Saklandığım ağacın arkasından çıkıverdim.
''Beni buldun Lora.''
''Bulamadım. Yine sen pes ettiğimi anlayınca çıkıverdin.'' dedi gözlerini kaydırarak. Yine o elindeki şeyle oynuyordu. ''Bu da ne?''
'' Sabahtan beri oynuyorum ve senin ilgini şimdi mi çekiyorum ? '' Sabahın köründe yine saklambaç oynuyorduk. Yuvada bu hep böyleydi. Sabah kalkar , yataklarımızı toplar , saklambaç oynamaya başlardık. Bu kendimi bildim bileli böyle. Zaten gözümü açtığımda da buradaydım.
''Hadi uzatma da söyle ne olduğunu.''
''Bu bir sihil.'' Hayatımda ilk kez duyduğum bu kelimeyi içimden binlerce kez tekrar ettim ama tanıdık gelmiyordu.
''Daha çok sihire benziyor adı.'' dedim gülerek.
''Bence de. Baksana, bazen kopacakmış gibi oluyor ama kopmuyor.''
İğrençti. Esnek bir et parçası. Hem de Nolly' nin elinde. Oysa hoşuna gidermiş gibi gülümsüyordu oynarken. O sırada Daisy balkondan bağırdı. '' Kahvaltı hazırlamalıyız kızlar. Hadi gelin yukarı. ''
Minik minik evlerde oturuyorduk. Daisy bizim evimizin ablasıydı. Bir şey istersek ona danışırız. O da elinden gelen bir şey varsa yapar. Çok iyi bir insandır.
Yukarı çıkıp kahvaltı sofrasını hazırlamaya başladık. Her zamanki gibi ben de şarkımı söylüyordum.
Bakın yine orada yıldızlar,
Bizi usulca izliyorlar,
Sabah gökyüzünde kaybolup,
Gece tekrar bana geliyorlar.
Çok sevimli ve tatlıdır onlar,
Ben korkunca şarkı söylüyorlar,
Yanıma yavaşça kıvrılıp,
Horlayarak uyuyorlar.
Her bu şarkıyı söylediğimde gözlerim doluyor. Annem bu şarkıyı ben uyurken söylermiş. Rüyamda da söyledi. Korktuğumda bu şarkının beni koruyacağını anlattı. Bu şarkının benim için yazıldığını ve bu söylediklerine inanmam gerektiğini de söyledi. Ama pek de inanasım geliyor diyemem.
''Çok güzel bir sofra oldu.'' dedi Daisy övünerek. Sanırım yirmili yaşlarındaydı ve bekardı. Çok güzel bir kadın değildi ama kalbi için aynı şeyleri söyleyemem.
''Evet, gerçekten de harika oldu. Sen ne düşünüyorsun Rita?''
''Fena değil.''
Oturup iştahla yemeğimi yerken kolyemin parladığını hissettim. Ama sadece pırlantasının yansımasıymış. Bazen böyle oluyor ve ben delirdiğimi hissediyorum.
''Hadi artık, okula''
Saat dokuz. Geç kaldık muhtemelen. Zaten her sabah son anda yetişirim okula. Yine de o dört duvar arasına sıkışmaktan iyidir saklambaç oynayıp geç kalmak.
Öğretmenler anlatıyor, öğrenciler dinliyor. Ne oyun var doğru düzgün, ne de eğlence. Eskiden bazı derslerde oyun oynardık ama şimdi herkes büyüdüğümüzü söyleyip duruyor. Bizi büyüten sizsiniz. Siz ''Büyüdünüz'' dedikçe, büyüdük sanıyoruz. Aslında küçücüğüz. Bir damlayız ama siz bize deniz muamelesi yapıyorsunuz.
''Bu boğazlı kazaklardan nefret ediyorum.'' dedim yakınarak. ''Ah bir liseye geçsem..''
Lisede formalar daha güzelmiş. Daha fiyakalı, daha havalı. Bir diğer söyleyişle cool ama ben takım elbise de giysem cool olamam.
Sarı gözlerim beni doğuştan dikkat çekici yapıyor. Bu hoşuma gitmiyor. Bİr de takım elbise giysem, insanların bana bakışlarını, benim nesıl rahatsız oluşumu tahmin edersiniz sanıyorum.
Yolda yürürken etrafıma bakıyordum. İlk kez görmüş gibiyim buraları. Hiç fark etmediğim ayrıntılar var. Bunca yıl nasıl fark edemedim?
Pembe panjurlu evin bir posta kutusu varmış.
Mezarlığın bekçisi evliymiş. Yani elindeki yüzüğü hiç fark etmemiştim.
''Aaa, bak mezarlığın bekçisi evliymiş.''
''Hadi canım ?!''
''Yüzüğü de bayağı pahalıya benziyor.''
O sırada Lora bir kıza çarptı. Kız karşıdaki otobüse koşuyordu. Lora, özür dileyecek vakit bile bulamadan kız otobüse atladı. Genç ve güzeldi. Mavi üzerine siyah zikzak desenli bir sırt çantası vardı. Göz alıyordu.
Lora, duymayacağını bilse de hafif bağırarak kızdan özür diledi.
Ayağımın altına bir şey yapışmıştı. Yürüdükçe ''hışırt'' diye ses çıkarıyordu. Ayağımı kaldırdım ve baktım. Eski kağıttan bir nottu. Elime aldım hafif tedirgince. Yazısı biraz zor okunuyordu.
Biraz daha yaklaşıp gözlerimi odaklayınca yazısını okudum.
''Merhaba tatlım,ben annen.Biliyorum,bana kızgınsın ama sana şu an ihtiyacım var.Yarın hilal olacak ve sen bir kaç mumla evin çatısına çıkacaksın.Uğurlu kolyeni almayı sakın unutma.Gerisini merak etme,ben halledeceğim.
Annen.''
''O da ne?'' dedi Lora, ben gözlerimi kocaman açıp kağıda bakarken. Bunun bana geldiği ne malumdu?
''Bir resim. Bir bebek çizmiş sanırım.''
''İyi misin? Rengin soldu.''
''İyiyim. Önemli bir şey yok.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sihirli Çatı
Adventure''Merhaba tatlım, ben annen. Biliyorum, bana kızgınsın ama sana şu an ihtiyacım var. Yarın hilal olacak ve sen bir kaç mumla evin çatısına çıkacaksın. Uğurlu kolyeni almayı sakın unutma. Gerisini merak etme, ben halledeceğim. Annen.'' Her şey bu kağ...