Bölümler Arya'nın ağzından yazılacaktır.
Kapıyı açıp odamdan çıktım. Etrafta göz gezdirdikten sonra temkinli bir şekilde yürüdüm. O kehribar gözlü çocuk beni ürküttü. Tekrar karşılaşmak istemem doğrusu.
Yavaş adımlarla mutfağa girdim. Dolabı açıp yiyecek bir şeyler olup olmadığına baktım. Tabiki yoktu. Çünkü alışverişi bizim yapmamız gerekiyordu. Ama bu biraz zor gibi duruyor.
Bir yanda karanlığı beni korkutan çocuk diğer yanda daha tanıma fırsatımın olmadığı iki ev arkadaşı. Sahi onlar geldi mi?
"Merhaba ben Elena."
Korkarak arkamı döndüm. Karşımda kızıl saçlı, ela gözlü ve kusursuz beyaz bir tenk rengine sahip bir kız duruyordu. "Kusura bakma amacım korkutmak değildi. Sadece tanışmak istedim. Baştan alayım. Ben Elena beyaz kapılı odanın sahibi." dedi güler yüzlülüğüyle.
"Bende Arya. Mavi odanın sahibi." dedim gülümseyerek. Çok garip geliyor birbirimizi oda renklerimizle tanıtmamız.
Bu kız fazlasıyla mutlu ve enerjik. Bunu oldukça belli ediyor. Heyecan dolu ve içten gülümsemesiyle herkesi kendine hayran bırakabilecek biri.
"Tamda hayal ettiğim gibisin." dedi.
"Nasıl yani?" diye sordum.
"Eğlenceli ve sevecen bir ev arkadaşı. Pijama partileri yapabileceğim, dedikodunun dibine vurabileceğim ve deli gibi danslar edebileceğim birisin." dedi gülerek.
Yani pek öyle biri değilimdir ama üzmek istemedim ve gülümseyerek başımla onayladım.
"Acaba şu siyah kapılı odada kim var?" dedi dudak büzerek.
"Tanımak istemezsin."
Gözlerini büyüterek "Neden ürkütücü biri mi?" diye sordu.
"Arkadaş canlısı olmadığı kesin." dedim. "Ben şu kırmızı odadaki erkeği merak ettim."
Heyecanlı bir şekilde gülümseyerek "Ben onunla tanıştım. Tatlı ve güleryüzlü biri." dedi. Pek inanmasamda belli etmedim.
Kapı açılma sesi gelince ikimizde hangisinin çıktığına bakmak için arkamıza döndük. Kırmızı odanın sahibiydi.
Adının Elena olduğunu öğrendiğim kız gülümseyerek çocuğa el salladı. Çocuksa hiçbir tepki vermedi.
"Bu mu güleryüzlü olan çocuk?" dedim kaşlarımı çatarak.
"Sabah öyleydi ama."
Büyük ihtimalle çocuk dalga geçmiş. Elena bunu anlamadığına göre çok saf biri olmalı.
"Neden beyaz?" diye sordum.
"Çünkü beyaz saftır. Herhangi iki rengi karıştırdığında ortaya mavi, kırmızı veya siyah çıkabilir ama iki rengin karışımından beyazı elde edemezsin. Bu yüzden beyaz saf ve sempatiktir."
Vay be. Daha önce bu şekilde hiç düşünmemiştim. Bu kız fazla mantıklı konuşuyor.
Arkadan gelen ses irkilmeme sebep oldu. "Neden mavi? Nefret ederim."
Tezgaha yaslanmış çocuğa baktım. Kırmızı tişört ve siyah pantolon giymişti. Siyah saçlı, beyaz tenli ve mavi gözlüydü.
"Mavi umudun rengi. Gökyüzü ve denizin rengi. Denizi izlerken içine çekildiğini hissedersin sana huzur verir. Gökyüzü ise o huzuru umuda dönüştürür. Ve en önemli her zaman umut vardır, tükenmez." dedim.
"Saçma." Geldi bizim kehribar.
"Pardon da ne saçma?" dedim çocuğa bakarak.
"Umut." dedi. "Deniz ve gökyüzünün senin o saçma umut takıntınla alakası yok. Sen umut denilen o saçma şeyi onlara bağlamak istediğin için bunları söyledin."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİYAHA BULANMIŞ OKYANUSLAR
Teen FictionBu kitap kurgu eseridir gerçeklikle bir alâkası yoktur.! Mavinin umuduna tutunan bir kız Arya UYSAL Siyahın karanlığına boğulan bir erkek Bartu KARAHAN Beyazın saflığına bulanan bir kız Elena SAYMAN Kırmızının nefretiyle yanan bir erkek Çağrı KAYA ...