•
Mutfağın ortasında bulunan kare mermer masanın başında Jungkook oturmuş Jungkook'un sol çaprazına annesi sinmiş sağ çaprazında ise ben bulunuyordum.
Bermuda şeytan üçgeninin köşeleri gibiydik. Söylenen tek kelime şeytan üçgenine giren bir gemi gibi en diplere çekilebilirdi bu yüzden çenemi asla açmıyordum.
Jungkook ise bir eline yasladığı kafasıyla bir bana bir annesine bakıyor sorunu çözmeye çalışıyordu. Annesinin ne yaptığı ile ilgili hiçbir fikrim yoktu çünkü daha kafamı ellerimden bir kere bile kaldırmamıştım.
"Ee kızım." Diye ses geldiğinde bile kafamı kaldırmamıştım taa ki Jungkook ayağıma ayağını vurana kadar.
Baskıyla anında kafamı kaldırıp "Efendim." Demiştim ve bu Jungkook'un kıkırdamasına neden olmuştu. Annesi boğazını temizleyip kaçamak bakışlarıyla oğluna bakmış sonra tekrar bana dönmüştü.
"Nasılsın bakalım? Oğlum anlattı bir şeyleri, çok geçmiş olsun." Evimin üzerine yıkılmış olan bina bir fotoğraf gibi tekrar gözlerimin önüne gelirken moralim bir tık düşüşe geçmişti. "Teşekkür ederim, şu anda oldukça iyiyim siz?"
"Bende iyiyim. Bu arada sakın sıkıntı yapma evin yapılana kadar burada kalabilirsin."
"Tekrar teşekkür ederim."
"İyi bakalım," dedi ellerini kollarına yerleştirirken. "ben bi' en üst kata çıkıyorum. Buralar size emanet çokta şey yapmayın." Çokta şey yapmayın derken oğluna bakıp mutfaktan çıkmıştı.
"Seni hiç bu kadar gergin görmemiştim." Dedi Jungkook yaslandığı elinden bana bakarken. Bende kendimi sağ elime yasladım ve ona baktım. "Acaba neden?" Suratında güller açarken konuştu. "İyi işte laf arası annemlede tanıştın."
"Dudak arası demek isteyecektin herhalde." Dedim bende gülerken. "Ne kadar komik." Dedi sahte bir şekilde gülerken. Ben ise gereksiz bir şekilde yaklaşık iki dakika hiç gülmediğim kadar gülmüştüm ve yanak kaslarım yanıyordu.
Sonunda olduğum yerde esnerken saate baktım. "Jungkook."
"Efendim." Dedi telefonundan kafasını bana çevirirken. "Kalacağım odayı gösterir misin?"
"Uykun mu geldi?"
"Evet hem yarın okul da var. Senin de yatman lazım." O da telefonundan saate bakıp ayağa kalkmıştı ve tutmam için elini bana uzatmıştı. Elimi uzatıp onun avucu içine bıraktım ve beni sürüklemesine izin verdim.
Merdivenden çıkıp kendi odasının yanındaki odaya girdi. "Burada kalabilirsin ama istersen yanıma da gelebilirsin."
"Yürü git Jungkook." Diyip onu kapı dışına ittirmeye çalışıyordum. "Bir öpücük ver gideyim." Teklifiyle sırıtıp yapmayacağımı düşündüğü bir şeyi yaparak tişörtünün yakalarını tuttum ve kendime çekip dudaklarımı dudaklarına değdirdim.
Beklemediği hareketim ile sonradan toparlanırken tam karşılık vereceği sırada ayrıldım ve konuştum. "Tamam Jungkook, çokta şey yapmayalım."
"Ama sen varya çok fenasın."
"Arada oluyorum öyle." diyip göz kırptığımda yaslandığım kapıyı suratına kapattım. Aptal aptal sırıtıp kendimi yatağa fırlatırken sürekli bir yerlere dalıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geist / Liskook¹
Teen Fiction"21 inde genç ve 21 inde yaşlı olmanın arasında çok fark var Ama sen korkma senin ruhun yaşlı değil, Sadece biraz paslanmış."