyorum ey acı, kapılarını!, çık artık içimden.' Binlerce hatta, yüzbinlerce türü var bu acının, ama benimkisi farklı. İnsanın içini yiyor. Kafasını dağıtıyor. En derinlerimde bile hissediyordum bu acıyı. Bu acı ben küçükken başladı. 'Ruhum da bedenim gibi diz çöktü hayata, onun da canı yanıyor.' "
" Ruhumda ağlıyor benim gibi, diyor ki kendine 'Ey acı! Niye ben? Bu kadar temizken, Neden beni seçtin? Mafolmayacak mıyım şimdi ben? Bedenen, ruhen çekeceğim bu acıyı. Ama neden? Söyle bana neden çekiyorum seni, ey ACI?!' Ama susmadım. Çünkü biliyordum ki susarsam işte o zaman büyüyecek acım, katlanacak ikiye. Hep konuştum kendi, kendime. Deli sandı ailem beni. Bu yüzden terk edildim."
"Anlattıklarında hep böyleydi, şöyle oldu diye anlattın? Böyle, böyle yaşıyorum diye anlatmadın. Sanki geçmişte kalmış şeyleri anlatıyor gibiydin?"
"Yaşanmışları anlattım zaten. Önceden yaşadıklarımı. Bir kısım vardı anlatmaya başlamadan önce. 'Buraya geldiğim güne kadar' Buraya gelince söndü, dindi acım. Dedi ki: 'Ey insan! Çok istedin, biliyorum çok da üzüldün. Artık çıkıyorum içinden. Mutlu ol diye. Mutlu et diye.' Seni gördüm o gün sen geldiğinde 5 yaşımdayım. Geldiğinde 3 yaşındaydın. Boyuna göre uzun kızıl saçların öylesine güzeldi ki, bakmaya doyamıyordum. Öyle güzeldin. Yeşile kaçık mavi gözlerin dolu, doluydu her an ağlayacakmışsın gibi. Hiç gülmedin bu zamana kadar. Yada ben hiç görmedim. Ama o gün dedim ki: 'Arda bak oğlum. Bu kız çok acı çekmiş. İçinde alevler var. Söndür o ateşi, su ol kalbine. İyileştir güzel kalbini.' ve şuan bu durumdayım. Bilmem izin verir misin? Ama acılarını, yaralarını, yarabandı gibi sarmak istiyorum. Seni iyileştirmek. Seni sevebilmek. Yanağını okşayabilmek."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Özgür
Teen Fiction"Hani ağacın dallarında sallanan, hayata tutunmaya çalışan minik yapraklar vardır ya, heh işte onun gibiyim ben. Yaz da nasıl yere düşmüyorsam, kış olunca illa buluşacağım toprakla. İlla düşeceğim yere. Tadacağım toprağı. Kendimi yaprağa benzetiyoru...