1. BÖLÜM -Başlangıç-

6.9K 216 33
                                    

Hayat bazı insanlar için toz pembedir. Bazıları için ise katran karası... Kimisinin gülüşü hiç silinmez yüzünden, kimisinin ise göz yaşı... Havin'in hayatı ise hep ikinci seçeneğe aitti. Hayat hiç bir zaman sevmemişti onu, hep acı ve gözyaşı olmuştu onun kaderi.

  Uzandığı yatağından kalkarken kestane rengi saçlarını üstün körü tutan tokası yatağa düşmüştü. Umursamadı. Yavaşça yatağı düzeltip küçük odasından çıktı. Annesi ve kendisi yaşıyordu bu küçük evde. 8 yılını kaçarak geçiren anne, kız için bu ev lükstü.

Havin koridorun sonundaki mutfağa girince yüzüne gülümseme kondurdu. Mutfakta olmayı hep sevmişti, yiyecekleri birbirine karıştırmaktan oldukça büyük mutluluk duyuyordu. Mutfağın en değerli vakitleri ise annesiyle yemek yaptığı anlardı. Annesiyle öyle çok konuşmazlardı, babasının evinden kaçtıkları andan itibaren köşe kapmaca oynuyorlardı. Babasından ve Beşik Kertmesinden kaçmaları öyle kolay değildi, yakalansalar ölürlerdi. Ama 7 yıl boyunca her ay farklı adreslerde yaşamaya devam etmişlerdi, son bir yıldır ise bu küçük saraylarına yerleşmişlerdi.

Kaçmalarının sebebi ise öyle basit değildi, daha 12 yaşında evlendirilmesi istenmişti. 12 yaşında bir kız çocuğuyken, annesi ve halasının konuşmalarıyla korkuyla titremişti içi. Halasının sözleri kulaklarında yankılanınca düşüncelerine bir son vermesi gerektiğini anlamıştı. Birazdan annesi uyanırdı, Kahvaltı hazırlamaya başladı.

12 yaşında, evlenme yaşı gelipte geçiyor.

Havin'in uyandığını anlatan sesler Gülsüm hanımın odasına ulaşınca, bütün gece oturduğu tekli koltukta doğruldu. İki gündür doğru düzgün uyuyamamıştı. Diyarbakır'daki kardeşinden öğrendikleri yaşlı kadına öylesine zor gelmişti ki sindiremiyordu.

'Artık çok yakınlar Gülsüm. Zamanı geldi.'

Zamanı gelmişti, gelmesine ama nasıl yapacaktı. Zaten farkındaydı kadın ama kızına kıyamazdı. Nasıl geri dön diyecekti...

"Anne, kahvaltı hazır." diyen sesle yerinde doğruldu kadın ve kızının yanına ilerledi. Geç kalmıştı, çok geç kalmıştı.

"Günaydın." dedi Havin mutfağa giren annesine. Kadın ise cevap vermek yerine başıyla onaylayarak oturdu sandalyeye... Zaten pek konuşulmazdı bu ikili arasında. Havin alışmıştı kısacası. Ama son iki gündür başka şeyler oluyordu, hissediyordu genç kız, hayatında bir şeylerin seyri değişiyordu.

İki kadın kahvaltılarını yaptıktan sonra sofrayı toparlamak yine Havin'e kalmıştı. Bir türkü mırıldanarak tezgahı temizlemeye başladı.

"Havin, buraya gel." diyen şiveli sesle musluğu kapatıp annesinin yanına, salona ilerledi.

"Gel, otur." Diyerek yanındaki tekli koltuğu gösterdi kadın. Havin ona gösterilen yere yavaşça oturdu.

"Gideceksin."

Havin anlamadığı sözlerle kaşlarını çattı.

"Nereye anne?" diye sordu. Kalbinde hissettiği ağırlıkla titredi elleri. Sorusuna bir kaç saniye boyunca cevap vermeyen annesiyle anlamaya başlamıştı.

"Babanın yanına." dedi annesi bir kaç saniye sonra. Göz yaşları sanki bu cümleyi bekliyormuş gibi yanaklarını ıslatmaya başlamıştı. Nasıl olurdu? Annesi nasıl böyle bir şey söylerdi. Öldürüleceğini bile bile annesi nasıl gitmesini isterdi.

"Anne sen ne diyorsun?" diye fısıldadı. "Öldürürler beni anne.. nasıl gideceksin dersin?"

Sustu Gülsüm Hanım, cevap vermedi. O bile emin değildi kızının yaşayacağından.. Nasıl ölemeyeceksin derdi ki. Bir ihtimale tutunarak yolluyordu kızını. Elinden başka bir şey gelmiyordu.

"Öldürmeyecekler mi anne? Beşik kertmem... Babam.. anne öldürürler beni. Nasıl giderim.",

Gülsüm Hanım elini kaldırarak susmasını istedi Havin'den. Sustu genç kız, annesini dinledi.

"Havin! Git hazırlan, bir şey söyledim ikiletme!"

Havin sustu... Başka ne yapabilirdi ki. 8 yıldır onun için kaçan, tüm zorluklara göğüs geren annesine karşı mı gelecekti. Ölüme bile isteye yolluyordu annesi ama konuşamazdı. Sustu ve kalktı. Salondan çıkarken yaşayacağı son günün böyle olmaması gerektiğini düşündü.

Karşı gelmedi annesine.

Ölüme yürüdü.

BEŞIK KERTMEMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin